- 867 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
İMAMIN KIZI
Kasabadaki merkez camiinin hemen yanıbaşındaki ,kiralık küçük dükkânda, kundura tamirciliği ile yaşamını sürdüren, abdestinde namazında, genç, yakışıklı, kendi halinde biriydi Rüstem...
Askerliğini çoktan bitirmiş, annesinin ’başını bağlama zamanın geldi’ sözlerini, her akşam yemeğinden sonra, ilÂç niyetine çoktan almaya başlamıştı.Babası biraz erken terketmişti dünyayı. Annesiyle birlikte huzurlu, mütevâzi bir yaşam sürmekteydiler.
Hemen hemen beş vaktini de camiide kılmaktaydı namazının. Cemaat tarafından da sevilmekte ve takdir edilmekteydi Rüstem..
Camii hocasının gelinlik çağda, güzel , biraz da işveli Sevil adında bir kızı vardır. Ara sıra gözü takılsa da Sevil’e, bunu belli etmekten kaçınır.
Bir gün ayakkabısının düşen topuğunu tamir ettirmek için, Rüstem’in dükkânına gelir Sevil. Çok da kibar davranır Rüstem’e. Herhalde Rüstem’in yakışıklı ve evlenme çağında bir genç olduğunun farkına varmıştır. Birbirlerine iltifat içeren sözler ederler.
O günden sonra Rüstem’in yüreğinde bir kıpırdanma başlar. Bu kıpırdanmalar Sevil’i gördü-ğünde çarpıntıya dönüşür. Uzaktan uzağa bakışmalar başlar. Sevil de onun kendisine olan ilgisini farketmiştir artık. Hoşuna gittiğini de gizlemez. Ona gülücükler vermeye,i şveler yapmaya başlar.
Cesaretlenir Rüstem. Annesine açılır. Münasip görür annesi. Çok da sevinir. İmam’ın eşi ile konuşmaya gider. ’Hoca Efendi ile ben konuşur, size yanıtını bildiririm’ der kadın.
’Rüstem temiz çocuktur, dini bütündür. Bize damat olması caizdir’ der Hoca Efendi..
Kıza sorulduğunda, önce kendisinin Rüstem’le konuşmak istediğini söyler. İzin verilir.
Rüstem’le Sevil bir çay bahçesinde buluşur..
- Bak Rüstem, diye başlar söze Sevil. Sen çevrende çok sevilen, takdir edilen, müslüman,
dürüst ve de yakışıklı bir gençsin. Ben de seni beğeniyor ve takdir ediyorum. Şimdi benim
le evlenmek istediğini söylüyorsun..
-İlk defa bir kıza ilgi duydum, o da sensin. İlk defa bir şeyi çok arzuladım. O da seninle evlenmek. Eğer sen de razı olursan, dünyanın en mutlu insanı olurum.
- Seni anlıyorum. Ben de seninle evlendiğimde mutlu olacağıma inanıyorum. Ama sana karşı dürüst olmak istiyorum. Söyle bakalım, sen bekârete ne kadar önem veriyorsun ? Bakire olmayan birini, çok sevsen bile, eş olarak kabul eder misin ?
- Hayır dedi Rüstem, hiç düşünmeden..
- Bakire olmayan birinin, basit bir diktirme ile, hile ile kendini kız diye çok kolay yutturabileceğini de biliyor musun ?
- Nasıl olur böyle bir şey ?
- Şimdi bu çok kolay ve bir çok kişinin yediği nane !..Bak Rüstem, şimdi beni sabırla dinle.
Ben bir süre önce tecavüze uğradım. Bunu kimselere söyleyemedim. Utandım, korktum..
Duyulduğu zaman benim durumum çok kötü olur. Sana hile yaparak kendimi yutturmaya da kalkışmadım. Evlilik, kutsal bir müessesedir. Ben bu kutsallığa ihanet edemem..
- Kusura bakma Sevil. Ben seninle evlenemem..
- Yalvarsam sana..Allah rızası için desem. Sevabına alsan beni. Gerekirse bir süre sonra
boşasan. Başımdan bir nikah geçmiş olsa...Ne olur Rüstem, yap bana bu iyiliği....
- Düşünmem gerek Sevil..Kolay değil bu dediğin...
- Sakın ki, sana açtığım bu sırrı kimselere söylemeyesin. Sana güvendim, sırrımı verdim.
