0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
241
Okunma

Okulların yarıyıl tatili yaklaşmıştı. Bütün öğrenciler sevinçle tatile merhaba demek istiyorlardı. Eğitim ve öğretimin yorgunluğu öğrencilerin yüzlerinden okunuyordu. Öğrenciler: “Keşke şu tatil bir gelse” diye konuşuyorlardı. Öğrenciler, yarıyıl tatilinde dinlenerek zihinlerine enerji ve motivasyon depolayacaklardı. İkinci döneme ise büyük bir aşk ve heyecanla başlayacaklardı. Nihayet beklenen yarıyıl tatili gelmişti.
Oğlum Cihat, baba mesleğine talip olmuştu. Bu talebi doğrultusunda eğitimin bir neferi olmuştu. O, Güneydoğu Bölgemizin güzide bir ilçesi olan Nizip’te Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapıyordu. Yarıyıl tatilinde Yozgat’a yanımıza geldi. Tatil çok çabuk ve güzel geçmişti. Nihayetinde yarıyıl tatili bitmiş, görev yerine dönmek için tüm hazırlıklarını yapılmıştı. Pazar günü yola çıktı. Yarın okullar açılacağı için biz de öğrenciler kadar heyecanlıydık.
6 Şubat Pazartesi günü sabah namazına uyandığımda oğlum telefonla bana bir mesaj atmıştı. “Baba ben iyiyim, beni merak etmeyin.” Ben de daha önceleri okuluna giderken çalıştığı yere varınca attığı normal bir mesaj diye arayıp sormadım. Sabah namazımı eda ettim “Biraz daha uyuyayım” dedim ve yatağıma yattım. Okuluma gitmek için tekrar uyandım ve televizyonu açtım. Bütün kanallar şiddetli bir depremden bahsediyordu. Kandilli Rasathanesi’nin açıklamasına göre 7.7 şiddetinde bir deprem olmuştu. Depremin merkez üssü Kahraman Maraş’ın Pazarcık ilçesiydi. Alelacele telefona sarıldım hemen oğlumu aradım. Oğluma hiçbir şekilde ulaşamıyordum. Bütün telefon hatları gitmişti. Elimde sadece gece yarısı göndermiş olduğu bir mesaj vardı. “Baba ben iyiyim, beni merak etmeyin.” Bu şiddetli depremde; göçük altında kalanlar, ölenler ve yaralananlar hayli fazlaydı. Öğle vakti geçmişti. Merkez üssü Kahraman Maraş’ın Elbistan ilçesi olan 7,6 şiddetinde ikinci şiddetli bir deprem daha meydana gelmişti. “Aman Allah’ım! Ne büyük bir depremdi bunlar!” Bu iki büyük deprem on ilimizi bizzat etkilemişti. Bu illerde okullar ve diğer resmi kurumlar tatil edilmişti. Ben oğlumdan hâlâ bir haber alamıyordum. Daha sonraları oğluma telefonla ulaştım. Çok şükür oğlum hayattaydı.
Şimdi yaraları sarma zamanı gelmişti. Ülkemiz, birlik ve beraberliğini bu depremde de gösterdi. Herkes elinden gelenin fazlasını yaptı. Maddi ve manevi yardıma koştu. Devletimiz ve sivil toplum örgütleri depremzedeler için çadırlar, barınaklar ve konaklama yerleri temin ettiler. Okullarımız da üzerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Yardım kampanyaları düzenlendi. Deprem olan il ve ilçelerimiz, deprem olmayan illerimizle kardeş ilan edildi. Yardımlar bizzat buralara ulaştırılmaya çalışıldı. Yozgat için de Hatay ilimizin Hassa ilçesi seçilmişti. Valiliğimiz, Beledimeyiz, İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve devletin tüm birimleri yardım etmek için seferber oldular. Milletçe depremzedelerin yanlarında olduk. Okul öğrencilerimizle yardım kampanyası düzenledik. Toplanan yardımları tıra bizatihi öğrencilerimizle yükleyip deprem bölgesine gönderdik. Öğrencilerimiz, velilerimiz ve öğretmenlerimiz giysi, yiyecek, içecek ve para yardımında bulundular.
