6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2712
Okunma
Evrensel diller tarihinde kökleri yaklaşık 2500 yıl öncesine uzanan, güç olduğu denli güçlü, Arap ve Fars dillerinden aldığı mecazlarla ve teşbihlerle bezenmiş, ağdalı ve zengin bir dil olan Türkçe’miz; ses bilgisi (phonetics), kelime bilgisi (morphemics) ve cümle kuruluşu (syntax) yapıları bakımından yerleşik ve etkin tüm kuram ve kurallarıyla ince, güzel ve özel; kısaca, görkemli bir dildir.
Dil; bir kültür ve iletişim aracı olup, esas itibarıyla konuşmaya dayanır. Yazıyla ifade etmekte zorlandığımız hatta başaramadığımız hususları konuşma yoluyla gerçekleştirebilmekteyiz.
Osmanlıca’nın tesirinde uzun süre kalan dilimizi arıtırken, batı kültürüne de tutsak olmadan bilimsel çalışmaları sürdürmemiz elzemdir. Kelime türetirken yapaylığa kaçmamak, dilimizi dejenere etmemek ve sözde (!) incelmek, kibarlaşmak uğruna ses ve heceleri eksik ve yanlış çıkarmamak (articulation) gerekir.
Telâffuz, dilin doğal mecrası içinde ortaya çıkmalı; ses tonuyla kelimelerin lâfzına ve ruhuna ters düşmeyecek tarzda meramımızı anlatabilmeliyiz. Bunu başarabildiğimiz oranda dili kusursuzca kullanmış ve bazı trajikomik durumlara da düşmemiş oluruz.
‘Eh, ya, be, şey, vay, yahu, falan, filan, yani, ...’ gibi kelimeleri gereksiz yere ve sıkça kullanmamız, dile vakıf olanların kültür düzeyimizle ilgili olumsuz bir kanaat edinmelerine yol açabilir.
Özellikle kelime sonlarındaki /-R/ sesini yutmamız, ya da yuvarlamamız ne bir incelik, kibarlık, ne de düzeylilik arz eder. Buna özenmek veya alışkanlık haline getirmek ise, yalnızca bir zafiyet addolunur. Üniversite diploması, hatta profesör titri bile böyle bir yanlış ve ayıpla insanı konuşma özürlü (!) olarak değerlendirilmekten kesinlikle kurtaramaz.
YANLIŞ // DOĞRU
geliyo // geliyor
gidiyo // gidiyor
ağlıyo // ağlıyor
koşuyo // koşuyor
Bazı sözcükleri ise, sözde (!) inceltme ve kısaltma yapmaya çalışarak yolunmuş kuşa benzetmeye hiç mi hiç hakkımız yoktur.
YANLIŞ // DOĞRU
bi’ // bir
yo // yok
sora // sonra
di’mi // değil mi
yanlız // yalnız
yalnış // yanlış
Sonuç olarak; dilimizi çok iyi, doğru ve sağlam öğrenmeliyiz. Dilin kuram ve kurallarını özümseyerek dil kültürümüzü engin ve zengin kılmalıyız. Bunun için iyi dinlemeli, çok okumalı ve yoğun biçimde araştırmalıyız. Düzeysiz ve özü bozuk konuşma ve yazılara asla iltifat ve itibar etmemeliyiz.
DİL ÜZERİNE...
Güç ve güçlü dildir Türkçe, başarırsın isteyince
Anlamayı, okumayı, yazmayı ve konuşmayı...
İncelikleriyle dili öğrenmek için çal zili;
Bütün dikkatini yoğalt, çalış ve bilgini çoğalt...
Kullandıkça dil güçlenir, azmeden insan öğrenir;
Varsa hakikaten ilgi, hafızada yaşar bilgi...
Öğrenmekse ereğimiz, sonucunu göreceğiz;
Yaş bile olamaz engel, göster iradeni var gel...
Dil, kültür ve iletişim aracıdır, bil, kardeşim;
Hiç kupkuru yaşayamaz, gıda ister hem kış, hem yaz...
Dil de insan gibi doğar, gelişir, güçlenir, yaşar;
Özünde değişim olmaz, dilsiz hayat gerçek olmaz... (Kokteyl, 2001)
Dil, bir ulusun kültürünü anlatan, yorumlatan ve aktaran potansiyel bir güçtür. Bu anlayışla, dilimizi sevelim, çok iyi öğrenelim ve öğretelim; diğer dillerin ve kültürlerin istilâsına karşı da mutlaka koruyalım. Zira Türk dili nice güzellik ve inceliklerle dolu özelliklere sahiptir.
“Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” (Gazi Mustafa Kemal)
Türkçe’mizin yabancı sözcüklerden arıtılması, yabancı kültürlerin etkisinden ırak tutulması, özünün bozulmasının önlenmesi kaçınılmaz bir ivedi gerekliliktir. Bunu yaparken dili kuşa çevirmekten, yapaylaştırmaktan, yozlaştırmaktan ve uyumsuz karşılıklarla gülünç duruma düşürmekten kesinlikle kaçınmalıyız.
Ulusumuzun varolma ve görkemlenme aracı en başta ana dilimizdir. Etimolojik (~kökenbilimi) açıdan yabancı kelimelerin dilimize egemen olmasını önlemeli ve dili kendi doğal hâliyle kullanmayı alışkanlık hâline getirmeliyiz.