-Tabii ki sırrımız aramızda. Ama evlenmek için düşünmem gerek.
Böyle bitti buluşmaları. Günlerce düşündü Rüstem. Sonunda annesine açılmaya karar verdi.
- Al oğlum o kızı. İşle bu sevabı. Sana bu görevi Allah veriyor olmalı. O sana güvenmiş,
dürüst davranmış, senden aman dilemiş. Rızam vardır, kurtaralım Sevil’i oğlum..
Dünür olunur,i stenir Sevil. Söz kesilir, nişan tarihi alınır.
Biri gelir Rüstem’in dükkânına. Onu hısım bildiğini, iyiliğini istediğini söyler. Sevil’in kendisine yakışmadığını, mahallede bir çok erkekle cinsel ilişkiye girdiğinin bilindiğini söyler. Çok kötü olur Rüstem. Hemen Sevil’le buluşup, olanları anlatır.
- Yalan, der Sevil. O tecavüz olayında gözcüydü o it. Evlenmeye razı edemedikleri için öyle söylüyorlar. Ben istesem on defa evlenecekti benimle o pislik..Hala peşimdeler. Haber gönderip duruyorlar. Ben istemiyorum.
- Birilerinin bildiğini bilerek nasıl evlenirim seninle ?.
- Sana doğru olan neyse anlattım. Sen de razı olup beni babamdan istedin. Şimdi vaz geçtiysen eğer, doğruca babama gidip parmağındaki söz yüzüğünü iade et. Sebebini de anlat ona. Korkma. Ben bu saatten sonra her şeye razıyım !
Nasıl gitsin Hoca Efendi’ye Rüstem ? Ne desin ? Kolay mı bunları anlatmak.
Benzer olaylar devam etti. Meğer Sevil’in durumunu çok kişi biliyormuş. Belki de en son öğrenen Rüstem olmuş. Vaz geçemez Rüstem. Zamanı geldiğinde düğün dernek kurulur.
Evlenirler.
İlk gece, son ana kadar içinde bir umut olur Rüstem’in. Duyduklarının , dinlediklerinin bir sınav olabileceğine inanır. Ama gerçek acıdır. Kendisinin de itiraf ettiği gibi , bakire değildir Sevil. Kendine el değmemiş temiz bir eş olarak gelememiştir.
Ağır gelir o kasabada yaşamak ikisine de. Annelerini bırakarak başka kasabaya taşınır
lar. Hoca Efendi yardımcı olur, bir ayakkabı mağazası açar Rüstem’e. Bir de daire satın almıştır onlara. Güzel bir işleri ve kendilerine ait bir evleri vardır artık. Çevrelerindeki
insanlar da Sevil’in geçmişini bilmediklerinden, başı önde yaşamaz Rüstem orada.
İlk çocukları dokuzuncu ayda dünyaya gelir. İçine kurt düşer Rüstem’in: Ya çocuk ondan değilse ! Yıllarca ne Sevil’e, ne de başkasına diyemez bu kuşkusunu. İçini kemirir bu kuşku.
Dükkânda oturduğu yerde yere yığılıp kalır bir gün. Hastahaneye yetiştirilir. Muayeneler,
filmler sonunda akciğer kanseri teşhisi konur Rüstem’e. Nasıl olur ? İçki ile sigarayla hiç işi olmamıştır Rüstem’in..Nasıl akciğer kanseri olunur ? Kimse anlayamadan kısa süre içinde göçer gider Rüstem dünyadan.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
kocası küfürbaz olan bir hanımefendi, ne yapmışsa ağzından çıkan üç sözcükten ikisi küfür olan kocasını bu şekilde konuşmaktan vazgeçiremez. sonunda kocasıyla konuşurken onun gibi konuşmaya karar verir. belki benim ağzımdan duyarsa vazgeçer diye.
ilk konuşmada bir kaç küfür içerikli sözcük katar sözleri arasına. kocası güler:
-bu sözler bu tonlamayla, bu şekilde vurgulanarak söylenmez.
der.
