Birkaç gündür haberler, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 150’den fazla kişinin öldüğünü bildiriyor. Bu olayları bazılarımız normal dünya haberleri, bizi ilgilendirmeyen olaylar olarak değerlendiriyoruz. Hâlbuki millet olarak bizi yakından ilgilendiren, çok vahim ve vahşice olaylar cereyan etmekte, soydaşlarımız yok edilmektedir.
Uygur Türkleri Çin işgali altında yıllardır baskı, işkence, zulüm altında inliyorlar ve dünya insanları bunu görmemezlikten geliyor… Doğu Türkistan gerçeği, Yıllarca dini, milli ve kültürel köklerinden kopartılmak istenen ve her doğan Uygur Türk’ün "Sincanlı" olduğuna inandırılmaya çalışılan, Çin’in bir tutsaklar ülkesidir.
Türklerin menşei ana vatanı olan Orta Asya’da milyonlarca Türk ve Müslüman kardeşlerimiz yaşıyor. Soy kardeşlerimizden olan Uygur Türkleri de yıllarca Kızıl Çinin ve Rusya’nın boyunduruğu altında asimile edildiler, zulüm gördüler, halen de Çin tarafından zulüm görmeye ve yok edilmeye karşı direniyorlar.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Urumçi’yi ziyaretinden sonra bu bölgede olayların patlak vermesi ve vahim hale gelmesi çok manidardır. Orada resmi olmayan kayıtlara göre binden fazla Uygur Türk’ünün şehit edildiği, bir kıyım ve sindirme olduğu sorgusuz, yargısız sokak ortasında Çin askerleri tarafından infazların yapıldığı bildirilmektedir.
Son günlerde doruk noktasında ulaşan saldırılarla birlikte dünya gündemine oturan Doğu Türkistan sorunu aslında birkaç yıllık bir sorun değil. Neredeyse Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte ortaya çıkıp bu günlere kadar taşınan bir sorun. Ancak, Çin devleti yıllar içerisinde sorunlara çözüm ve yaklaşım yerine, asimile ve baskılarla tutumunu daha da sertleştirmiştir. Öncellikle ve özellikle Çin devleti sistematik bir soykırım uygulamaktadır. İHH’ nın raporunda yer alan bilgide Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar 35 milyon Doğu Türkistanlı Uygur Türkü’nü öldürdüğü belirtilmektedir.
Faşist, komünist Çin yönetimi, zengin uranyum ve petrol yatakları bulunan Doğu Türkistan topraklarının kontrolünü elinde bulundurmak, sömürmek istiyor. Uygur Türklerinin ise kendi topraklarında hür yaşamaktan başka hiçbir isteği yoktur. Çin yıllardır uyguladığı sömürme, asimile politikasını bu gün de cinayetlerle, sürgünlerle, işkence ve tecavüzlerle sürdürmektedir.
Türkiye ve dünya Uygur Türklerine reva görülen zulme seyirci kalmamalı. Sincan denilen yer, Doğu Türkistan toprakları, Uygur Türklerinin yaşadığı topraklardır. Dünyanın en eski milleti olan Türklerin Orta Asya da yaşayan kardeşleridir. Doğu Türkistan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihte iz bırakmış bir bölgedir. Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde bulunan Uygur Trükleri’ne yönelik şiddet uygulamaları devam ederken biz sadece kınamayla, ah-vahla geçiştiremeyiz. Dünya kamuoyunu ve milletlerini, Türk ve İslam dünyasını harekete geçirmeliyiz.
Uygar geçinen dünya, Uygur Türklerinin feryatlarına kulak vermelidir. Dünya bu katliama seyirci kalırken biz kalamayız. Gelin yaşanan bu zulme ve vahşete karşı millet ve devlet olarak harekete geçelim. Yıllarca Doğu Türkistan davasını ülkemizde savuna gelmiş, rahmetli İsa Yusuf Alptekin beyin, bu gün ise aynı mücadeleyi veren Uygur Türklerinin anası Rabia Kader’in mücadelesine destek verelim, sahip çıkalım.
Çin’in politikalarına karşı her türlü diplomatik girişimler hükümet nezdinde yapılmalı ve ülkede Çin mallarına karşı boykot kampanyası başlatılmalıdır. İnsan onuru taşıyanlar, Müslümanlar, Türkler lütfen Uygur Türklerinin feryadına kulak verin, yapılan vahşetleri durdurmaya çalışın. Uygur kardeşlerimizin haklı davasına sahip çıkın…