15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2216
Okunma

ŞİİRDEN YAŞAM…
Şiir; insan yaratısını çözümleyen dil bilimle geliştirilip aydınlatılandır.
Beş duyu alanımızın gelişimiyle beynimizi yazmaya iten aklın ötesindeki benlikle açığa çıkar Prof. Dr. Doğan Aksan; ’Şiirin madeni bütün nitelikleri, ayrıcalığı ve yaratıcılığıyla insandır. Dil adı verilen gücün de yalnız insana özgü oluşu gibi. Dile dayanan bir yaratı olarak şiir, gücünü insandan alır; dille oluşur. Dilin bugün bile bütünüyle çözemediğimiz gizleri aynı zamanda şiirin de gizleridir. Ancak dil bilimin aydınlatabildiği noktalar şiiri de büyük ölçüde açıklığa kavuşturmaktadır. Bu yüzden bugün pek çok alanı kapsayan dilbilim, şiiri geleneksel edebiyat çalışmalarında olduğu gibi bir takım öznel yorumlarla değil, bilimsel gözlem ve yargılarla açıklamaya yöneliktir.’ diye yorumlamaktadır. Evet, şiir söylemek istediklerimizin dili, duymak istediklerimizin kulağı oluverirler. İnsan duygularıyla yaşar ve ifadesini ruhunun derin tabakalarından aydınlığa çıkarır. İmpuls iç itilimi (psikolojide açlık, susuzluk gibi bir ihtiyacın karşılığı) ile içimizdekiler dökülmek ister; işte şiir burada devreye girer. Bu iç dünya ürünlerimiz mutlu-mutsuz günlerin, duygulanışların, kaybedişlerin (ölüm, ayrılık) sevgilerin hissedilenlik derecesinde yazılanlardır. Diğer sanatlardan (öteki söz sanatları, plastik sanatlar, resim ve müzikle) ayrı ve ortak noktaları vardır ki şiirin yeri kanımca daha ağır basmaktadır.
Şiir anlağa değil, duyguya seslenir, kavranmaz yaşanır, yorumu çok doğrudur. Aynı zamanda şiir evrensel bir sanattır. Sadece tek sorun çevirileri çok kendisi olmamasından kaynaklanmaktadır. Diğer diller arasındaki kelime ifadeleri farklı anlamlarla yüklüdürler, birebir anlamı veremeye bilmektedirler.
Şiir günlük dille yazılmaz, şiir dilin tersinde yer alır. Şiirin müzikle bağlantısı yoktur, arasındaki bağlantı ses yönündedir. Şiirin sesi kadar ahengi, rengi, estetiği de onu biçimler. Çağlar boyunca bütün edebiyat tarihçileri şiirin ne olduğunu tanımlamaya çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Fakat şiir tam olarak tamamlanamayıp kuramlara da oturtulamaz. Salah Birsel’in ifade edilecek olursa; şiiri hiçbir poetika ve estetik belirleyemez; sadece bayağı ve adiden uzak tutar.
Şiirin insana tattırdığı duygular yaşamımızın bölümlerinde yer alır. Şiir akıcı ifadesiyle duygularımızdaki ahenk dansa dönüştürür. Okunulan her dize içimizdekileri harekete geçirir okuyana/ dinleyene sunuş açısından iletilecek biçimini alır. Şiir de düşünce ile dil ayrışır, bilinçaltı algılanış farklaşır. Şiir bilinç ve bilinçaltının çarpışmasıdır. Sonuç olarak şöyle bir açıklama getirebiliriz, aynı şiir her okuyucuya farklı tatlar verebilir sunuş - alış değişebilir.
Şiir söze dayanan bir sanat olduğu gibi çağın ve sosyal biliminde çizgisinde yürür. Şiir hiçbir zaman gerilemez, gerileyen toplumlardır. Şiir dile egemen olurken şiir dilin gizini ve gücünü de simgeler.
Bu yüzden şiir usun ve ruhun yarattığı sözcükleri harmanlayarak sunan, dünyamızın vazgeçilmez edebi ürünleridir.
Şiirin özel bir yönü de diğer edebi ürünlerden duygulara daha çabuk hitap eden yönü olmasıdır. Dilimizde bir düz yazıdan bir cümle kalmayabilir ama şiir öyle mi? Hepimizin dilinde ezbere bildiği birkaç dize vardır. Yaşamak istediklerimizi şiire dökmek güzel ama yaşamı şiirleştirsek daha iyi olmaz mı? Dünya şiir gününüzü kutlar, bütün şairlere yaşattıkları dizeler için teşekkür ederiz.
Şair Mallarme’nin ressam Degas’ya dediği gibi, şiir, sözcüklerle yazılmaktadır. Sedat Ümran’ın yorumuyla büyük şiirler okuyucuları sarsandır, eğlendiren ve uyutan değil.
Şiir tadında bir dünya dileğiyle…
ŞİİRİN ESTETİĞİNDE KALINIZ…
Tüm şair arkadaşlarımın şiirle dolu günlerle, şiir tadında kalması dileğiyle…
Sizleri şiireısmarladım.
Sevgilerimle.