0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
46
Okunma
İnsanoğlu…
Yeryüzüne akıl ve irade nimetiyle gönderilmiş, fakat çoğu zaman kendi nefsiyle imtihanı kaybeden o tuhaf varlık. Bir yanda merhamet, vicdan, adalet gibi yüce değerlerle donatılmış; öte yanda menfaatin dar koridorlarında, kendi gölgesine bile tahammül edemeyen bir yanımız var. Ve ne acıdır ki; çoğu zaman bu ikinci yan galip gelir insanın içinde…
Menfaatine düştüğü anda, insanın gözünden perde iner. O perde iner inmez; dost, kardeş, yoldaş bir anda kıymetsizleşir. Merhamet, çıkarın keskin makasıyla parçalanır; insan, “önce ben” diye bağıran o bencil iç sesine yenik düşer. Kendine gösterdiği cömertliği, başkalarına göstermeye üşenir. Kendine kaftan biçip başkalarına yamalı mintanı layık görmesi bundandır.
Ve işin en acı tarafı şudur:
İnsan doymuyor.
Doymayacak da… Çünkü insanoğlu eksiğini dünya ile tamamlayacağını zanneden bir varlıktır. Oysa kalbin açlığını ne mal doyurur, ne makam; ne güç susturur ne de şöhret… İçindeki boşluğu maddi olanla tıkamaya kalktıkça daha çok eksilir, daha çok aç kalır.
İnsan, insanlığı unuttuğunda; elindeki nimet, sırtındaki kaftan, dilindeki söz, yüreğindeki sıcaklık bile yük olur başkasına. Nankörlüğü seçtiği anda dünya da insan da daralır. Kendisine yapılan iyiliği çabuk unutur; bir damla menfaat için yılların dostluğunu bir kalemde siler. Ve bunun adına akıl, bunun adına tedbir der… Oysa hakikat bambaşkadır:
İnsan, değer kaybettikçe kendini büyütüyor zanneder.
Merhametin bittiği yerde insanlık da biter.
Menfaatin ağır bastığı yerde vicdan susar.
Ve işte o zaman dünya, insanın kalbinden çok ceplerinde büyür.
Oysa insanı insan yapan, kaftanın gösterişi değil; gönlünün temizliğidir. Yamalı mintanıyla insana koşabilmektir kıymetli olan… Elinde az da olsa paylaşabilmek, menfaatine rağmen merhameti savunabilmek, çıkarına rağmen doğruda kalabilmektir insanı yücelten. Çünkü insanın gerçek zenginliği, elde ettiklerinde değil; verdiklerinde saklıdır.
Fakat yine de umut vardır…
Her devrin içinde, nankörlüğe kapılmamış, menfaatin ağırlığını insanlığın terazisine koymamış; merhameti kumaş değil, ruhunun örtüsü yapmış insanlar da vardır. Onlar sayesinde yeryüzü hâlâ ayakta, vicdan hâlâ seste, insanlık hâlâ nefeste.
Belki de mesele, insanın içindeki bu iki yüzü tanımasında gizlidir:
Biri nankör, doymaz ve çıkarına düşkündür;
diğeri vefalı, merhametli ve yeri geldiğinde kendinden vazgeçebilecek kadar insandır.
Ve gerçek insanlık, işte o ikinci yüzü diri tutabilmektir…
5.0
100% (1)