0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
108
Okunma
Bugün dışarı çıkmama kararı aldım. Şehrin kalabalığı, sokakların telaşı, insanların birbirine karışan sesleri… Hepsi kapının dışında kaldı. İçimde garip bir dinginlik vardı sabah uyanınca; sanki ruhum uzun zamandır beni çağırıyor, “Bugün beni dinle” diyordu. Ben de kendimi dinlemek için evin sessizliğine sığındım.
Kitap okumak, insanın kendi içine açılan gizli bir kapıdır. Dünyadan koparır ama sana bambaşka dünyalar sunar. Kelimelerle kurulan o âlemler, insanın ruhunu yıkar, tazeler, bazen incitir, bazen iyileştirir. Ben de bugün o kapıyı yeniden aralamak istedim. Kitaplığımın karşısına geçip satır satır göz gezdirdim; her biri başka bir hikâye, başka bir yolculuktu. Nihayetinde elim yine aynı kitaba uzandı: Paulo Coelho’nun Simyacı’sına…
Bu kitabı ikinci kez okuyorum. Bazı kitaplar vardır ya, her okuduğunda aynı hikâyeyi değil, kendi içindeki başka bir seni bulursun. Santiago’nun peşine düştüğü o masalsı yolculuk, aslında hepimizin içinde bir yerlerde gizlenen hakikati fısıldıyor. Kendi hazinemizi, kendi yolculuğumuzu, kendi çöllerimizi… Belki de bu yüzden beni bu kadar etkiliyor; çünkü her sayfasında insanın kalbine dokunan bir nasihat, bir işaret, bir uyanış var.
Bugün evin içinde hafif bir sessizlik hâkim. Dışarıda hava nasıl bilmiyorum ama içerideki huzur bana yetiyor. Masanın üzerinde bir bardak çay, hafif hafif tüten buharıyla sanki “Okumaya devam et” diye fısıldıyor. Çayın sıcaklığıyla kitabın sıcaklığı birbirine karışıyor; biri dili ısıtıyor, diğeri ruhu.
Kitap okumak yalnızca boş vakti doldurmak değildir. Aksine, insan boşluklarını kitaplarla doldurdukça daha bir tamamlanıyor. Sayfaları çevirdikçe zamanın akışı değişiyor; bir bakmışsın saatler geçmiş, bir bakmışsın kendini hiç gitmediğin bir ülkenin sokaklarında dolaşırken bulmuşsun. Kitap, insanı bulunduğu yerden alıp başka âlemlere götüren sessiz bir dosttur.
Bugün de beni başka diyarlara götürdü. Çobanın hayallerinin peşinde koşarken içimde bir kıpırtı hissettim; her insanın içinde saklı bir hazine olduğuna dair o ince inanç yeniden canlandı. Belki de insan, kitap okudukça kendine yaklaşır, kendini bulur, kendini unuttuğu yerden yeniden çağırır.
Ve ne güzeldir; masanda bir çay, elinde bir kitap… Sayfaların hışırtısı, çayın sıcaklığı, kalbin ritmi… Hepsi bir araya gelince insan, kendi içine doğru yol alır. Dünya uzaklaşır, zaman durur, ruhun yürümeye başlar.
İşte ben bugün bunu yaşadım. Evde kalmayı seçtim ama aslında evde kalmadım; satırların arasında dolaştım, kelimelerin gölgesinde dinlendim, hikâyelerin içine sığındım. Belki dışarı çıkmadım ama nice diyarlara gittim. Çünkü bir kitap açıldığında, yolculuk zaten başlamış demektir.
Abdurrahman Tümer