8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1263
Okunma

1970 yıllardan sona değil, 1980’li yıllardan sonra içinde bulunduğumuz durumu sorgulamak ve nerede olduğumuzu bilmek içindi haritayı elime alışım. Oysa coğrafya dersinden çok zor geçmiştim Lise yıllarımda, hiç anlamıyordum medeniyetler arasında ki farkı ve hiç düşünemiyordum insanların neden bu kadar farklı olduğunu.
Aynı dünya toprakları üstünde yaşıyor olmamıza rağmen neden bu kadar farklıydık? Neden kimimiz çok iyi düşüncelere sahipken, kimimiz kin ve nefret ile doluyduk? Neden sevgi ve hoş görü denen en güzel duyguları insanlığın %30’u tanıyor da, %70’i tanımıyordu?
Yaşadığımız coğrafya mı değişimlerimizin nedeni idi? Yoksa yetiştiğimiz toplum mu, aldığımız eğitim mi? Bu sorularıma cevap bulmam çok zamanımı almadı. Çünkü büyümüş ve olup bitenleri bizzat yaşayarak görüyordum. Bunları araştırdım önce. Ve her üçünün de insan gelişiminde ne kadar büyük farklılıkları oluşturduğunu anladım.
Kimi beyinler namusu iki bacak arasında değil, beyinlerde arıyordu, kimi beyinler kadının etinden teninden bile etkilenip, namussuzca düşüncelerini aciz gördükleri " erkeğin elinin kiri" diye düşündükleri kadına tecavüzlerle söndürüyorlar, kimi beyinler her iki cinsiyeti de insan olarak algılayıp yalnızca ona göre değer veriyordu yaşadığı toplumda kadınına ve erkeğine.
O zaman yanlışlık ne idi? Biz toplum olarak yanlış bir coğrafyada mı konuşlanmıştık? Yüzümüzü batıya dönmüş gibi görünüp, neden hala Orta Doğu Ülkelerini örnek alıyor ve kendi yaşam biçimimize uyguluyor ve neden kendimizi bizden çok daha fazla gelişmiş ülkelerle değil de, kalkınmakta olan ya da geri kalmış ülkeler ile kıyaslıyorduk? Bir yerlerde yanlışlık vardı ve bu yanlışlığı bulmak hepimizin görevi idi.
Ve araştırmalar sonucunda bizim yanlış bir coğrafyada yaşamadığımız görünüyordu. Biz Millet olarak, özümüzü anlatan ve bizi biz yapan ANADOLU’DA yaşıyorduk. Her türlü medeniyet bizim topraklarımızdan doğmuştu. Güneş bir başka doğuyor ve batıyordu bizim ülkemizde.
Yalnız beyinler farklı idi. Ve farklılıklarını da her alanda gösteriyorlardı. Bizi, doğu ve batı diye ayıran, toplumu ikiye bölen, eğitimsiz, kendini bilmeyen, siyasi emellerine ulaşmak için her yolu mubah gören siyasilerin almış oldukları kararlar, eğitim sisteminin tam olarak oturmaması ve “ paran varsa oku, yoksa okuma” mantığının yerleşmiş olması, kendi çıkarları için Dinimizi kullanarak kadına hak ve hürriyetlerinin verilmeyişi, kadını yalnız et parçası olarak düşünüp, kendi namussuzca düşüncelerini ve namlusuzluklarını gizleyebilmek için namusuz anlayışlarını kadında arayanların çırpınışı, kadını mal gibi görüp alınıp satılması, törelerin yalnız kadın üstünde hâkim olması gerektiğini düşünen beyinlerin yapmış olduğu ayrımcılıktı ülkemi bu kadar çıkmaza sokan.
Bildiğimiz gerçekleri korkularımızın ön palana çıkmasından dolayı yüksek sesle seslendiremeyip, yapılan vahşetleri, cinayetleri, tecavüzleri ve her geçen gün biraz daha karanlığın içine gömülmeyi olduğumuz yerde film izler gibi izledik.
Ve hala izlemeye devam ediyoruz tıpkı Mardin’de olan vahşeti izlediğimiz gibi. Hepimiz tam bir şok yaşıyoruz, hepimiz gözyaşları içinde olup bitenlerin nedenlerini bilerek bekliyoruz. Devletin verdiği silahlarla, bir nişan evinin taranması, 3 ‘ü hamile olmak üzere 44 kişinin gözlerini bile kırpmadan öldürmeleri ve sonrasında verilen soğukkanlı ifadeler.
Ülkemizde kadının Eğitimsiz bırakılmasının toplum olarak bizi karanlığa götüreceğini avazımız çıktığı kadar bağırdık, bağırıyoruz ve bağırmaya da devam edeceğiz
Ve şimdi sormak istiyorum. Çağdaş eğitim diye yola çıkan ve “ haydi kızlar okula” diye kampanyalar başlatan, büyük mücadelelerle babalarının ellerinden kız çocuklarını alıp kendi imkânları ile okutmaya çalışan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin ve Ergenekon’dan dolayı evi altüst edilen, derneklerdeki her türlü belgeye el konulan ve yalnız kara beyinlerle uğraşmayıp aynı zamanda amansız hastalık Kanser ile mücadele eden Sayın Prof. Dr. Türkan SAYLAN’IN ne kadar büyük bir iş yaptığının farkına vardınız mı?
Ülkemde çocuk ve kadın olmak zordur. Doğuda daha da zordur ve bizler oralara ulaşmadığımız sürece hep aynı acılara maruz kalacak ve hap aynı acıları hep birlikte içimiz kanayarak izleyeceğiz. Hep birlikte kadının eğitilmesi, lanet olası törelerin, berdellerin ortadan kalkması için çok daha fazla çalışmak ve ülkemizi aydınlık yarınlara ulaştırmak zorundayız.. Başka çaremiz yok.
Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar. Mustafa Kemal ATATÜRK
Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Mustafa Kemal ATATÜRK