Ne kadar çok sorunla debelendiğimizin farkında mısınız? Hangi konuyu hangi kurumu ele alırsanız alın çözülmesinden ümit var olmadığınız yüzlerce ciddi sorunla karşı karşıya kaldığınızı fark ediyor musunuz? Evet, bu kadar çözüm arayışlarına rağmen bitmeyen bir sürü sorunumuz mevcut. Bu gün sizinle bu köşede bu sorunların artmasının bir nedenini irdelemek istiyorum. Mevcudiyetini “sorunların-arızaların-aksaklıkların varlığına” bağlı olarak devam ettiren kurum kuruluş ya da şahısların varlığını ikame etme sorunu. Kurduğum cümlede anlaşılmayan bir taraf varsa daha anlaşılır kılmak için şöyle de dene bilir: “Sorunların-arızaların-aksaklıkların onarılması veya tamirinden bazı kurum ve kuruluşların yada şahısların para kazanması, geçimini sağlaması yada rant elde etmesi” sorunu. Halen bu cümleyle de anlaşılır kılmadıysam sorunu, sanırım bir iki örnekle daha anlaşılır kılabileceğimi ümit ediyorum. Bir elektronik eşya tamircisi, elektronik eşyaların bozulmamasını ister mi? Bir gazetecinin olay olarak değerlendirebileceği hiçbir olayın olmamasını ister mi? Bir doktor, insanların hasta olmamasını, kendine rağmen kimsenin hastalanmamasını ister mi? İlk iki soru için “tabi ki istemez bundan doğal ne olabilir ki” dediğinizi duyar gibi oluyorum ama üçüncü soru için aynı şeyi söyleyemediğinizi hissediyorum. Ama ben sorunun biraz daha anlaşılır kılınması için bir soru daha sormak istiyorum: Silah üreticisi bir firma dünyadaki savaşların bitmesini ister mi? İnsanların ve komşu ya da komşu olmayan ülkelerin arasındaki husumetlerin biterek dostane bir yaşam sürmelerini ister mi? Sanırım artık sizin kafanızda da bir şeyler oluşmuştur bu sorun hakkında. Mevcudiyetini insanların dökülen kanına borçlu olan kurum ve kuruluşların insanlar ve ülkeler arasındaki sorunların devamını istemesini artık sizde normal ve doğal karşılamıyorsunuz. Şimdi sizden bir şey isteyeceğim iki dakikalık yazıyı okumayı bırakın ve çevrenizdeki sorunlara yoğunlaşın. Eminim ki sizler de çevremizdeki sorunlardan beslenen bir çok kurum kuruluş ve şahısın farkına varacaksınız. İşte sorunlarımızın çözülememesinin bir nedeni budur. Çünkü bazıları mevcut olan bazı sorunlardan dolayı geçimini sağlamakta, geçimini devam ettirmek için sorunların devam etmesi gerektiğinin farkındadırlar. Bunun için getirilen çözümler kapsayıcı ve sorunu kaldıracak cinsten olmamaktadır. Sorunlara öyle çözümler getirilmektedir ki, bu çözümler de daha sonra yeni sorunlarıyla daha büyük bir bela olarak önümüze çıkmaktadır. Konuştuğumuz bu mesele o kadar genel ve kapsayıcı bir sorun ki; neredeyse insanların bire bir ilişkisinden tutunda uluslararası sorunlara kadar her türlü sorunu kapsamaktadır. Aslında bu sorun “öz çıkar” kavramıyla alakalı bir şekilde irdelenmelidir. Yani sorunun bitmesi bazıların öz çıkarını zedeliyorsa, bu kişilerin sorunun devamı için soruna katkıda bulunup bulunmadığı meselesidir. Sorunların çözümünde birden fazla tarafın uzlaşması gerekiyorsa (yani birden fazla nemalanan grup varsa) o zaman sorun daha karmaşık hale gelip çözümsüzlük büyümektedir. Çünkü o zaman her grup kendi çıkarının ortadan kalkmaması için elinden geldiğince konuyu saptırmaya yönelmekte ve gerçekçi olmayan çözümler önererek kamuoyunu saptırmaktadır. Son bir örnek vererek bu konuyu kapatmak istiyorum: Malumunuz ülkenin gündeminde “özelleştirme” sorunu var. Hükümet temsilcileri kamu kurumlarının mevcut haliyle ülke bütçesine büyük bir yük getirdiğinden bir an önce satılması gerektiğini ve bu doğrultuda yasalar çıkarmakla meşguller. Masanın diğer tarafında bulunan sendikalar ise bunun bir işçi kıyımı olacağını söyleyerek yüz binlerce insanın işsiz güçsüz bir şekilde perişan olacağını söyleyerek devletin “sosyal” yapısından dolayı bunu yapamayacağını, yapmaması gerektiğini savunmaktadır. Oysaki bu sorunun oluşmasında her iki tarafın da katkıları var ve her iki tarafta bu katkılarını ortaya koymamaya, gizlemeye çalışmaktadır. Örneğin tüm kamu kuruluşlarında hükümetlerin bürokrasiye müdahalelerinden dolayı (kendi ahbap ve akrabalarına istihdam oluşturma amaçlı kullanılarak bir işe gereğinden fazla personel kullanarak çalıştırması veya yine kafa kol ilişkisinde olduğu bazı personelleri hak etmedikleri makamlara getirerek…) ciddi bir bürokrat sorunu mevcut ve bunun çözümü hükümetten geçtiği halde hükümet bunu tartışmak bile istemiyor. Sonra yük olan kurumların satışı yerine kar eden kurumlar satılıyor. Oysaki bu kurumların satılmasında ki temel neden devlet bütçesine getirdikleri yüktür. Bunun gerçekçi olmadığı, sözde zarar eden Tekel’e Japonya devletinin Tekel’i olan JTI nin almaya aday olması göstermektedir. Bir başka ülkenin kamu kuruluşu senin özelleştirdiğin kamu kuruluşunu almaya aday olması bir çelişki değil mi sizce? Yine sendikalar zamanında hak etmiş oldukları kazanımlarından dolayı, devlete olan yüksek işçi maliyetlerini, üretime olan katkılarının azalmasını gündeme getirmemektedir. Çünkü onlar şunun bilincindedir ki hiçbir özel kurum veya kuruluş işçisine bu ücreti ödeyemeyecektir. Umarım ki kafam da sorun olarak düşündüğüm bu meseleyi biraz olsun size aktarabilmişimdir. Çözüm isteyenlere; “Toplumsal çıkar”ın, şahısların “öz çıkar”ının yerini alabilecek bir sistem oluşturulabilir mi? sorusuna verilecek cevaplarla çözümler getirmemiz gerektiğini söyleyerek yazıma son veriyorum. |