13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1252
Okunma

YİĞİT BAŞKANIN ARDINDAN
Vefatından önce Karaman’da yaptığı konuşmadaki son sözlerinden;
“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Püf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.
Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah’ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize “Niye iktidar olmadın” diye sormayacak. Sorarsa “vermediler” deriz.”
Doğduk ve öleceğiz, işte bütün hakikat bu. Aradakiler sadece detaydır. Hoş bir sada olarak kalanlar ise bu detayların dizaynında gösterilen özendir. O, bir partinin genel başkanı olmanın ötesinde, büyük bir davanın her türlü olumsuzluklara ve yokluklara rağmen yılmaz, yıkılmaz lideriydi. Ufku, idealleri ve sevdası Türkiye sınırları aşan, özelde Türk ve İslam topraklarında genelde de tüm dünya coğrafyasında mazlum milletlerin dertlerini kendi derdi kabul etmiş büyük bir insandı. Onu Kırım da tanırdı, Doğu Türkistan da. Bosna’ lılar da severdi, Kosova, Kerkük de…
Vefat haberiyle tüm Türkiye kan ağladı, Suriye, Kıbrıs, Çeçenya, Avrupa, Asya kendi öz evladını kaybetmiş gibi yandı, perişan oldu. Sevdası olan, davası olan, derdi olan, yerine göre öfkesi, nefreti olan ve kara gecelerle kavgası olan serdengeçti bir liderdi. Sadece kendi hayatını kurtarmaya çalışan değil, tüm gençliği, tüm insanlığı kurtarmaya çalışan bir ülkünün yiğit neferiydi.
Kaç lider tanırız, seçim arifesinde oy istemek yerine, dinleyen insanlara ölümü ve ahireti hatırlatan…
Kaç lider tanıdık, düz yaşamayı, düz durmayı, düz yürümeyi, dik durmayı ve doğru gitmeyi öğütleyen…
Rabbinin huzuruna da öyle gitti…
Başı dik, alnı ak olarak…
Bir ömrü helal yaşayarak…
Bir defasında “Yıllar oldu parti kurulalı, ama millet, bize gösterdiği sevgiyi ve saygıyı sandıkta oy olarak bir türlü göstermedi, iktidara yaklaştırmadı. Ne olacak bu gidişin sonu” diye sorduğumda merhumun verdiği cevap çok muhteşemdi.
-“Bu millete bu vatana hizmet için illaki iktidar olmak şart değil, biz zindanlarda da bu davayı savunduk, meydanlarda da.”
Hizmet yeri olarak mekân tercihi, makam tercihi ve maddi yeterlilik tercihi de hiç olmadı. Sekiz milletvekili varken de yerine göre iktidar yerine göre muhalefet olarak görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştı, tek başınayken de…
Bir başkasının adamı değildi, kendisiydi. Hoparlör değildi, mikrofonun sahibiydi. Milletten başka hiçbir makam ve zümreye diyet borcu olmadı. Örnek hayatıyla, temiz, dürüst, ilkeli ve inancından zerre taviz vermeden de siyaset yapılabileceğinin ispatı oldu.
Gazze’de Siyonist vahşet hunharca katliamlara başladığı vakit İslam dünyasında nasıl bir ümmet bilinci, vahdet bilinci tesis edildiyse, tüm dünyada Filistin’ e destek mitingleri ve İsraili protesto ve tel’in mitingleri düzenlenerek zulme karşı insanlık nasıl bir merkezde birleştiyse, Muhsin Başkanımızın elim bir olayla aramızdan ayrılışı ülke genelini yasa boğarken, yurt çapında yoğun bir barış ve sevgi deryasının da oluşmasına vesile oldu.
Kendisi sonsuzluğu özleyerek, sonsuzluğun sahibine varma özlemiyle ve halka da sonsuzluk âlemini düşündüre düşündüre gitti. Üşüyorum diyordu, hep… Kar altında üşüyerek Rahmet-i Rahmana kavuştu.
Güzel hatıralarımız vardı, sevgimiz saygımız deryalar kadardı. İnsan bir şeyden emin olması lazım, onunla ölüme bile gidilirdi. Beraber can verdiği dava arkadaşlarına gıpta etmemek mümkün mü? Ebed memleketlerinde onunla tekrar mülaki olmak için duadayım. Ölümün bir güzel yanı da bu olsa gerek.
İstiklâl Marşımızın doğduğu, Akif’in hatıralarıyla dolu olan Taceddin Dergâhındaki kabrinde kıyamet sabahını beklerken, çok yakınında bulunan çeşme başında ruhunu dinlediğine eminim. Giderken yanımda götürdüğüm ve yol boyunca çöplerini taşlarını itinayla temizlediğim bir avuç vatan toprağını mezarına bırakabilmiş olmanın tesellisindeyim.
Beraber can verdiği dava arkadaşların ruhlarıyla beraber ruhu şad olsun.
Tüm Türk milletinin ve İslam ümmetinin başı sağ olsun.
Gazi Hüseyin KILBAŞ