2
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
92
Okunma
’ağzın tatlı olsun’’ ,
’’afiyet olsun’’’...
Çocukluğumun, ilk hoş temennisi çınladı kulaklarımda...
Annemin telaşla hazırlayıp sunduğu ikramların ardından duymuştum.
’’Ağzın tatlı olsun’’ demişti misafirleri.. Annem de memnun, mütebessim ’’Afiyet olsun’’...
Anlamını kavrayacak yaşta değildim henüz fakat kulağıma çok hoş gelmişti. Kendi kendime tekerleme gibi söyleyip durmuştum...Eline sağlık anlamındaydı sanırım ne hoş ne ince sözlerdi...
Daha sonraları aklıma geldikçe irdeledim durdum...Ağzın tatlı olması, ağzımızda şeker, bal tadı olmasıydı ne güzeldi şeker seven için şeker tadı, bal tadı...Ama şu afiyet sözcüğü çok anlamlı değildi sanki öylesine ekleme gibi...Biraz da yabancı ve eskimiş bir sözcük, laf kalabalığı gibi...
Yıllar sonra afiyet sözcüğünü anlama ihtiyacı hissettim, yemeklerden ikramlıklardan sonra, ev sahibinin sık kullandığı afiyet kelimesi;
ağız tadı, sağlık sıhhat özellikle de beden sağlığı anlamındaydı
ikramlar ile ağzı tatlanan kişinin hazırlayanı tebrik etmesi, hazırlayanın ise teşekküre teşekkürle; ağız tatlılığına ağız tadı temennisiyle ’’yarasın’’ babında sıhhat dilemesi...
Oldukça hoş temennilerdi bunlar...
Geniş tanımlamada bu sözcük bedenen sıhhat beraberindeki ağız tadı anlamı ile zenginleşiyordu..
Beden sıhhati önemli idi olmazsa olmaz.
Fakat düşüncelerin de sıhhatli olması gerekiyordu,
sağlıklı durumun devamlı olması da
ve bu haz, huzur, selamette olma, selamette kalma durumunu da fark edebilmek gerekliydi ki ağız tadı yerine gelsin damak tadı olabilsin...
Düşünce sağlığı, çevre selameti, iç huzuru olmadan beden sağlığı bile fark edilemiyordu çünkü.
Yani ’’Afiyet’’ tek başına; sıhhat ve selamette olma, musibet bela ve felaketten uzak kalma ifadesini bünyesinde barındırabilen kapsamlı bir kelime, yetkin bir sıhhat dileğiydi...
"Maddi mânevî zararlardan dünyada âhirette uzak, esen ve berî olmak...
"Zarar, hasar, şer, kötülükler olmasındı...
"Hiç hastalık, zarar, eksik, kusur, elem, keder gelmesin" demekti..
.
Ne güzeldi afiyette olmak, dilleri tatlandırmak...Afiyette kalmak...
Sevabını Rabbinden umarak misafirine hazırlanan sofranın; içilen çayın, kahvenin ardından afiyet olsun ile misafirini taçlandıranın hali ve yapılan her iş ve duayı aslında kendimize ettiğimizin bilinciyle söylemek ve yürekten söyletmek. Ne güzeldi bu derin kelime eşliğinde esenleşmek...
’’Allah’tan affedilmeyi ve afiyette olmayı dileyiniz. Çünkü hiç kimseye sağlam imandan sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir’’. dememiş miydi Peygamberimiz...
Daim afiyette olmak temennisiyle...