...
konu itibariyle toplumun yarasına değinmiş olmanız güzel. fakat "imamın kızı" başlıklı olmasının konuyla ne gibi bir lakası var, anlamakta zorlanıyorum. bahsettiğiniz olay gerçek olsa da bunu belirtmek zorunda mısınız? bunun size ya da okura ne gibi bir faydası olacak?
bizler insanız ve hata yaparız. kimse hata yapmam diyemez. bunu demiş olmak bile hata olur. bazı değerler vardır ki lekelenmemeli. zira küçücük bir leke bile onun değerini tüketir. altın pisliğe de gömülse altındır. fakat bir bardak saf su içine bir damla bevl düşse su olmaktan çıkar. içilmez. bazı görevler de öyledir. altın gibi olanı var, su gibi olanı var. öğretmenlik ve imamlık mesleği su gibidir. kirletmemek gerekir. kişisel hataları varsa dahi uluorta her yerde ilan edilmemeli. üstelik yazınızda belirttiğiniz kızın başına gelenler ile babasının imam oluşunu belirtmenizdeki amacınız konunun işlenişindeki duyarlılığı gölgelemekte, iyi niyetli olmayan bir anlayışa sevketmekte. oysa niyetinizin bu olduğunu sanmıyorum.
ya da sırf dikkat çeksin diye konulmuş bir başlıksa, okuyucu olarak rica ediyorum değiştiriniz. hatta içindeki hoca tabirini de.zira bu sayfalarda en çok okunan yazı ile en az okunan yazı arasındaki fark bir insanın parmak sayısından fazla değil.
selamlar
Yoruma yorum yapmak doğru bir davranış değil bence, sonuçta yapılan yorum o yazı hakkında yorum yapanın düşüncesini yansıtıyor.
Özgür olma, özgür yazma, fikrine gelince, yazarlar topluma yön veren inasanlardır ve bir takım sorumlulukları vardır, üstadlarımız böyle söyler. İmamın kızı da elbette hata yapabilir, elbette toplumda yaşanan şeyler olabilir, fakat bazı mesleklerin özellikleri vardır. Mesela İmamlar göreve alınırken normal devlet memurluğu şartlarınının yanında bir takım başka özellikler de onlarda aranır. Ve bu özel (dini) niteliklerini kaybettiklerinde görevlerini de kaybedebilirler. Bu mesleğin hassasiyeti ile alakalıdır. Bu hikayeyi hiç kimin kızı olduğunusöylemeden, Ayşe, Fatma olarak yazsaydınız ne kaybederdiniz. Bilmem hassasiyetimi anlatabildim mi? Emeğiniz için yine de teşekkürler, ama okurun hassasiyeti yazarı etkiler mi ona siz karar verin. Selamlar......
SuphiKonevi tarafından 7/3/2009 6:19:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret Bey, bazi aci gercekleri anlatmakta insanlarin ozgur olmasi gerektigine inaniyorum. Bu tur olaylarda beni en cok uzen, tecavuze ugrayan kisi mi sucludur yoksa yapan mi? Neden yalniz kadinlarin namusu vardir? Erkeklerin namuslari neden sorgulanmaz? Namusun cinsiyeti yoktur. Yaziniz icin size cok tesekkur ederim.
Erhanbay sizin eleştirileri yorumlamanız doğru değil.
Genel anlamda bir temenni olabilir ancak talepleriniz.
Eleştiriler bazen sert olabilir, kişiselleşmedikçe, yazarın kişiliğine yönelmedikçe sınır koymaktan sözedemeyiz.
Yola devam diyorsunuz yol "edebiyat" yoludur, bizim bilmediğimiz başka yolların burada hükmü yoktur. Fikret Bey sevilen sayılan bir arkadaş buna kuşku yok. Lütfen gereksiz yere konuyu uzatmayalım. Selamlar.
Daha önce yazdığım yorum için bir üyemiz alınmış.özel mesajla bunu bana duyurdu. Belki biraz duygusal davrandım.Özelime yazan arkadaştan ve diğer arkadaşlardan özür dilerim.(Özel mesaj yazan arkadaş mesajını özelime değil de burada yazsan daha uygun düşerdi bunu da ekleyeyim).Fikret beye yapılan eleştirilerde yazım tekniğine,biçeme, yazıda uygulanan sanatlara vs.vs. bakan pek arkadaş göremiyorum.Arkadaşlar hemen konu üzerine yorum yapıyorlar ve biraz da aşırıya kaçıp Fikret beyi üzüyorlar gibime geliyor.Arkadaşlardan ricam eleştiri yaparken daha dikkatli olunmasıdır. Bir makalede,bir öyküde yazar kendini şu konularda kısıtlamalı:
1-Yazısında kutsal değerlerle alay etmemeli.
