Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn
VİP ÜYE

Şelale

Yorum

Şelale

( 2 kişi )

1

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

136

Okunma

Şelale


Kayalıkların arasından akıp giderken duygularım, bir şelaleyi andırdığımı bilmiyordum iç dünyamın. Akıp gitmenin ancak yumuşak bir kalple olabildiğini ise yaşayarak keşfettim. Böyle olmasaydı sert kayalarla savaşıp duracaktım belki. Ben b/akıp geçmeyi seçtim...

Bir şelale gibi t/aşsam da aslında anı biriktiriyordum. Yazmayı da bu yüzden seviyorum sanırım. Kendi suyumda ruhumu yıkamak gibi bir şey olmalı yazmak. Yazarak arınmak...İnsan yazmadığı için üşür mü? Üşür evet. Çünkü kelimelerle ısınır insan. Hele de o kelimeler sese dönüşüp göğe, söze dönüşüp kağıtlara akmışsa değmeyin soba keyfime...Yandığımda serinlemek için bulutlara kalem uzatmışsam ve üşüdüğümde güneşe selam durmuşsam hep harflerim sayesinde...



Her insanın iç sesi onun müziğidir desem. Çünkü biz en çok kendimizi dinler dururuz...Kendi müziğinde kaybolmak ancak iyi bir iç sesi ile mümkün belki. İçinde kuşların ve çocukların cıvıldaştığı bir orman müziği ile...

Maksata ulaşmak için emsile bina dolaşalı yıllar olmuştu ve artık ruhu başa sarmanın hiçbir mantığı yoktu. İnsan aktıkça yaş alıyor, ağladıkça güneş açıyordu yüzü...Bereketin yüzü olmaktı şelale gibi ç/ağlamak. Akıtacak bir damlası olmayan insanın sanki bir hikayesi de yoktu, derince bakan gözlerde gördüm bunu. Suyu tersine akıtmaktı acı çekmek...Acının ve tatlının tadını alabilmekti sıradanlığı aşıp. Hayatı bütün tatlarıyla hissetmek bile bir ruh gurmeliği istiyordu. Yazmasam bunu ben de bilemeyecektim. Düşündüklerimi okurken buldum kendimi sonra, kaleme dalmanın az öncesinde...Düşünmek, okumak, okuduğunu düşünmek, düşündüğünü yazmak, yazdığını okumak gibi bir sürü yol taştı ruhumdaki şelaleden ş/aştım kaldım...



Güz yaprakları dökülürken düştüğüm göğün, hangi mevsiminde saklı bilinmezken ölümü, suyun sırrına nasıl erecek ruhum? Suyun içinde olup sudan haberi olmayanların dünyası burası...Suyun insana kuyu olduğu yer...Kendimizden korktuğumuz ilk andan itibaren yine kendimize akışımızın hikayesi. Sudan korkup suya anlatmak içindeki gamı. Su korkularımız, su geç kalmışlığımız, su anlattıklarımızın tortusu, su varlığımız ya da hiçliğimizin özeti...



Dağlar kendi enginliğinde güzeldi. Su akışında...Çalı çırpı toplamış ruhumla sohbet ediyordum. İnsan kendi ateşiyle güzeldi...Ateşimi kendi suyumla yakıp söndürüyordum her gece iyice anlamıştım bunu...Geceye bir kıvılcım bıraktım, bir söz, bir düşünce hepsi de suya dair. Sudan aynama bakıp kendimi daha çok sevdim...Sevmezsem beni, nasıl sevecektin diye ç/ağladım...Dağların arasından akarken ruhum, derinliği besleyenin su olduğunu bildim. Yerlerden akıp gitmenin, dağlardaki kocaman yalnızlığı bitirmediğini de...İnsan ya da dağ, su ya da taş fark etmiyordu. Kocaman bir şey olmanın adıydı yalnızlık. Ve yalnızlık doğal olana tanıklığı kolaylaştırıyordu. Mesele ormanı bir arada taşıyabilmekti. Orman ise bir sürü yalnızın birlikte taşma çabası...Bir ağaç da olabilirdim, bir yaprak, bir taş ya da bir ateş böceği, geceye ışık yayan. Kendini sevmeyi bilenler için ne olduğunun hükmü de kalmıyordu hamam böceğinin kitabında...



