0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
21
Okunma
İnsan bazen daralır. Sebebini tam tarif edemez ama kalbi sıkışır, göğsü dar gelir. Nefes alır da nefes yetmez. Dünya üstüne üstüne geliyormuş gibi olur. Kalabalıklar içinde yalnız kalır, konuşacak kelime bulamaz. İşte tam da böyle anlarda insan, aslında ne kadar aciz olduğunu anlar. Gücünün, planlarının, hesaplarının bir noktada tükendiğini fark eder. Ve o an, insanı ayakta tutan tek kapının Allah’a açılan kapı olduğunu idrak eder.
Ben en çok namazda huzur bulurum. Çünkü namaz, insanın kendine söylediği en doğru sözdür. “Ben kulum” demektir. “Sen Rabb’sın” diye haykırmaktır. Dünya telaşını, gelecek kaygısını, dünün pişmanlığını bir kenara bırakıp sadece O’nun huzurunda durabilmektir. Ayakta dururken fani olduğunu hatırlarsın, rükûda eğilirken kibir çözülür, secdede ise benlik tamamen erir.
Secde… İnsan için yaratılmış en yüksek makam, en alçak yerdir. Alnını toprağa koyduğunda aslında ruhun göğe yükselir. Çünkü secde, teslimiyetin en saf hâlidir. “Ben bir hiçim, Sen her şeysin” demektir. İşte o an, bütün dertler sanki sırtımdan aşağı dökülür gibi olur. Yüklerim hafifler, kalbim ferahlar. Daralmış yüreğim genişler. Çünkü secdede kul, Rabb’ine en yakın olduğu andadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) boşuna dememiştir:
“Benim mutluluğum namazdır."
Demek ki namaz, sadece bir görev değil; bir sığınaktır. Bir limandır. Fırtınalı bir denizde insanın kendini güvende hissettiği tek yerdir.
Namazda insan, dünyanın gelip geçici olduğunu daha iyi anlar. Az önce canını sıkan meselelerin ne kadar küçük olduğunu fark eder. Kırıldığın sözler, üzüldüğün insanlar, yetiştiremediğin işler… Hepsi bir “Allahu Ekber”le anlamını yitirir. Çünkü o tekbirle Allah, her şeyden büyük olur. Senin derdinden de, korkundan da, kaygından da…
Tasavvuf ehli der ki:
“Namaz, kulun Rabb’iyle vuslatıdır.”
Bu yüzden namaz kılan bir insan aslında dünyadan değil, dünyaya fazla bağlanmaktan uzaklaşır. Dünyayı eline alır ama kalbine koymaz. Çünkü bilir ki kalp, Allah’tan başkasına ağır gelir.
İnsan bazen sorar kendine: “Ben niçin geldim bu dünyaya?” Cevap kitaplarda değil, secdede gizlidir. Namazda idrak eder insan asıl gayesini. Sadece yaşamak için yaşamadığını, sadece kazanmak için koşturmadığını, sadece sevilmek için var olmadığını… Kul olmak için yaratıldığını anlar. Ve bu idrak, insanın içini derin bir huzurla doldurur.
Namaz bir ilaç gibidir. Ama bu ilaç, zorla değil; arzu edilerek alındığında şifa olur. Kalbi isteyenin kalbine deva olur. Herkes namaz kılar ama herkes namazda huzur bulamaz. Çünkü huzur, sadece bedeni değil; kalbi de namaza getirebilmekle mümkündür.
Günlük koşuşturmacalar, geçim derdi, gelecek korkusu, insanların beklentileri… Hepsi insanı yorar. Ama namaz, insanı kendine getirir. Aslına döndürür. Fıtratına yaklaştırır. Namaz kılan bir insan, hayatın ağırlığını tek başına taşımadığını bilir. Çünkü yükünü Rabb’ine bırakmıştır.
Belki de bu yüzden, secdeden kalkan bir insan aynı insan değildir. Biraz daha yumuşamış, biraz daha sabretmiş, biraz daha teslim olmuştur. Çünkü secde, insanı insan yapar.
Ve insan, her daraldığında şunu öğrenir:
Dünya dar geldiğinde, secde geniştir.
Kalp bunaldığında, namaz ferahlatır.
Ve kul yorulduğunda, Rabb’i onu bekler.
"kulum" diye karşılar...
Bunun için namazı seviyorum..
Abdurrahman Tümer