8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1042
Okunma
Çok belliki toplum olarak bocalıyoruz..Fazla kafa yormanıza gerek yok; herhangi bir sokağın köşesinden iki dakika geçen yüzlere bakmanız size bunu ayanbeyan anlatır. Toplumumuz çok mutsuz !...Bu mutsuzluğu besleyen kafamızda ve gönlümüzün derinlerinde bulunan tarihi izdüşümlerdir daha çok. Sanıldığı gibi soğan-ekmek değil...
Şuna bütün toplum kesimlerinin kayıtsız inanması gerek; hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak. Böyle inanırsak yanılırız ve önümüzü asla göremeyiz. Herşey daha karmaşık hale gelir...Bakiyesi olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu, çokgenli nedenler sonuzu bir savaşı kaybetti ve tekrarı da mümkün değildir. Yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduk. Kimse uzaydan gelmedi, bu devleti kuranlar, bizim bugün içinde yaşadığımız sorunları bildiğimiz gibi, onlar da günün icap ve şartlarını bilerek bu yola girdiler ve bunu başardılar...
Gelecek, hep geçmişin kucağında büyüyerek gelir, toplumların hayatı ve hafızası yazboz tahtasına benzemez. Geçmiş, ortam değişse de ruhumuza çimdik atarak devam eder...
Kurulan yeni sistemin, vatan coğrafyası olarak bahtına Anadolu düştü. Anadolu Osmanlı’nın çokta emek sarfettiği yerlerden değildi..Anadolu’yu gezdiğimizde bunu görürürüz. Osmanlı daha çok İstanbul merkezli Balkanlar’da gerçektir. Anadolu’da; Bursa, Amasya, Manisa, Trabzon gibi gözdeleri vardır. Bunun dışında Osmanlı’yı çok göremezsiniz. Anadolu daha çok Selçuklu’dur. Zamanın gelişmişlik kriterleri esas alındığında bunu ayanbeyan görürsünüz. Elbette bu durum, demografik ve sosyal yapı üzerinde de etkili olmuştur. Osmanlı Anadolu’da daha çok idari bir yapı olarak vardır. Öyledir de bu bizi nereye götürür ?
Yeni sistem, Anadolu’yu Türk Yurdu olarak kabul etmiş. Türk Dili daha çok birleştirici unsur olarak kabul edilerek, çağın gereklerine uygun, biraz da kojüktürel bir düşüşle bir ulus-milli devlet olarak kurulmuştur. Daha çok, sınırları çok belirgin olmasa da modernliği esas almıştır. Moderinlik, batılı anlamda bir modernliktir. Yapılan inkilaplardan bunu anlıyoruz. Ayrıca her ulus devletin yaptığı gibi bir milletleşme süreci işlerlik kazanmıştır. Burada modernleşmeyle, milletleşme sürecini biribiri içinde görürüz. Devlet gerçek anlamda bu iki süreçle birlikte Anadoluyu iyi bir vatan yapmaya çaba göstermiştir. Devlet böyle istemiştir de millet dediğimiz unsur ne yapmıştır?
Modernleşme ve milletleşme sürecine tabii akış içerisinde katılmakla birlik. Belli bir durgunluk döneminden sonra bir dindarlaşma süreci başlatmıştır. Modernleşme, millileşme, dindarlaşma süreçleri, Cumhuriyet Dönemi’mizde milletimizin zihin dünyasını oluşturur. Seçimle işbaşına gelen iktidarlar, bu süreçlerin birini veya ikisini öne çıkararak yoluna devam eder. Hükümetler, modernleşme sürecine doğrudan, millileşme sürecine kerhen, dindarlaşma sürecine daha çok siyaseten destek verir gözükmüşlerdir. Bu tutum bizi iyi bir noktaya taşımamıştır. Ne modernleşme sürecimiz, ne millileşme sürecimiz, ne de dindarlaşma sürecimiz sıhhatli bir zemine kavuşmamıştır. Böylesi farklı zihin dünyaları başat konumda olunca çatışma da kaçınılmaz hale gelmektedir...
Herkes kendi doğrusunu öne çıkarmaya uğraşırken. Gerçek ve tek doğru olan milletin hayatı heba olup gitmektedir. Buna hiçbirimizin hakkı bulunmamaktadır. Dünyanın en güzel coğrafyasında milletimizi mutlu edebilmeyi başarmalıydık...Başaramıyoruz ve bocalıyoruz...
Suçlu ?..Hiçbir suçlu kendiliğinden ayağa kalkmaz ki !...Benmişim galiba !...
Bir cümlelikte olsa katkılarınızı bekliyorum.Selam,saygı...