Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. imam gazali
Abdurrahman Tümer
Abdurrahman Tümer

Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / İçe Dönüş -26

Yorum

Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / İçe Dönüş -26

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

35

Okunma

Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / İçe Dönüş -26

Kibir, insanın ruhuna çöken en ağır perdelerden biridir. Dışarıdan bakıldığında kendini beğenmişlik, üstünlük taslama, başkalarını küçümseme gibi hâllerle görünür; fakat hakikatte kibir, içteki derin bir fakirliğin, bir boşluğun ve doyurulamamış nefsin sesidir. Mevlânâ Hazretleri’nin dediği gibi: “Dıştaki kibir, içteki fakirliğin eseridir.” İnsan iç dünyasında zengin olsaydı, başkasını ezmeye, hor görmeye ihtiyaç duymazdı.

Kibirli insan, aynaya baktığında kendini büyük zanneder ama hakikatte kendi nefsinin esiridir. Sürekli kendini anlatır, övülmek ister, alkış bekler. Bir mecliste konuşan o olur; susmayı bilmez, dinlemeyi bilmez. Çünkü dinlemek, karşısındakini kabul etmektir. Kibir ise kabul edemez. Herkes ondan küçük, herkes ondan eksiktir. Oysa tasavvuf ehli bilir ki insanı büyüten sesinin yüksekliği değil, gönlünün derinliğidir.

Bir örnek düşünelim. İki insan aynı sofraya oturur. Biri lokmasını sessizce yer, şükreder, nimetin sahibini hatırlar. Diğeri ise yemeği beğenmez, eksik bulur, hizmet edeni küçümser. Aynı sofradadırlar ama biri nimete bakar, diğeri nefsine. İşte kibir, nimeti değil nefsi merkeze almaktır. Şükürden uzaklaşan kalp, kibirle dolar.

Tasavvufta kibir, insanı Hakk’a giden yoldan alıkoyan en tehlikeli engellerdendir. Çünkü kibirli insan “ben” der; oysa yol “hiç” olmaktan geçer. Yunus Emre’nin dediği gibi:
“Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.”
Bu sözde bir benlik iddiası yoktur; bilakis benliğin eriyişi vardır. Kibirli insan ise hâlâ ete kemiğe değil, unvana, mala, mevkiye bürünür. Bunlar gidince ortada kalacak olanı düşünmez.

Bir başka misal: Bir derviş ile bir padişah aynı dergâhın kapısına gelir. Kapıdan içeri girerken herkes başını eğer. Padişah tacını çıkarmazsa kapıdan geçemez. Çünkü o kapı, kibri kabul etmez. Dergâh kapıları alçaktır; eğilmeyen giremez. Hayat da böyledir aslında. İnsan ne kadar eğilirse o kadar yükselir.

Kibirli insan, başkasını değersiz görürken farkında olmadan kendini de yalnızlığa mahkûm eder. Çünkü kimse kibirlinin gölgesinde huzur bulamaz. Sohbeti ağırdır, bakışı kırıcıdır, sözü yaralayıcıdır. Zamanla insanlar uzaklaşır. Sonra o kişi “kimse beni anlamıyor” diye sitem eder.

Allah katında ise kibir, affı en zor hastalıklardandır. Çünkü tevbe bile bir alçalış ister. Kendini büyük gören, hatasını kabul edemez. Hz. Âdem hata etti ve “Ya Rabbi, nefsime zulmettim” dedi. Affedildi. İblis hata etti ama “Ben ondan hayırlıyım” dedi. Kibri yüzünden kovuldu. İşte iki duruş, iki akıbet.

Tasavvuf bize şunu öğretir: İnsan, haddini bildiği kadar insandır. Haddini bilmek küçülmek değil, hakikati bilmektir. Topraktan yaratıldığını unutmayan, toprağa basarken kimseyi ezmez. Kibirli insan ise toprağı unutur; göğe bakar ama ayağının altındaki boşluğu fark etmez.

Bu yüzden kibri sevmeyiz. Çünkü kibir, kalbi daraltır, gönlü karartır, insanı insandan uzaklaştırır. Tevazu ise gönlü genişletir, insanı insana yaklaştırır. Kul tevazu sahibini sever, Allah da. Zira Allah, kırık kalplerde tecelli eder; yüksekten bakan gözlerde değil.

Abdurrahman Tümer

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / içe dönüş -26 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / içe dönüş -26 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kibir, tedavisi en zor hastalıklardandır / İçe Dönüş -26 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL