1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
38
Okunma
Kitap fuarlarını her zaman bir bayram yeri gibi görmüşümdür. İnsan kalabalığının arasında yükselen o hafif uğultu, sayfaların hışırtısına karışır; mürekkep kokusu havaya yayılırken başka bir dünyanın kapıları aralanır. Bir fuar salonuna adım attığım anda içimde tarif edemediğim bir sıcaklık doğar. Sanki uzun zamandır kaybettiğim bir dostumu bulmuşum gibi… Her standın önünde, her kitabın kapağında farklı bir hikâyenin beni çağırdığını hissederim. Adımlarım hızlanır, gözlerim renk renk kapakların arasında bir çiçek bahçesinde gezer gibi dolaşır.
Kitaplara dokunmak, onları elime alıp sayfalarını tek tek çevirmek bana her zaman tuhaf bir huzur verir. Bir kitabın sayfası çevrilirken çıkan o ince ses, insanın iç âleminde bir perdeyi aralar sanki. Mürekkebin kokusu, parmak uçlarıma bulaşan kağıt dokusu… Hepsi bir araya gelip içimde eski bir anıyı canlandırır: küçük bir masa lambasının altında, gece yarılarına kadar okuduğum günleri. O yüzden kitap fuarları benim için sadece bir etkinlik değil; adeta geçmişle bugün arasında kurulmuş bir köprüdür.
Fuar alanında dolaşırken yayınevlerinin ışıklı tabelaları gözüme takılır. Onlarca yayınevi bir arada… Bir tarafında edebiyat, diğer tarafında tarih; ileride çocuk kitapları, arka tarafta ansiklopediler, sözlükler… Her standın arkasında görünmeyen bir emek, bir çaba, bir idealizma vardır. Kapağını tuttuğun o kitabın ardında aylarca çalışmış bir yazar, sabaha kadar süren bir editör emeği, matbaa çalışanlarının alın teri… Hepsi bir araya gelip insanın zihninde yeni bir kapı açar.
Bir de söyleşi alanları vardır ki, fuarın kalbi orada atar. Sevilen yazarlar sahneye çıktığında hafif bir uğultu yükselir, sandalyeler hızla dolar. Bir yazarın kendi cümlelerini kendi sesinden dinlemek çok başka bir duygudur. Sanki kitap, sayfadan kalkıp gözlerinin önünde canlanmış gibi… Söyleşi salonlarında edilen sohbetler, sorulan sorular, verilen cevaplar; bütün bunlar bir okuyucunun kalbinde yeni bir iz bırakır.
Bazen ben de bir yazar olarak o sahnede yerimi alıyorum. İmza günü masasına oturduğumda önümde uzayan kitap sırasına bakarken kalbimin ritmi hızlanır. Her bir okuyucuyla göz göze gelmek, onların heyecanını görmek, kitap hakkında düşüncelerini duymak bambaşka bir haz verir insana. Bir paragrafımda kendini bulanlar, bir cümlemde teselli bulanlar, bazen çocukluk anılarını hatırlayanlar… Hepsi masama gelip birer dua gibi içten sözler bırakır. Kalbime dokunurlar. Ne kadar yazarsan yaz, bir okuyucunun “Bu satırlar bana iyi geldi” deyişinden daha büyük bir ödül yoktur dünyada.
İşte bu yüzden, hangi şehirde olursanız olun, kapıdan geçerken afişlerini gördüğünüz bir kitap fuarı varsa mutlaka uğrayın derim. İçeride sizi bekleyen bir kitap olabilir, henüz tanışmadığınız bir yazar olabilir, sizi bambaşka bir dünyaya götürecek bir cümle olabilir. Söyleşilere mutlaka katılın; o sohbetlerin ruhunuza iyi geleceğini göreceksiniz.
Hele hele öğrenciler… Mutlaka fuarlara gitmeli. Çünkü genç zihinler yeni dünyaları en çok oralarda keşfeder. Belki bir yazarla konuşmak sizin için bir dönüm noktası olacak, belki bir kitap hayatınızın yönünü değiştirecek. Kitap fuarları bir okyanus gibidir; dalıp çıkmak bile insanı zenginleştirir.
Ve ben… Her fuara girdiğimde yeniden doğmuş gibi hissederim kendimi. Sayfaların arasında kaybolmak, kitapların arasından çıkıp dünyaya başka gözlerle bakmak… İşte bütün mesele bu.
Abdurrahman Tümer
5.0
100% (1)