Şiir ve Kadın İncelemelerim Lirizmin Tanrıçası Saphoo – Seçilmiş Şiirler SAPPHO Güneşin doğduğu her yeni günü gördüğünde gözler, insan ruhu köklerinden gelen ruhla günletir güncesini… Gariptir ki geldiği topraklarla değerlendirilir insanoğlu, hal bu ki dünya dediğimiz gezegenin içinde yaşasak da her birimiz. Yunan kültürü hep aforizmalar üretmiştir beynimin içerilerinde. Göç eden atalarımın Selanik’ten gelişiyle bitmek, tükenmek bilmeyen, bilinmeze sürüklenir genlerimde ki sözler. Şiire tutkulu doğar her yeni gün, güzlü yüzüme… Sappho seni tanımak gibi şiirde… Bu ruhla mıdır bilinmez yazdığım her dize de yerini buluverir Yunan mitolojisinde. Sappho şiirlerini okuduğum dönemlerde başladı şiire öykünmem ve geçmiş tarihe baktığımız da, sanat akımları Yunan Uygarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. MÖ 7. ve MÖ 6. yüzyıl Yunan Uygarlık tarihinde yaratıcı dönemler olarak kabul edilir. O nedenle ki şiirin doğduğu yerdir Lesbos adası. Kadın egemen olan bir ada da yaşayan dans ve şiir okullarıyla bilinen Lesbos adası sözcüklerinde ahenkle dans ettiği yer olarak geçmiştir tarihe… Bir kadını yine en iyi bir kadın anlar, düşüncesiyle yola çıktığım kadın şairler serisine Sappho ile devam edeceğim. “Kendi çağına kadar süregelen ion lehçesindeki Hexametron ve Attika lehçesine daha uygun olan iambos vezinlerinde yazılmış betiklerden farklı olarak, Dor öğeleri ile katışık Aiol lehçesinde; Monodikte denilen tek bir ozanın lir ile söylediği şiir biçiminde eserler vermiştir. “ Şiir tanrıçası… Günümüz yazım diliyle de Saphoo anlayabiliyorsak bu evrensel yazım diline sahip olduğunun da göstergesidir. Dominant yapısıyla, ruhunda sakladığı kadını öylesi dengelemiştir ki şiir sanatıyla dinlendirmiştir içinde ki acıları, sevinçleri, coşkuları. Hala edebiyatçılar tarafından inceleniyorsa Sappho boşuna değildir incelemeler. Ve “sanat değil toplumlardır gerileyen” kuramına en güzel göndermedir bu tanı. “Bir Afrodit kültü rahibesi olan Sappho, bağlı bulunduğu kültün de kendisine vermiş olduğu rahatlığa dayanarak özgürce içinden geçeni söylemiş, açık ve yürekli bir tutum sergilemiştir. Dilindeki bu içtenlik ve açıklık sayesinde eserleri, tüm ardıllarını ve benzerlerini geride bırakarak yüzyılların ötesine geçmiş, çağlar boyu öykünülmüş, eleştirilmiştir.” Ruh özgürleştikçe, sözde özgürleşir ve naif olduğu kadar doğayla ilintili kendi iç döküşleriyle bezemiştir dizelerini Sappho. Öğreticiliğin yanında bilgiliği ile de örülüdür şiir tümceleri. Estetikle gerçeği örtüştüren şair, dizelerinde kimi serzenişlerle yol gösterici olduğu kadar dünya görüşünü de ortaya koyarken hayatın kırılgan yönünü de dizelerle zenginleştirmiştir. Aliterasyonuyla da güçlü dizeler, sessel bütünlüğüyle de hissedilen ritimleriyle de inceden lir sesini de duyar gibisinizdir şiirlerinde. Beyaz elbiseli kızların, uzun saçlarından dökülen nağmelerle bütünleşir denizin dalgaları. Söz ülkesine yapılan yolculukla başlar her duygu ve ne engindir insan ruhu ki o zaman anlarsınız içinizde kopan fırtınaları… Coşkuyu, aşkı ve yaşam içinde ki yaşayışı giysileri, törenleri, oyunları da betimlemiştir. Ayrıntıları dize aralarında özenli bir üslupla işlemiştir ki ara ara sizi öyküsel bir hayale sürüklerken, şiirin poetikası biçim ve öz bakımından insan yapısında bulunan güzelliklerle eşleştirmiştir. Sappho’nun ara ara gizli baskın karakteristik tarafı da nüksetmektedir dizelerinde. Ruhunda ki