2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
616
Okunma
-ve- sırça yalım!
oysa;
içimde bir sırça köşk yaratmak vardı. yine de bakıldığında anlaşılamayan. bin bir köşeli kristal misali yalnızca parlayan. kalbimi ve karanlık beynimi nurlandıran.
bir sırça köşk yapmak isterdim ben, kendi ellerimle.
içinde;
hiç kimsenin istemediği hiçbir şeyin olmayacağı ve benim istediklerimin hepsinin olacağı.
yani;
herkesin istediği benim, benim dilediğimse aslında herkesin ki olan camdan bir yalı.
ne bencilce dimi. ama bunu isterdim ve içinde…
içinde yine de yalnız kalmak istedim. kenardan izlemek gibi bütün yaşamı.
evet biraz bencillik gibi görünüyor ama huzur nerededir? diye uzun zamandır düşünüp duruyorum ve bundan başka bir cevap bulamadım. önce herkes mutlu olsun sonrada ben.
– ‘başkapan’ (başbakan) olmadan- çok mu yani? hem yalnız olup hem huzuru istemek. çok mu olur?
kendi istediğime kavuşunca onun pek bir cazibesinin kalmayacağını bilmeme rağmen bu fikir iyi olurdu doğrusu. hem ben karar verdim önce çok iyi bir lider olup sonra kendi ülkemle kalmayıp tüm dünyaya huzuru kayıtsız şartsız kanun yapıp sonra da kalan üç beş günümü huzurla geçirip öleceğim.
çok güzel bir hayal. ama adı üstünde hayal. herkes mutlu olamaz ki. burası cennet mi? herkes olsa bile ben olamam ki. çünkü benim derdim var. ben!
iyi ama iyiler ecelleriyle ölmezler ki. kulaklarımda sezen aksu’nun ‘gidiyorum’ şarkısını bangır bangır duyduğum şafak vaktiydi doğuştan beynimde yer etmiş olan gitme fikrimi sabitleyen. hemen o anda karar verip ve nasıl olacağını düşünmediğim – ilk bilinçsiz bilinçsizliğim- kâti planım ise o saniyenin ardındaki saliselerde oluşuvermişti ki aslında onunda o saniyede oluştuğundan eminimde kendime anlatışım uzun sürmüş olmalı birkaç dakika kadar.
belki de hayatım hızla geçen yıllar gibi dolu dizgin olmalıymış, heyecanla. ama bunları kime anlatabilirim ki?
benden başka kim bana manyak demez ki? ben bile bundan şüphe ederken…
huzur yok sanırım. kendisine eziyet çektirerek onu arayanlar huzuru bulur mu ki?
( Eyy…)
gözümde gözlüğüm, elimde kalemim ve yüreğimdeki yanmayla karışık sızımla yazamadıklarım. anlatamadığım hislerim!
çıkacak mısınız bir gün ortaya birden bire. beliriverecek misiniz etrafımda?
saracak mısınız, alacak mısınız beni de sihrinizin etkisine?
yoksa tüm bu millet yanılıyor mu? boş bir hayalin peşinde mi sürükleniyor bütün bunlar?
tıpkı kul yapımı bir ampulün etrafında kanat çırpıp, ömür tüketen pervaneler gibi.
var mısınız? ey samimiyet vari maneviyatlar-ım- inanayım mı, yoksa bende akvaryumda yem için yüzgeç oynatan japon imalatı serisinden bir balık mıyım?
güç kaynağım? yazdıklarım.
onlarda hayatın bir kenarına değerse eğer bir gün. varsa gerçek ne güzel…
varolduğunu bildiğim şeylerden şüphelenmek yok mu, yeri gelir hissedilir ya.. bunlar!…
mecburiyet mi?
karanlık ay ışığı salina…