0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
27
Okunma
Bazı insanlar vardır; yanından geçip gittiğinde bile içten içe bir ağırlık, bir derinlik hissedersin. Onların bakışında bir hikâye, sesinde bir sabır, duruşunda yılların biriktirdiği bir bilgelik vardır. Bu insanlar doğuştan böyle değillerdir; hayat, ellerinden tutup onları şekillendirmiştir.
Tanıdığımız en güzel insanlar, en çok kırılanlardır aslında. Yenilgiyi tatmış, kaybı yaşamış, dizlerinin üzerine çökmüş ama orada kalmayı reddetmiş kişilerdir. Acının insanı nasıl büyüttüğünü, sessiz gecelerin insanı nasıl olgunlaştırdığını en iyi onlar bilir. Çünkü güzellikleri, kolay bir yaşamın hediyesi değil; zorlu bir yolculuğun en parlak armağanıdır.
Her düşüşte yeniden ayağa kalkmayı öğrenmişlerdir. Kimse onlara “kalk” dememiş, kimse sırtlarını sıvazlamamıştır belki… Ama içlerinde bir yer, pes etmenin yakışmayacağını fısıldamıştır. Bu yüzden diplerden çıkmayı bilmişlerdir; başkaları için değil, kendi onurları için.
Bu insanların yüreğinde bir yumuşaklık vardır ama bu yumuşaklık zayıflıktan değil, acıyı tanımış olmaktan gelir. Kırılganlığı anladıkları için kırmazlar; kaybetmenin ağırlığını bildikleri için kolayca vazgeçmezler; savaşmanın ne demek olduğunu yaşadıkları için kimsenin mücadelesini küçümsemezler.
Bir insanın gerçek güzelliği, yüzünde değil; geçirdiği fırtınalara rağmen ayağa kalkmayı başardığı anlarda saklıdır. Yaraları vardır, fakat o yaralar saklanması gereken utançlar değil; gururla taşınan madalyalardır.
Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar. Onlar, hayatın acımasızlığı ile sabrın, inancın ve dayanıklılığın kesiştiği yerde oluşurlar.
Ve belki de bu yüzden, dünya onlar sayesinde hâlâ umudunu koruyordur. Çünkü onlar bize, insanın ne kadar kırılırsa kırılsın, yeniden bütünleşebileceğini hatırlatırlar.
5.0
100% (1)