6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1661
Okunma
KENDİ HAYATINA SÜRGÜN ADAM
Tan saatine düşen kızılca öfkesi
Güneşin dişleri arasında yüreği erim erim eriyor adamın
Her sabah kendi gölgesinin koynunda uyanan adam
Tenin yalnızlık kokuyor
Hadi dinle ve karar ver
Bayram öncesi kararsızlıklarını terk et
Koy yerine umudu ne kaybedersin
Yasal olmayan gidişlerine engel geçmişin
Dinleyecek değil ki zaman
Kısa keseceğini düşün tam da alışmışken
Verdiğini almazsa namert deniz
Aldığını verir de aynı değil ki bulduğun
Maviye çalan rengi kararırken değişir aklı
Korkuyorum senden ve gelecekten, de
Dinlemeyecek nasılsa
Kiralık gülüşlerini al ve git uzaklarda yaşa
Sürgün ve yalnız
Her günü hesaba çekiyor sayfalar dolusu ağıt
Ortasında çekip giden yorgun gündönümleri
Kalmalara alışmış ayaklarından hesap soracak
Yapışıp bırakmayan takvim sonu yapraklar
Sararamadan ölüşleridir sonları hep aynı
Sen kendini hesaba çekerken
Bir garip mezarlığıdır sevinişlerinden düşen telaş
Yüzüne yansıyan sarı aydınlık
Kendine yabancı yoksulluğunu bırakamaz
Ellerinin suskuluğu vefa biriktirmiş
Halden anlamayan vazgeçişlerine
İnziva yüreğinden kuşlar göçer her mevsim
Sevdasının rengi kaçmış herk edilmiş gençliğin
Bakışı gam yarı aydınlık
Resimlere de mi dokunmuş zaman
İncitivermiş aşka bakışlarını sevgilinin
Diyetini ödemeliydi biri bunca ahın
Günahı masum bir bakışın
Hayali bile diline şerh düşen kaygı
Hadi gülümse neresinden bulacaksa çıkış
Şehla bir susuş oluyor hayat ellerinde
Beklentili gecelerde gizli yanlışa düştün
Sonu hüzne çalan kısacık gülüşün bitmeden
Artık, demeli hayat
Senin de mavi sözlerin vurmalı derinden
Deli etmeli
Çığrından çıkarmalı taze bakışlı umudu
Ve yüreğine dokunmalı aşkın yakarışı
Gözlerinin bebeğinde sevdanın salınışı
Telafisiz güncelere düşüyor yaşanmayan es geçişler
Artık, demelisin
Kendi hayatına sürgün adam
Her sabah kendi gölgesinin koynunda yorulan adam
Tenin yalnızlık kokuyor
Nihan
Elbette bu sitenin imkanlarıyla yürüyorum merdivenlerimi, inerek ve çıkarak..Gönlümün ve gözümün seçebildikleriyle düşüyorum sayfalara..Bu bana ait bir tasarruf ve böyle kullanmak hoşuma gidiyor... Her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır ya, işte öylesine..Ben yoğurt yemiyorum da, şimdilik gül derdiğimi farzedin. Yarınlarda çocuklarımızca koklanmak üzere...
Bugün ayağım bir bozkıra düşecek;size devşirdiklerim oradan olacak,farzedin ki keskin kokulu kekik,yahut yalnızlıkta kara öykünen bir çiğdem. Has ismiyle Selma ÖZEŞER, bu mektubum size...
İmkanlarımla farkedebildiğim,sezebildiğim kadarıyla kişilik özellikleri bende saklı,ama,şunu söylememde bir sakınca yok; vefa, en çok onların kapıdan geçiyor bunu biliyorum...
Sizin bir edebiyatçı olarak beni çelen en büyük özelliğiniz bozkırda edebiyat yapmanızdır. Burada edebiyat yapmak işlerin en çetinidir. Muhafazakar bir kundağa modern şiiri sarmalamak ve bunu da hakkıyla başarmak. Bozkırın zorluğu! Orada biraz hayatlar da böyle yaşanır...
Buralarda yokluk kapınızı ta.. kundakta çalar! Seferberlik türküleri,göç hikayeleri,kafiyenin örgülediyi daha çok acıtütün ninnilerle büyütülürsünüz. Bir edebiyatçı olarak,şiire yatan biri olarak hece şiiriyle yola çıkmanız mukadderdir. Hece şiirinin ve kafiyenin çok iyi bilindiği bu zeminde, kendinizi görünür kılmanız çok zordur. Yine de elinizde olmaz denersiniz bir süre.. Sonra zamanın ıslığı çınlar kulaklarınızda ve moderne yatarsınız...Bu dem de çoğu zaman yalnız sınızdır!... Dilinizden anlayan çok olmaz. Saldığınız ses kısa zamanda size döner! Daha bir yalnızlaşırsınız...İşte, Selma Hanım bozkırda bu, biraz da, modern yalnızlığın ve aşkın şiirini yazıyor kanımca. Şiirindeki mekanları ve motifleri hiç ama,hiç yadırgamıyoruz. Gerçekten tepeden-tırnağa toprak kokuyor. Orada her şey biraz topraktır aslında... Bizi bu kokuyla afsunlanmış yalnızlıktır vuran daha çok! Bu,günlük yaşa mı da kucaklayan gerçek bir insan yalnızlığıdır. Bozkırda kasvetli bir gerçek insan yalnızlığı!...Bu yalnızlık,çok ince ruhlu bir kadın tezgahında sabırla dokunuyor..Bütün şiirlere sinen bu tezgahtar kadını çok net olarak görürüz.
Profil resminde de gördüğümüz kadarıyla çokta yüzünü bize dönmez. Bu asil bir utangaçlıktır ükalalıktan öte. Mor bir kadife üzerine işler motiflerini.Kullandığı renkler her şiirinde bizi yeniden kuşatır...Erkeğin de,kadının da;bu inişli-çıkışlı ve çalkantılı ruh haritasında gezinir daha çok. Yalnızlığın gerçek kimliğini aşkla kararak sahnemize kor. Biraz da bu yüzden seviyorum şiirlerini...
Mesleğinin de meşrebine uygun olması, O’nu bizden biraz daha farklı kılıyor. Çalışmalarının dahası,şiirlerinin ve yazılarının her yerine kadın kokusunun siniyor olması da ayrıca değerli kılıyor. Ben oldumolası hep dert yanardım;edebiyatımızda kadının neden adı yok diye. Bu site kapsamında bile gördük ki öyle değilmiş. En fazla galiba beni yanılttınız!...Bu nedenle dir ki, bozkırın bu içten,yalnızlığında çoğalan yediverenini saygıyla selamlıyorum.
Yarın ki çocuklarımızın ellerinde de görebileceğimiz yediveren...