9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2258
Okunma

Bunaltıcı bir sonbahar gecesinin,yorgun saatlerinde bomboş,arınmaya çalışan ve nasır bağlamış benliğimle yazıyorum bu satırları…Sancılara gebe bir akşamın sonunda, uzun düşünceler nihayetinde bir şablon oluşturdum beynimde ve ideler ilmek ilmek düğümlendi her bir hücremde…
Hep aynı soru yankılandı beynimde?
Mutluluk nedir?
Yanlış zamanlarda, bitap dolanırken, yanlış kişilerde aradığım sahte duyguydu mutluluk benim için…Tüm benliğimle sarıldığım o kırılgan gül fidanıydı belki de…ki o kadar narindi ki her defasında elimde kaldı kırılmış bir dal parçası…Öyle nankör bir duyguydu ki hangi erkeğin siluetine onu yerleştirsem, ve maddi bir his haline getirmeye çalışsam,kırılıyordum…Ceplerimde bir sevinçli sahte andan kalan düş kırıklıkları biriktiriyordum…Olmuyordu…
Oysa yalanı ortak etmemiştim düşlerime hiçbir zaman.Bendim,ben olmalıydım ve benliğimi sunmalıydım…Yapamıyordum,kırıyordum elimi uzattığım her nesneyi…Hangi göğe uzansam bir yıldız koparıp takmak adına saçlarıma,bulutlarla kaplanıyordu gece,kayboluyordu yıldızlar…Hangi suya uzansam dibindeki parlak bir çakıl taşını alabilmek için,bulanıyordu su,göremiyordum yüzümün ondaki suretini…Hangi umuda sarılsam,umut bırakıveriyordu kendini karamsarlığın kollarına…Her defasında bir enkazdan ağır yaralı olarak çıkmak zaman zaman düşlerimi karartsa da Ha Gayret! deyip yine,yeniden düşüyordum yollara…Açıyordum yelkenimi, derinliğinde kaç kayıp şehir saklayan lacivert maviliklere…
Yoruldum…Ve biraz da büyüdüm galiba….Cesaretim yok artık yeni arayışlara…Körü körüne inanacak hiçbir muğlak duyguya gücüm yok artık…Aslında düşünüyorum da sorun beni mutsuz edenler değildi…Sorun benim mutluğun tarifini bilmememden ileri gelmekteydi…
Çok düşündüm bugün….
Ayşe mutluluk nedir?
Mutluluk; yorgun argın işten çıktığımda ,ayakta duramayacak halim yokken öncelikle bir boş koltuk bulup oturduğum anki keyfim sonrasında tıklım tıklım olan otobüste ayakta kalmış yaşlıları görmem ve içim dayanamayıp yaşlı bir dedeye yer verdiğim an, onun “Allah razı olsun yavrum” demesiydi…
Mutluluk; babama bir yorgunluk kahvesi yaptığımda, onun gözlerinde gördüğüm sevinç ve devlete akıllı, başarılı ve üstelik biraz da hamarat bir evlat yetiştirdiğini düşünen o babanın hisleriydi…
Mutluluk, bir bahar sabahına umutla başlayıp yeni güne pencereni açarak sabahın seherini ciğerlerine doldurmak ve kendi kendine telkinde bulunarak “rastgele” diyebilmekti…
Mutluluk, sokağın ortasında bir cüzdan bulduğum an onu karakola teslim ettiğimde ,cüzdanını almaya gelmiş olan memur emeklisi amcanın gözlerinde parıldayan sevinçti…
Mutluluk, kendimi yapayalnız hissettiğim an telefonumu birden çaldıran Halide’nin sesindeki umut vaat edici titremeydi…Bizzat ona ait olan “ben yanındayım, asla yalnız değilsin tümcesiydi…”
Mutluluk,bir kış gecesi tüm ailemin bir araya gelmesi ve sobanın üstünde kavurduğumuz kestanenin buğulu lezzetiydi…Ablamın desteğinde,ağabeyimin sazının telindeki nağmede, yeğenlerimin masum tebessümünde gizliydi…
Mutluluk, yaptığım onca hataya rağmen ki bunlar affedilir cinsten değildi ancak yine de “sen benim evladımsın ne olursa olsun” diyerek her hatamı affeden annemin sevecen yüreğinin ismiydi…Herkesin bana sırtını döndüğü, yapayalnız kaldığım her lahza yanı başımda bulduğum canım annemin sevgi dolu elleriydi…Sıcaklığıydı beni bağrına bastığı an ki…
Yani mutluluk anneydi, annemdi…
Mutluluk, yıllarca dirsek çürüttüğüm o sıralardan sonra göreve başladığım ilk gün çocuklara “günaydın” dediğimde, yüzlerinde gördüğüm masum biraz da şaşkın ifadenin tanımıydı…mutluluk öğrencilerimdi…Gözümden sakındığım, bağırmaya dahi kıyamadığım, senin, benim, onun çocuğu yani bizim çocuklarımız olan ve geleceğin mimarı olan o gençlerin ergen yüzlerindeki çapkın bakışlarda gizliydi…Mutluluk mesleğimdi…
Ama en önemlisi belki de, mutluluk; yorgun ve bunaltıcı geçen bir günü daha noktalayıp yastığa başımı koyduğum an “sana şükürler olsun Allah’ım, bugün de kimsenin kalbini kırmadım” diyebilmekti…Ve başardım…yirmi beş yıllık hayatımda belki de başardığım en güzel şeydi bu... Mutluluk kalbimdeki huzurun diğer ismiydi…
Şimdi…
Bir insan ne bekler hayattan Allah aşkına? Güzel bir iş, iyi bir eş, sağlıklı çocuklar, belki bir miktar para yani kendine rahat bir ömür sürdürecek kadar ve sevgi…Çevresindekilerce sevilebilmek,takdir edilme arzusu…En azından ben bunları beklerdim hayattan…Kaçını başardın Ayşe? Çoğunu başaramadım ama olsun ne yapalım… Belki de ben bu yüzden geldim dünyaya…Sadece çocuklarımı düşünmek için, başarılı bir eğitmen olabilmek, mesleğimde emin adımlarla ilerleyebilmek için…işte mutluluk bunu kabullenebilip “çok şükür Allah’ım” diyebilmekti…
Mutluluk aslında Allah’ın sevgiyle ördüğü güzel yüreğimdi…
Mutluluk kin nedir bilmeyen, saf, temiz benliğimdi…
Mutluluk Ayşe’ydi…
Ve mutluluk belki de ömrümde ilk defa 19 rakamını affedebilmekti…
00,19
(A.Y)