kavgacı yanıyla, hayata duruşunu görmekteyiz ve her şair kendinden izler yansıtarak bulunduğu toplumu ya da topluluğunda göstergesidir. Kısa ve etkili dil yapısıyla kendi biçemini kuran Saphoo özgün bir dile sahip olmakla beraber günümüze yabancı kalmayan şiir iskeletini de vermektedir. İşte bunun için çekiyorum başkaldırı bayrağını O örtünün altında Öküz gibi oturan halklar adına Dostluğu büyük, aynı tastan içen halklar adına Develer gibi yük çeken halklar adına Gün doğusundan gün batısına Yük çeken deve gibi Sudan ve arpadan başka hakkı yok Özlemi yok beyin karısının Beyin dişi köpeğinin Berberinin olmaktan başka. Yaşasın bir demet yonca Yaşasın tek tanrı diye Allah’a yalvaran Halklar adına! “Bilinen ilk kadın şair olmasından da şair ve intihar alegorisinin başta örneklerinden olan Sappho, takriben Milattan Önce 600’lü yıllarda Midilli adasının ‘Lesbos’ kentinde aristokrat bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Başından sorunlu bir evlilik geçen şaire hayatının önemli bir bölümünü bir kız okulunda öğretmen olarak geçirir.” Rivayet odur ki, Yaşanmışlıkların izidir dizelerde ki gerçeklik, çağlar değişse de değişmeyen tek gerçek duyguların yaşanmış benzerlikleridir… Ve yıllar öncesi yazılan bir dize size öylesi tanıdık geliyorsa değişen sadece süreçtir. Tıpkı Sappho’nun dizelerinde yeniden can bulmak gibi! Hayat bazen zorunluluklarla bazen de seçimlerle yön alır. Tarihe yansıyan yönüyle sevici olarak adlandırılsa da Sappho, bazen bunun insan sevgisiyle karıştığı düşüncesinde olmamak mümkün değil! Şartları içinde yaşar insan çünkü… Belki de küskünlüğün karşı duruşu olması ihtimali mantığa ters düşmemektedir. Yaşadığı dönemlerde özgür düşüncenin ve iradenin olması gerektiği gibi söylenmesinden yana olan tavrını dizelerin de ki açık ve yalın söylevlerinden görmekteyiz; Dostlarım! Sizsiniz gerçek şiir. Ne gülmenin de önemi var Ne de surat asmanın Sultana öfkelenmenin de. Sizler benim sultanlarımsınız Sizlerden onur, güç, yetke İstiyorum Tuz ve taş üstünde uyuyan Kentlerde Şiirlerim yasak. Şiirlerim yasak, Çünkü insana Sevginin ve uygarlığın Kokusunu taşıyor onlar Şiirlerim yasaklandı, Çünkü her dizesi muştu taşıyor sizlere. Dostlarım! Sizleri bekletmekteyim hâlâ O kıvılcımı tutuşturmak için... ” Bir denizciye yahut diğer bir rivayete göre bir öğrencisine âşık olan Sappho, aşkı yanıtsız kalınca Midilli kayalıklarından atlayarak intihar eder. Sappho’nun günümüze natamam gelen şiir sayısı sadece dörttür. Bilinen bu şiirler dışında Sappho’ya atfedilen ve çeşitli buluntular sonunda elde edilen şiirler bir bütünlük arz etmez. Doğallıkla şiirleri hakkında oturmuş kesin bir yapı (contstruction) , ana fikir (thema) yargısı yoktur. Daktilus ve Hexametre gibi Antik Yunan uyak biçimlerini kullandığı sanılmaktadır. “ Beyrut, 1984 Nizar KABBANİ Çeviri: Kenan HANOK “Çocuklar donmamış beton gibidir üzerlerine ne düşerse izi kalır” Çocukluğumuz ya da yaşam sürecimizdeki dönemlerimizde üstümüze hangi yük ağır geliyorsa onun izlerini taşıyoruz. Çıkamadığımız her yokuş farklı yolların düzlüklerinde kesişiyorsa sitemle büyüyorsa içimizde ki söz düşünmeli! Şairin hayatı bir öyküye dayandırılmıştır ki kesin olmamakla beraber denizciye âşık olması diğer yönünü nötrlemektedir. Burada asıl olan kişilerin yaşam tarzları değil hayata ve sanata bakış açıları ve ürettikleridir. Sappho’nun dizeleriyle; Dostlarım Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir? Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir? Zamanı ve mekânı Sarsmıyorsa, neye yarar şiir? Satrapların başındaki tacı Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir? Dizeleriyle Sappho’yu konuşturmaktı dileğim, zamana dair! İki gözümün denizi bitti Ellerimin mumlarıyla Gördüm uygarlıkları Beyazlık tükendi boşluk gibi Dokundum billur gibi Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın Halının sınırları üstünde toplanır çağlar Bin binlerce yıldız dolaşır Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın senden başka ey sevgilim İlk anılan büyür ekinlerinin üstüne Ve anılacak olan en son Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın Ruhumu kazırsın, aşkın hizasıyla, deprem gibi Beni yakarsın batırırsın Ateşe verirsin söndürürsün beni Hilâl gibi ikiye bölersin Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın Devrimden daha uzun ruhumu çözersin Devrimden daha mutlu Ekersin beni Suriye’nin gülleriyle Ve nanesiyle Ve portakalıyla Ey kadınlar Saçlarınızın altına bırakırım asaletimi Sorularla getirse de günleri Ey kadınlar siz bir dilin sözcüklerisiniz Ancak o, Geçmişte yaşananları hatırlatır bana Asaleti ve güzelliğiyle de vazolara, mühürlere konu olan Sappho, bildiklerini öğretip çağlara dayandıracak kadar güzel sözceler bırakmıştır ki güçlü kadın kimliği ile de o dönemin zorluklarına karşı durabilmiştir. “Ey kadınlar siz bir dilin sözcüklerisiniz “ dizesi zaten yeterlidir anlatmaya. Sappho Rüyalarda Buluşuruz... Sappho Şiirimsin… Seni özledi ruhumdaki i mgeler Bu şiir sana; Kız sürüsü bir heyecan kalbimde sırnaşık bir sarmaşık flüt çaldı bütün gece aşkın gizemli sesi geceler sukut maziyi giyinen genç yanınla Anaktoria,Gyrinna, Attis saçında çiçekli kızlar eteklerine sarhoşluk bırakarak dans etti gecelerde paralara yüzün düştü, ince seramiğe gizin otağında efsunlu tüller salınırken şiir tuttun ateşli gecelerin yatağında yandı yüreğin Lesbos adasının sızılı sularında lavanta saklardı kadınsılığın yalnızlığa çekmecende iki damla mumlu gözyaşı dizeler geçerdi yanı başından aldırmazdın görmezden gelip sonra hepsini kucaklardın sevgili sanırdı aşklı yanın ki yanılmazdın… saten uykularda dinlenirdi yorgunluk kuş tüyü dokunuşlarda bir avuntu sevişken rakslarda ince bir tebessüm diline düşünce kara üzüm tanesi içerdin nice sözü morumsu sakinle gecenin ağılı yerleri kasıklarında beyazlaşır ıssız yerlerde açardı düş karartıların… törenler, düğünler yaşardı kızların elinde bekaret çiçekleri utangaç salındıkça salınırdı gecenin alevli yerleri yaşamak uyanıkken de vuslat şarap düşerdi beyaz tenine sızarak ellerinde oyalanır dudaklarını boyardın bordo akşamlar üşüşürdü başına en kuytularında ay gülümserdi ak pak sarıl sözlerine Sappho zaman kırgın sana papirüs yapraklarında kaldı dilin bedenin mumyadan bir tabakada… gel uykuma söz sarmaşığı otur usulca şarkılar söyle bana yitirdiğim rüyalı yanlarıma… Neslihan YAZICILAR “Ey karanlıktan gelen rüya, gel uykuma tatlı tanrı, ama hâlâ acılar içindeyim ve kalmadı takatim dayanmaya, ne umutluyum, bölüşecek kadar her şeyimi mutlu biriyle ne de aptal, hor görecek kadar cici oyuncakları düşümde, belki yine benim olur yitirdiğim ne varsa.” Sappho... Lesbos - Midilli Adası İncelemelerim neticesinde şiir ve şair günümüze kıyasla hala ayakta kalabiliyorsa, şiir yaşıyordur. Şairleri ölse de şiirleri ölmüyor! Neslihan YAZICILAR Bir kadın şaire saygılarımla… |