Bakanlığımız, depremde hasar gören on ilimizi “Deprem Bölgesi” ilan etmişti. Milli Eğitim Bakanlığımız ülkemizdeki illerden bazı okulları, depremzede illerdeki okullarla “Tek Yürek” projesi kapsamında kardeş yapmıştı. Bizim okulumuzu da Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Mecit Çelik Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ile eşleştirmişti. Biz, ilk etapta depremzede kardeş okula benimle Beden Eğitimi Öğretmenimiz Ali Yıldırım ile bir ziyarette bulunduk. Sponsor bulduk ve kardeş okulaki her bir öğrenciye hediye ile gittik. Kardeş okulda bizi sıcak karşıladılar ve burada kardeşliğin en üst düzeyini yaşadık. Öğretmenler odasına toplanan öğretmen arkadaşlarla tanışarak kardeşliğimizi pekiştirdik. Çok memnun oldular. Sınıfları ziyaret ettik ve öğrencilerin hediyelerini verdik. Konferans salonuna toplanan tüm öğrencilere bir seminer verdik. Onlara, maddi ve manevi olarak yanlarında olduğumuzu bildirdik, dertlerini dinledik ve dertlerini derdimiz edindik. Sorularını cevapladık. Bu zor ve meşakkatli günlerde yanlarında olduk. Okul müdiresi Müzeyyen Tarhan hanıma: “Müdürüm, sizin okul ile kardeşlik köprüsü kurduk, bu kardeşlik köprüsünü pekiştirmemiz gerekir” diye bir teklifte bulundum. Müdire Hanım da: “Hocam ne yapabiliriz?” dedi. Ben de kendisine: “Bizim okulun dokuzuncu sınıf öğrencileri ile sizin okulun dokuzuncu sınıf öğrencileri arasında mektup yazma projesi uygulayalım” dedim. Müdire Hanım da çok memnun oldu bu projeye destek verdi.
Okuluma döndüğümde edebiyat öğretmenlerine konuyu açtım. Onlar da gönüllü olarak bu projeyi destekleyeceklerini söylediler. Ben, dokuzuncu sınıf öğrencilerimizle konuyu yüz yüze görüştüm. Kardeşlik köprüsü kapsamında mektuplaşma projesi hakkında bilgiler verdim. Öğrenciler, benim projeme yürekten katıldılar çok sevindiler. Onları ayrıca mektup yazma konusunda çok cesaretli ve istekli gördüm.
Toplumda unutulmaya yüz tutmuş mektuplaşma iletişimini canlandırmak güzeldi. Öğrenciler, derslerinde mektup yazma konusunu görüyorlardı ama bu mektuplaşma pratikte de uygulanmalıydı. Depremzede bir ilin öğrencilerinin kardeş seçilmesi öğrencilerimizi bayağı heyecanlandırmıştı. Kardeş okulun 9. sınıf öğrenci listesini Müdire Hanımdan aldım. Bu listeye göre her bir öğrencimizi depremzede okulun öğrencisiyle eşleştirip kardeş yaptık. Bu güzel kardeşlik, Ensar ve Muhacir kardeşliği gibiydi.
Öğrenciler hayatlarında duygusal bir mektup yazma ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Çok ama çok heyecanlıydılar. Heyecanlarından elleri titriyor ve terliyordu. Mektubun boş, beyaz kâğıdını ellerine almaları bile onları çok heyecanlandırmıştı. Öğrenciler aralarında fısıldaşıyorlardı. “Acaba ne yazsak?” diye. İlk harf, ilk kelime, ilk cümle, ilk paragraf… Duygusal cümlelerle mektup yazmak ve öğrencilerin yüreklerine dokunmak ne de güzeldi. Mektuplaşma projesi, öğrencilere bir hareketlilik ve heyecan getirmişti. Öğrencilerimiz, depremzede kardeşleri için duygu ve düşüncelerini beyaz bir kâğıda yansıtmışlardı. Öğrenciler, bu güzel anı hayatlarında hiç unutamayacaklardı. Bu mektuplarla kurmuş dostlukları dostluklar belki de bir ömür sürecekti. Dertleşeceklerdi. Sevinç ve üzüntülerini paylaşacaklardı. Bu öğrenciler sayesinde iki ilin birbirine bakış açısı daha da gelişecek ve güzelleşecekti. Bu ne kadar da güzeldi ayrıca insani bir görevdi. Büyük bir aşk ve heyecanla duygu ve düşüncelerini beyaz kâğıtlara yazıyorlardı. Bazen durup biraz düşünüyorlar sonra da tekrar yazmaya devam ediyorlardı.
