8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
832
Okunma
Yazımızın başlığını, çok geniş kavramlı koymamıza bakmayın,asıl öne çıkarmak istediğim,bir şairin, hayatı boyunca geçirdiği evrelerin şiirine nasıl yansıdığıyla ilgilidir. Şair, geçirdiği bu evreler içerisinde zamanı nasıl kullanır? Yahut kullandığı zaman dilimi,hangi şiir evresine nasıl yansır? Şair hayatı boyunca hep aynı adam olarak kalmadığına,kalamayacağına;değişip dönüşebileceğine göre,bir şairin hayatında biz bunu nasıl gözlemleriz?
Artık,halk şiirinin kaynağı olarak gösterilen bir bade içmekten sözedemiyoruz. Ne zaman,ne zemin,ne de eldeki veriler böyle bir imkanımızın hala olmadığını gösteriyor. Bunu kısaca şiirde ilhamla karşılamamız çoğumuza göre mümkündür.
Bize halihazırda kaynak oluşturan,şiir dünyamızı ören ve örmeye devam eden;yaşamayan ve yaşamakta olan,şiir çabasında bulunan insanların,şiir yazmak için,şiire doğrudan zaman ayırdığını biliyoruz. Her şairde, şiirin doğuş macerası farklı olsa da,sonuçta;ister hece,ister divan,ister serbest şiir yazıcıları olsun,hepsi eserinin daha bir güzel olması için zaman ayırmakta ve ciddi bir çaba sarfetmektedir. Bunu yaşıyor ve görüyoruz. Aynı zamanda bunun doğru olduğunu da kabul ediyoruz.
Bu böyledir de,şair hayatının her evresinde şiir yazabilir mi? Yahut yazmalı mıdır? Ve ya istese de yazabilir mi? Asıl içini doldurmak istediğim, şiir adına işin bu yüzüdür. Bunu yaparken elbette biraz şiiri arayan biri olarak kendimden hareketle irdelemeye çalışacağım.
Biliyoruz ki,çocuk yaşta şiir yazanlar vardır. Böyle olsa da bunların yetkinliklerinden sözetmemiz doğru değildir. Bu na ne büyüdükleri çevre,ne kelime hazneleri,ne bildiği kavramlar müsade etmez. Demek, bu anlamda çocuk şairlerden sözetmemiz çok anlamlı değil. Genç şairlerden sözetmemiz mümkün ve çok önemlidir. Gençlik şiir anlamında değil,hayatımızı anlamlı kılan her değer açısından bir arayış ve fışkırma dönemidir. Elbette bu şiire de önemli oranda yansıyacaktır,yansımıştır. Bir çok önemli şairlerimiz adları ile anılan büyük şiirlerini bu genç çağda yazabilmişleridir. Duyguların ve arayışların dorukta olduğu bu çağ çoğu şairin en verimli çağıdır. Ben çocukken şiiri çok erken tanıdım ama,ne çocukluk çağım,ne de genç çağım diyebileceğim dönem, bu anlamda verimli geçmemiştir. Bu çağda şairin kesinlikle duygu problemi olmaz,çektiği en büyük sıkıntı hayal ettiği mevhumlara koyacak isim bulmakta zorlanmasıdır. Bu şairin genel kültürü ile doğrudan ilgilidir. Ne kadarsa,şiiri de okadardır.
Şairin,şairliğinin farkına vardığı,başkaları tarafından onaylandığını gördüğü,olgunluk dönemi diyebileceğimiz,şairin tamda "Yolun yarısı" dediği döneme karşı gelen zaman dilimidir ki,şair bu dönemde,kültürel olarak,düşünce,olarak ve şirsellik olarak kemala ermiş ve olmuştur. Ne olacaksa,kendisi de,biz de şairi bu dönemiyle görür,tanır,bilir ve severiz. Bu dönemi kendisinin farkında olan şairler hep uykusuz geçirmek durumundadırlar. Duygu bir önceki yoğunlukta olmasa da,her şey şiir yazmak için olgunlaşmıiş ve şairini beklemektedir. Bu dönem şahsımda tam olarak gerçekleşmememiş olsa da,bu böyledir.
Şairin yaşlılık dönemi diyebileceğimiz, son dönem;ardında bıraktığı dönemlerin tümünün özeti gibi gözükse de,artık o genç dönemde ki,duygu yoğunluğunu bulması mümkün değildir. Duygu, zaman zaman sele dönüşse de kontrol edilmesi ve kaleme alınması güç,çok çetrefil duyguların karmaşasından ibarettir. Artık şair bu yaşta,dışarıdan gelen bütün rüzgarlara açık haldedir. Hayatını dörtbir yandan kuşatan olumlu ve olumsuz onca şeyin istilası altındadır. Bu evresinde hala şiir yazmayı başaranlar,aslında şiirle birlikte çok şeyi başarıyor demektir. Bu yaşta şiir adına direnenleri ayrıca kutlamak gerek...
Artık şairden belli ki,bu yaşta çok uzun soluklu şiirler beklememeli. Nasıl hayat bir özete doğru gidiyorsa,şairin hayatı boyunca edindiği tüm edinimlerde bir öze ve özete doğru gitmektedir...Başaranlar beri gelsin...
Katkıda bulunacak arkadaşlara şimdiden çok teşekkür ederim.Selam,saygı....