4
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
143
Okunma


Hoşgörünün adı bir zamanlar toplumun nefesiydi, insanı insana yaklaştıran, farklılıkları kavga sebebi değil zenginlik olarak gören bir anlayışın temeliydi. Fakat bugün, bırakın hoşgörünün yerini korumasını, adı bile neredeyse unutulmuş durumda. Çünkü bizler sahip olduğumuz her güzelliği nasıl tüketip yok ettiysek, hoşgörüyü de aynı şekilde yanlış kullanarak, anlamını aşındırarak, sonunda kullanılmaz bir hale getirdik. Onunla birlikte yalnızca bir kavramı değil aynı zamanda vicdanın sesini de susturduk.
Bir dönüp bakın etrafınıza etrafınızda olup bitenlere, İnsanların inançlarıyla, duygularıyla, hassasiyetleriyle alay edercesine konuşuluyor artık. Bir zamanlar beraber yaşamayı mümkün kılan anlayış, bugün sanki yükmüş gibi bir kenara itiliyor. Hoşgörü, taraf olmanın çok gerisinde kalıyor, vicdan ise menfaatlerin gölgesinde bir “kese”ye dönüşüyor. Oysa hoşgörü, bir tarafın diğerini susturması değil, iki tarafın da insanlığını unutmadan konuşabilmesidir. Vicdan ise bir hesabın değil, bir hakikatin sesi olmalıdır.
Ne yazık ki günümüzde hoşgörü çoğu zaman yanlış anlaşılmış, yanlış kullanılmış ve hatta istismar edilmiş bir kavram haline geldi. Bir kesim hoşgörüyü kendi savunulamaz davranışlarını örtmek için kullandı, diğer kesim ise hoşgörü talep etmeyi bir zayıflık göstergesi sayarak reddetti. Böylece kavram hem yıprandı hem de değersizleştirildi. Sonuç olarak ortada ne gerçek bir hoşgörü kaldı ne de adaletli bir vicdan.
Oysa hoşgörü, basit bir tahammül değildir, insanın insana duyduğu derin bir saygının, anlayışın içten ve samimi duyguların hissedilen olgunluğun göstergesidir. Bu değer kaybolduğunda toplumun dili sertleşir, kalpler kabuk bağlar, ilişkiler incelir ve sonunda her şey çok daha kırılgan olur. Vicdanın sesi kısıldığında geriye yalnızca çıkarların çınlayan gürültüsü kalır. Böyle bir ortamda ne gerçek iletişim mümkündür ne de gerçek bir birliktelik.
Bugün hoşgörünün unutulmuş olmasına hiç şaşırmamalı, çünkü her yanlış kullanım, her küçümseyici söz, her kasıtlı kırılma noktası, kavramın hafızasını bu anlamda biraz daha silmiştir. Yine de unutulmamalıdır ki, Hoşgörü kaybolduğunda, kaybolan yalnızca bir kelime değildir, insanlığın ortak değeridir.
“Gerçek hoşgörü asla taraf tutmaz, vicdan ise hiçbir zaman bir keseye dönüşmez.”
*
Mehmet Demir
51222