2- Yüz kızartıcı, edep dışı ifadelerden kaçınmalı.
3-Irkçılık ve bölücülük yapmamalı.
Bunlar dışındaki konularda yazarı eleştirmek (konu bakımından) hatalı bence.Selamlar.
Deniz Bey ; isyanınızı anlıyorum. Daha önce Kapıcının Kızı'nı da anlattım. Tekstilci Kızı da anlattım. Çünkü hepsi gerçekte yaşayan kişiler ve o özelliklere sahiptiler. Şimdi ben İmamın olduğunu bildiğim kızı, niçin fırıncının kızı diye tanıtayım. Fırıncı da insan, İmam da insan. Hatayı onun çocuğu da yapar, diğerininki de..Niye meslekler karalanmış olsun ki ? Bir Cumhurbaşkanımızın kızı da barlarda sürtmesiyle meşhur oldu. Davulcularla oynaştı. Cumhurbaşkanlığı makamı karalanmış mı oldu ?
Demem o ki yazının başlığı Fikretin Kızı, ya da Denizin Kızı da olabilirdi pekala. Kızın yaptıklarının/ uğradıklarının
imamlıkla ne alaksı var. Ayrıca resmi tabir "imam" değil din görevlisidir. Yazının başlığıyla içeriğin ne alakası var. İmam kızları böyle midir? Onlan bunlan yatıp sonra da bir enayiye mi yamanırlar? Bak ne kadar çirkin çağrışımlar var.
Bu bir kesime bel altından vurmak değil midir?
Marangozun kızı, Fırıncının, Marketçinin Kızı olabilir.
Benim ya da senin kzın olabilir. Fakat piyango imama çıkmış anlaşılan. Şimdi anlamadığım Fikret muhafazakar görünüyor bir bakıma. Durumdan üzülmüş ki yazmış. Birileri de ülkemizin çağdaşlaşması adına bu olaya sevinebilirdi. Çağdaş Yaşamcılar imamın kızının dini yasakları takmamasını alkışlayabilirlerdi. İşte böyle çağdaş imamın böyle çağdaş kızı olur diyerek. Belli ki Fikret bu denli çağdaş da düşünemiyor. İki orta bir derede, bir ona bir buna. Yorum kişisel bir değerlendirmedir. Yazarla ilişkilendirilmemelidir, ben Fikreti her zaman okunmaya değer bulurum.
Cennet işini Cenneti ve insanı yaratan Zata Alemlerin Rabbine bırakmak doğrudur. İmamın kızı diye bir tabir pozitiğf mi negatif bir ayrım mı onuda bilemedim Fikret.
Pavyon çalıştıranın kızı da sadece bir genç kız bana göre.
Babasının yoluna kurban edilmesi yanlış olur. İmamların bizlerden ayrı bir sınıf ya da zümre olmadığı malum. Onlar da namaz kıldırma memuru, tapu memuru, vergi memuru gibi...Bir de yazar kızın rızası ile mi başkalarıyla düşüp kalktığını, ya da söylenildiği gibi tecavüze mi uğradığını muğlak bırakmamalıydı. Kime inanacağız, kıza mı, mahallenin piçlerine mi? Sevgi ve saygımdasın Fikret.
Eski sinemacı olduğunuz yazınızdan hemen anlaşılıyor aslında. Türk sinemasının çizdiği imam karakteri bariz olarak bellidir zaten. nerede bir üfürükçü, sahtekar, namussuz insan var onu imam diye gösterirler millete. Beynini yıkadınız insanların bu görüntülerle. Görev yaptığı köyü tamamıyla değiştiren geliştiren, medenileştiren binlerce cumhuriyet imamı var bu memlekette. Ama yeşilçam da bir tane bile göremezsiniz. Maalesef yüzünüz yalnızca bir tarafa dönükse düğer yerleri göremezsiniz vesselam.
Çok berbat bir yazı. Böyle bir hikayeyi niye imamın kızına yakıştırıyorusn. başka meslek miyok ki imamın kızı diye bir hikaye kaleme aldın. velev ki böyle bir olay gerçek olsa bile bunu dünya alenle paylaşmaya ne gerek var. Böyle bir olay anlatılaksa herhangi bir isim kullanılıp yetinilebilirdi. Tasvip etmiyoru ve bunda kasıt arıyorum.