Mektuplar büyük bir aşk ve heyecanla yazılıyordu. Noktalama kurallarına uyulmuş; giriş, gelişme ve sonuç bölümüyle kardeşlik mektupları tamamlanmıştı. Kimi öğrenciler; mektup kâğıdının kenarındaki boşluklara gül, çiçek, böcek, bayarak, vatan vb. resimler çizerek duygu ve düşüncelerini görsellikle zenginleştirmişlerdi. Yazılan mektupları zarflara koydular ve edebiyat öğretmenlerimize, edebiyat öğretmenlerimiz de bana teslim ettiler. Ben de öğrencilerimizin mektuplarını iki adet büyük zarfa yerleştirdim. Zarfların üzerine gideceği yerin adresini ve iletişim bilgilerimizi yazarak postayla gönderdim. Mektupları gönderdikten sonra kardeş okulun müdiresi aradım ve mektupları postayla gönderdiğimi söyledim.
Kardeş okulun kız öğrencileri, Yozgatlı kız arkadaşlarının mektuplarını dört gözle bekliyorlardı. Nihayetinde mektupların adresine ulaşıldığı haberini karşı okulun müdiresi haber verdi. Müdüre Hanım da edebiyat öğretmenleriyle her öğrencinin adına gelen mektupları bizzat ellerine teslim etmişler. Mektupların ellerine ilk kez geçtiği andaki duyguları çok önemliydi. Bütün öğrenciler, heyecanla mektuplarını açıp bir çırpıda okumaya başlamışlar. Çok mutlu olmuşlar. Mutluluktan adeta göklere uçmuşlar. Öğrenciler, kendilerine gönderilen mektupların cevabını yazmaya çoktan başlamışlar. Yazılan bu anlamlı, duygusal ve sevgi yüklü mektupları kardeş okul müdiresi öğrencilerimize postayla göndermişti.
Öğrencilerimiz, kardeş edindikleri Bismil Mecit Çelik Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin mektuplarını heyecanla beklemeye başladılar. Nihayetinde göndermiş oldukları mektupların cevapları okulumuza ulaştı. Mektuplarla 9. Sınıflara girdiğimizde mektubun geldiği haberi çoktan ulaşmış, heyecan tavan yapmıştı. Gönderilen bu kardeşlik, sevgi ve duygu yüklü mektupları öğrencilerimize bizatihi teslim ettik. Dağıtılan mektupları herkes aynı anda açıp aynı anda okuyacaktı. Evet, şimdi mektupları açıp okuma zamanıydı. Her bir öğrenci elleri titreye titreye mektup zarflarını açmaya çalışıyordu. Heyecandan mektup zarflarını açmakta zorlanıyorlardı. Sınıftaki mektup kâğıtlarının hışırtısı kardeşlik köprüsünü temellerini atıyordu. Mektupları okurken kimi gülüyor, kimi duygulanıyor, kimi de sevincinden ağlıyordu. Ben de en az öğrenciler kadar duygulu ve heyecanlıydım. “Bu kardeşlik köprüsünde benim de bir nebze payım varsa ne mutlu bana” diyordum. Öğrencilerin hepsinin göz bebekleri gülüyordu ve mutluktan adeta göklere uçuyorlardı. Bir çırpıda okudular kendilerine gönderilen bu kardeşlik, sevgi ve duygu yüklü mektupları.
Öğretmenlik yaşamımda beni bu kadar mutlu eden başka bir olaya şahit olmamıştım. Yüz yirmi öğrencinin kardeşlik denizinde yüzmesi beni çok mutlu etmişti. Onların kalplerine dokunmuştuk. İki okul arasındaki bu mektuplaşmalar kültür elçiliğine dönüşmüştü. Bu genç öğrencilerimiz, ülkemizde kardeşçe, bir ve beraber yaşamanın önemini çok iyi kavramışlardı. Zor zamanda maddi ve manevi olarak birbirlerinin yanlarında olma bilincine kavuşmuşlardı. Genç yüreklerden uzanan bu kardeşlik köprüsü bütün ülkemizi saracak, herkes bu cennet vatanımızda mutlu ve müreffeh yaşatacaktı…
04.12.2025
Yozgat
5.0
100% (2)