Eğer bir su isem kayalıklara şiir giydirmek içindi bütün çabam. Taşların tabiatına aykırıydı oysa kelimelerim. Dağları bir kibrit aleviyle yakmak istedim önce. Eğer dağı yakarsam yalnızlık kül olacaktı. Ama ben suydum. Yakmak değil yıkamak içindi bütün taşkınlıklarım...Ne vakittir böyle yağdığımı anlamak için ormana çevirdim damlalarımı. Yemyeşildim ve ağzıma kadar şiir doluydum...Bir yerim yoktu hayal sularında ama bir baktım her yer suydu...Sudan hayallerin kıymetlendiği bir devirde, kalemiyle taşları yontan, suyun çağıltısını dillendiren, alüvyon yüklü yüreklerdik yazdıkça hepimiz...



Y/aşarken zorlandığımız ama geriye baktığımızda şükrettiğimiz bütün yaşanmışlıklarımızın ortak adıydı alüvyonlaşmak...Kısır döngülerin, sancıların, geride bırakılmışlığın, yazgısına direnirken bile kendi toprağında yeniden bereketlenmenin sonucu bir dolu birikmişlik... Bazen de akmak ister ama akamaz ya insan. Tıkandım dediğinde yığılıp kaldığı toprak bir bakar ki; verimliliğin, sevginin, yeşertmenin, kısacası suyun anası olmuş çağlardır...Kalem olmak suyla toprağı kavuşturmaktı an gelip bozkırlar bahara selam durunca...Tükenmişliğe bir tutam harf serpmekti belki kim bilir?

Harflerimi sulamak için geceyi seçişim sabah güneşiyle ısınmak içindi belki, gündüzü havlu niyetine sarmak içindi kelimelerime...Geceyi seçtim çünkü iç sesimi sonuna kadar açıp dans edebiliyordum ormanda. Kuşların bile uykusunu bölen müziğimi en iyi gece dillendirebiliyordum sayfalarca...Peki sen kimi seçtin gece?



#alüvyon #suyunkenarında #birsuhikayesi #suyunhikayesi

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Şelale Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şelale yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şelale yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
GözyaşıÇiçeği
GözyaşıÇiçeği, @gozyasicicegi
12.11.2025 01:18:36
5 puan verdi
Hayat, bazen bir taşın üstünde durmak gibidir;
Ama taş, yalnızca akışını bekler,
Ve sen farkında olmadan taşla konuşursun.
İçinde akıtamadığın bir damla varsa,
O damla seni bekler;
Bekler ki sen onu kelimeye dönüştüresin.

İnsan, su gibi olmalı:
Taşlarla kavga etmeden yolunu bulmalı,
Kendi yalnızlığında ıslanmalı,
Ve ıslaklığıyla göğü beslemeli.

Yalnızlık,
Bir orman gibi karmaşık,
Ama bir ağaç gibi sadedir;
Kökler toprağa, dallar göğe uzanır,
Ve sen fark etmesen de, yapraklar seni taşır.

Aşk, öfke, hüzün, sevinç…
Hepsi bir suyun içinde çözünen tuzlar gibidir;
Tatlı ya da acı, fark etmez;
Önemli olan tadına bakabilmek,
Ve tadı bilmek, insanı bereketli kılar.

Yazmak,
Bir şelalenin taşlara fısıldadığı sırdır;
Ve her harf,
Seni kendine biraz daha yaklaştırır.
O yüzden yaz;
Yaz ki geceyi havlu, güneşi soba, kelimeleri su yapabilesin.

Ve bil ki,
Her çağlayan, kendi yalnızlığında güzeldir;
Her akış, kendi iç sesiyle uyumlu…
Sen akarken, taşlar aşınır;
Sen yazarken, dünya biraz daha anlaşılır olur…
Ve bir gün, kendine bakarken,
Suyun, taşın, gecenin ve sabahın birleştiği yerde,
“İşte burası benim” diyebilirsin,
Hiç kimseye ihtiyacın olmadan,
Sadece kendi müziğinle…

Yüreğinize sağlık
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL