2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
78
Okunma

Gecenin sessizliği vardır ya…
Herkes uykuya çekilirken insanın içine çöken o derin boşluk…
Hayat da bazen işte tam o saatlerdeki gibi gelir insana;
Bir kitabın orta yerinden başlamışsın da
ne başını görmüşsün,
ne de sonunda ne yazacağını bilirsin sanki.
Daha giriş cümlelerini yaşayamadan
bir bakmışsın, koşar adım sona yaklaşmışsın.
Nerede başladığını, hangi duyguda kaldığını hatırlamadan,
sanki birileri sen fark etmeden
senin hikâyeni hızlıca çevirmiş gibi…
Ve bazen öyle yorgun düşersin ki,
sonunu merak ettiğin hayatının sayfalarında
uyuyakalırsın.
Bir hüzün, bir “keşke” kokusu kalır geride.
Sonra bir sabah,
belki bir acının ertesi,
belki bir umudun başlangıcı,
elini tekrar aynı kitaba uzatırsın.
Kaldığın sayfayı bulmak için karıştırır durursun.
Hayat dediğin şey de bundan ibarettir aslında;
aranan sayfalar, atlanan cümleler,
yarım kalmış duygular…
Kimse hayatını en başından okuyamaz.
Kimse sonunun nasıl biteceğini bilemez.
Ama herkes,
mutlaka bir yerlerde yarım kalır.
Bir duyguda, bir sözde, bir insanda…
Ve belki de bu yüzden anlamlıdır yaşamak.
Eksik olduğu için,
tam olmadığımız için,
her gün yeniden yazma şansımız olduğu için…
Yarım yamalak da olsa,
bizimdir bu hayat.
Bizim ellerimizde tutunur,
bizim yüreğimizde tamamlanır.
Asıl mesele,
kaldığın yerden devam edecek cesareti bulmakta.
Çünkü bazen tek bir cümle
insanın tüm kitabını değiştirir.
5.0
100% (2)