9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2267
Okunma

Yüzyıllar boyu insanın ne idüğü hakkında binlerce söz söylenmiş, tanım yapılmıştır. Birçok düşünür bu konuya mesai harcamıştır. Buna rağmen insan özündeki gizemleri iki binli yıllara kadar taşımayı bilmiştir. Insan kadar eski, insanla birlikte varolan bir diger kavramdir „din“. Ilk insanin peygamberligi ve sonrasinda sürüp giden dinsel tekamül.
Ilk insandan sonraki gelismeler pek tabiidir ki her zaman cok basit kalmadi. Beseriyet gelistikce sorunlari da gelisti. Her konuda oldugu gibi din-sosyal hayat arasinda da bir takim sorunlar olustu. Bir yanda hayatin tüm can alici noktalarinda din merkezli hareket eden bir topluluk –ki bu topluluk cemaat-insan iliskisi esaslidir–, diger yanda hangi dinden olursa olsun –hatta ateizm bile– dinin beseriyet ve onun modernliginin karsisinda bir tabu oldugunu düsünen ve gelisememenin nedeni olarak dinin getirdigini düsündükleri dar cerceveyi kabul eden laik, liberal, sosyal –ya da adina ne derseniz deyin– aristokrat münevverler toplulugu. Sorun dinin modernligin neresinde durdugu mu yoksa modernligin dine ne kadar uygulanabilirliginde mi?
„Din bireyleri uyusturan bir afyondur“ diyen bir zihniyet toplumlarin ya da toplumun cekirdegi olan insanin dini yorumlayisini ve yasayisini elestirirken, kendi özünde varoldugunu ve titizlikle savundugu özgürlük anlayisiyla büyük bir celiski icine girmis oldu. Oysa dinin maskesi altinda kendi rantini ve cikarini gözeten bir takim gruplar karsi kutbun özgürlük dedigi seyleri, yine bireyin sosyal ve ahlaki yasantisini ve bunlarin yorumlayisini elestirerek kisitladi. Yani izlenen yollar taban tabana zit olmakla birlikte ulasilan sonuc ayniydi. Vaat sekilleri birbirinden farkli olmakla birlikte üzerinde oynanan sey bizzat bireyin kendisiydi.
Hangi dine bakarsak bakalim dinin istedigi bir takim görevler ya da genel olarak istekler, insan nefsiyle catisti. Basina ne geldiyse nefsinin arzularindan gelen insan icin bundan daha kötü birsey olamazdi. Oysa günümüzde modernite salt insan isteklerinin bir kölesi, bir ifşa alani olarak karsimiza cikti. Bu noktada dini güncellestirmekte beceriksiz veya yavas kalan din adamlari dinin hanesine bir eksi daha yazilmasina neden oldu. Dinin nihai hedef olarak gösterdigi „cennet“i sanalda olsa teknoloji ve gecici oldugu bilinse de insanin cilgin isteklerine hizmet etmekte hicte zorluk cekmeyen modernite bu dünyada verdi.
Türkiyede Osmanlidan sonra günümüze kadar devam eden bir olgusal karisiklik vardir. Genel itibarlariyla bu karisikliklarin temelinde sag ve sol denilen kavramlar ve bunlara mensup kisi, kurum ya da kuruluslarin fikriyatlari gelir. Bir grup dine bir istikrar ve sosyal bag kaynagi olarak bakip, onun topluma ortak kültür ve degerler kattigini düsünürken, diger grup dini kurumsallasmis bir baski kaynagi olarak görüp, dinin boyun egdirmesinin getirdigi otoriteyi insanlar tarafindan sömürülmeye ve hatta carpitilmaya müsait olarak düsünür.
Bu kategorisel tespitlerden sonra bir senteze varmak ne derece zordur bilinmez ancak insan kendi yarattigi sorunlari en iyi cözebilen yegane varliktir. Bu meselelerinde kolaylikla üstesinden gelip, yeni firtinalarla dolu denizlerde daha nice yol kadetmek icin yelken acmasi muhtemeldir.
evidence