0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1300
Okunma
KONUŞMANIN TADI
Uzun bir süre doğup büyüdüğü kasabadan uzak kalmıştı Nesim bey.
Kışları hanımı ile beraber İstanbul’daki oğlunun yanına giderler, hem torunları Ahmet ve Ayşe ile ilgilenirler hem de, kış aylarında masraflı olan yakıttan tasarruf ederler, eş dost, akraba ziyareti yaparlardı. Kasabada olmayan tiyatro, sinema gibi etkinliklere de katılırlardı Hanımı ile. Nesim bey ve Nurgül Hanım senelerce öğretmenlik, okul yöneticiliğiyapmışlar , emekli olunca da doğup büyüdükleri kasabanın biraz kenar mahallesinde kalan arsalarına bir ev yapmışlar, bahçesinde oyalanıyorlardı bahar ve yaz mevsimlerinde. Pek halkın içine karışmazlar ancak düğün , cenaze bayramlarda insanlarla bir arada olurlardı. Herkesin çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı kasabada zaten onlarla ilgilenecek vakti yoktu insanların. Ama Nurgül Hanım Matematik öğretmeni olduğundan , yakın akraba ve komşu çocuklarına arada Matematik öğretirdi gönüllü olarak evlerinde.
Bahar gelip de kasabaya döndükleri günlerde , bir gün sürpriz bir misafirleri geldi. Kasabaya yeni atanan bir Edebiyat öğretmeni Karan bey. Onların emekli öğretmen olduğunu duyunca tanışmak istemişti. Bir öğrencisi Matemetiğini ilerlettiği için sınıf öğretmeni Karan beyin dikkatini çekmiş,Karan bey bunun sebebini sorduğunda Nurgül Hanımı anlatmıştı öğrencisi. Karan beyde iletişim seven bir insan olduğundan derslerden arta kalan zamanlarda yeni insanlar tanımak için kasabayı gezer arada kahvehanelerde insanlarla sohbet ederdi. Nurgül Hanım ve Nesim beyi anlatan öğrencisinden rica etmiş ve onları ziyarete gelmişti.
Karan bey güler yüzlü, edebiyat öğretmeni olduğıundan dolayı da güzel ve üsulune göre Türkçe konuşan insandı. Gençti 25 yaşlarındaydı. İstanbul’da doğup büyümüştü. Babası Tokatlı, annesi Sivaslı . Babası ve annesi de Tarih öğretmenliğinden emekliydiler. Karan tek çocuklarıydı ama onu da güzel yetiştirmişlerdi. Sosyal, insanlara yardım etmeyi seven , özgüvenli ve açık sözlü. Karan bey argo ve küfüre karşı insan olduğundan Nesim bey oğlu gibi sevmişti. Karan bey de haftada en az bir kere ziyaret eder Nurgül Hanım ve Nesim beye yeni çıkan kitaplardan getirir, kitaplar konusunda sohbet ederlerdi. Bu sohbetlerde bir gün Karan bey aniden şöyle sordu Nesim beye:
“Hocam, onca birikiminize rağmen genelde evde ve bahçede takılıyorsunuz, anladığım kadarı ile alış veriş ve mecburiyet dışında pek halkın içine çıkmıyorsunuz. Sizin gibi eğitim neferi bir insan sanırım kitaplarda yazmış, anılarını gençlere bırakmış insan gençlere terübelerini anlatmalı, değil m?i”
Nesim bey bunun üzerine genç meslektaşı Karan’a baktı. Bir süre O’nun yakışıklı yüzünü izledi. Karan’ın samimi olduğunu anlamıştı. Ama Nesim beyin dik dik bakmasını olumszluk olarak anlamıştı. Karan sorduğu soruya pişman olmuş, “sebebini anlatmasanız da olur” Hocam diyecekti ki ,Nesim bey gülümseyerek tane tane konuşmaya başladı.
“Bunu ben düşünmedim mi sanıyorsun Karan. Kaymakama, Belediye Başkanına, Milli Eğitim Müdürüne her fırsatta gittm anlattım. Okullarda konuşmalar yapayım. Güzel soru soranlara kalemler, defterler, kitaplar hediye edelim, dedim.Bir ses çıkmadı hiçbirinden. Israr etmenin anlamı da yoktu çünkü. Derler ki “gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş” diye boşuna dememişler. Gönülsz davet benim konuşmalarımı etkili yapmaz. Hocalar, yöneticiler içten samimiyetle davet edecek ki, öğrenciler ve gençlere etkimiz olsun. Bak Nurgül gerçekten öğrenmek isteyen akraba ve komşu çocuklarına evde Matemetik öğretiyor, etkili oluyor. Bayramlarda gelen gençlere kitap hediye ettim. Ama kimse bizi ciddiye almadı. Baktım arkamdan konuşuyor, söz verip yerine getirmiyorlar. Yaşlı adamız sonuçta faydamız olmadığı yerde neden çaba harcayayım?”
