8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
619
Okunma

İnsan, kısa bir süre de olsa sevdiklerinden ayrıldığında içerisine burukluk çöküyor…Nereye giderse gitsin ne yaparsa yapsın hep aklı fikri dostlarında kalıyor.Hele de bu dostluklar, sağlam temeller üzerine kurulmuşsa.Ben öyleyimdir, bilemiyorum başkalarını…
Tatile gidiyorum diye gittiğim değişik yerlerde farklı insanlarla karşılaşmış ve farklı yerler görmüşken kalıcı dostluklar kuramamıştım.Ya bu zamanın kısalığından olsa gerek ya da geride bıraktığım dostlarımın dostluklarının daha ağır basmasından gerek…
Edebiyat defterindeki dostların sıcaklığını unutamıyordum.İlk fırsatta interkafeye koşuyor,yazdıklarını merak ediyordum.Yüzlerini göremesem de yazdıkları yazılar ve şiirlerle onlara kendimi o kadar yakın hissediyordum ki…İsim ayırımı yapmadan öyküleri,şiirleri tek tek okuyamasam da sonuçta mutlu oluyordum.O mutluluğu tekrar yakalayıp, o güzel havayı ciğerlerime sindirdikten sonra rıhtımda denizi seyredişimden daha fazla zevk alıyor,kırlarda doğayla iç içe olmakla çocuklar gibi kaygısız olduğumu hissediyordum…
Tatilde bir sürü olumsuzluklarla iç içe olmuş olsam da beni hiç etkilemiyordu…
Ankara’ya döndükten sonra tekrar pazarlardaydım…Güneşin kavurucu sıcağına kalmadan tezgahımı erkenden açmaya çalışırken pazarcı arkadaşlar sesleniyorlardı:
“-Hoş geldin.İnsan biraz daha tatil yapar,niye geldin bu işkencenin içerisine” diye…
Çadırımı kurarken etrafımı inceliyorum.Yeni yeni pazarcılar ortaya çıkmış.Görmediğim kişiler.Hayat hikayelerini pek de merak etmiyorum.Eskiden eder,ahbaplık kurar “meraklı Melahat” gibi öğrenirdim.Şimdi şöyle bir baktığım zaman;ihtiyaçtan mı pazarcılığa başlamış,yoksa çalıntı mallar mı satmak için değişik yerlerden gelenler,yoksa iflas edenler mi,hepsini az çok anlarım..Önsezilerim böyle söylüyor çünkü…Daha önceden yardım elimi uzatırdım.Hep iyi niyetimin kurbanı olmuştum.Uzattığım elim ,hep zarar görmüştü…Şimdi öyle değilim: “Herkes ektiğini biçiyor” felsefesi güdüyorum..
Bu düşünceler içerisinde çadırımı kurmaya çalışırken bisikletli bir genç yanıma yanaşmıştı.Selam verdiğinde baktım,pazarcı yaşlı bir ağbeyimizin oğlu Murat’tı.
Babası,ben tatile gitmeden önce hastalanıp yatağa düşmüş ve o zamandır bu zamandır,pazarlara dönememişti.Babasını sordum.Hastalığının kanser olduğunu ve pek iyi olmadığını söylüyordu.Üzüldüm.Çocuğun,sevecen ve cevval bir yapısı vardı.Üniversite son sınıftaydı.Araştırma görevlisi olarak okulda kalacağını söylüyordu.Çok sevinmiştim.
“-Bak, Murat.Sizler,bizlerden farklı olmanız lazım.Pazarcılığın sonu yok.Bir gün tezgahın demirleri kafamı yaracak b…k yoluna şehit olacağız diye korkuyorum ya..Aman oğlum kendinizi kurtarmaya çalışın” diye nasihatta bulunmuş o da bana saygıyla:
“-Haklısın Ayhan abi”diye yanıtlamıştı.
Sonra babasının Pazar yerlerini satmak istediğini,müşteri çıkarsa benim yardımcı olmam gerektiğini söyleyince ben de elimden gelen yardımı yapacağımı bildirdim…
Bisikletle yanımdan ayrıldığında nemli gözlerle arkasından izlemiştim…Hala kirada oturuyorlar ve durumları iyi değildi…Murat ise çırpınıp duruyordu…”Abi,okullar açılacak para lazım” diyordu…
Akşam,tezgahı toplayınca ilk işim Murat’ın babasını ziyaret etmek olacaktı..
Ben artık hem edebiyat defterindeki sanal hem de Pazarın acımasız ortamının içerisindeydim…
Aranızdayım artık…