Karan tam da bir şey söyleyecekti ki Nesim bey, konuşmasına devam etti.
“İnsanların hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır” hadisini severim Karan Kardeşim. Bir sohbette iki kişiden biri sözünü tutmuyorsa, dinliyor ama icabına bakmıyorsa o sohbetin tadı yoktur. Tadı olmayan karpuz gibi olur sohbet, kelek çıkan , tadı olmayan karpuzu sen ne yaparsın, çöpe atarsın ya da hayvanlara verirsin değil mi ? Tadı olmayan o karpuzu da her hayvan yemez mesela. İşte bir tarafın konuştuğu öbür tarafın dinler gibi yaptığı , yani nezaketen dnlediği sohbette, söz veriliyor ve tutulmuyorsa işte kelek karpuz tadı görürüm o sohbette. Ne yazık ki günümüzde sohbetler buna benzer oluyor genelde. . Bu tadı tatmak yerine evde eşimle kütür kütür ses veren, bal tadı veren karpuz yemek bana daha çok yaşama sevinci veriyor” dedi.
Karan bu söz karşısında ne diyeceğini bilemedi. Sonunda Nurgül Hanım aklına geldi.
“Nesim bey ama Nurgül Hanım Matematik öğretiyor ve bayağı da saygı görüyor. Siz neden Edebiyat öğretmiyorsunuz?” Sorusuna karşısında Nesim bey gülmeye başladı.
“Karan Kardeşim, sen de Edebiyat öğretmenisin. Şu kasabada Edebiyatı hakkını vererek seven, ders kitabı dışında roman okuyan, hikaye okuyan, gerçekten de gelişmek amacı ile şiir yazan kaç tane insana rastladınız. Bizim imam şiir yazıyordu da ona “şiir yazmakla karın mı doyar imam efendi?” diye alay ettikleri için buradan gitti. Başka kasabalarda şiirleri her bayramda her törende okunuyor. Edebiyat seven insanları getir hep beraber saatlerce sohbet edelim Nurgül ablan köfte yapsın hem yiyelim içelim hem de Edebiyat konuşalım.”
Durdu, düşündü. Gülmeye, ardından da kahkaha atmaya başladı Nesim bey. Sonra konuştu.
“Bir gün kendini alim zanneden bir insana, dini eğitim almış olan. Çocukları topla, yarım kilo kıyma al hanımın köfte yapsın, hem sohbet edelim,hem edebiyat konuşalım. Çocuklarının arkadaşlarını da davet et, onlara da kitap hediye edelim demiştim de. Bana “zıkkım ye sen “demişti Buna kızınca da “ şaka yaptım sen ciddiye aldın “ hoca demişti. Böyle şaka mı yapılır Karan ?
Karan Nesim beye sevgi ile bakarken:
“Çok ayıp etmiş. O’nun yerine ben özür dilerim. Sizin gibi birikimli adama böyle söylenir mi ya hocam. O’nun adına utandım”
Karan durdu düşündü, Nesim beye baktı.
“Bu konuda haklısınız Nesim ağabey, insanlara yardım edelim derken, hakarete uğramak çok kötü olmalı. Bende bazen böyle muamele ile karşılaşıyorum. Bazen tahammül sınırımı aşıyor ama sabrediyorum. Siz yaşınız gereği tahammül edemezsiniz tabii. Anladım sizi. Bu konuyu daha açmayacağım. Ben sizi her zaman ziyarete geleceğim bu kasabada görev yaptığım sürece. Dinlemesini bilmeyene ve konuşmada saygı göstermeyene, konuşmanın tadını bilmeyene bir şey anlatılmaz tabii Nesim ağabey çok sağ ol” dedi.
Karan o konuşmadan sonra her zaman Nesim beyi ziyaret etti. Hatta evine davet edip Nurgül Hanımla bekar evinde ziyafet çekti. Saygısını eksik etmedi. Bu iki emekli öğretmenin söz ve verdiği hayat dersleri O’na Üniversite tadı verdi.
Bir gün Okul Müdürü Karan beye, öğrencilerle olan güzel iletişimini Edebiyatı öğrencilerine sevdirmesinin sebebini sorunca şöyle anlattı.
“Ben edebiyat bölümünde edebiyatı okudum. Ama hayatta anne ve babamdan da “Hayat Üniversitesi İnsanları sevme sanatı” bölümü, Nesim bey ile Nurgül Hanımdan da “azim ve kararlılık bölümü” tahsili yaptım. O yüzden ben öğrenciler üzerinde etkili olabilirim.Çünkü üç Üniversite tamamladım. Sevmesini ve anlamasını, saygı göstermesini bilene yaşlı ve bilgili İnsanlarmız okuldur Hocam” dedi.
Bunun üzerine müdür
“Doğru söze ne denir susulur Karan bey” dedi ve kahvesini yudumladı. Gözleri pencereden dışarı doğru kaydı. Karan beyin söyledikleri Müdürün bakış açısını değiştiriyordu galiba...