0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
133
Okunma
Ev sessiz.
Duvardaki saat, dakikaları sanki düşünerek sayıyor.
Kalemim masada, önümde boş bir sayfa; ama içim hiç boş değil.
Çünkü yalnızlık dediğin, bazen kalabalıkların bile veremediği bir huzuru taşır içinde.
Ben bu sessizliğe alıştım, hatta onu sevmeyi öğrendim.
Yalnız yaşamak, insanı kendi nefesiyle yüzleştirir.
Bir fincan çayı karıştırırken, karışan aslında içindekilerdir.
Bir cümle yazarken, kelimelerin değil, kalbin dökülür kağıda.
Ve o zaman anlarsın ki, insanın kendine yetebilmesi en büyük lütuftur.
Bazen geceleri pencereyi aralarım;
Ay, gökyüzünde sükûnetle dolaşırken, kalbime Mevlana’nın sesi gelir:
“Yalnızlık Allah’a yakın olmaktır.”
O an anlarım; bu evde tek başıma değilim.
Her nefeste, her kelimede, O’na biraz daha yaklaşıyorum.
Yalnızlık beni olgunlaştırıyor, ama umutsuz kılmıyor.
Çünkü biliyorum ki, her sabah yeni bir başlangıçtır.
Her yazdığım kelime, bir duadır.
Her sayfa, içimdeki karanlıktan doğan bir ışık.
Bazen sessizliğin içinde O’nu duyarım;
Bir kuş sesiyle, bir esintiyle, ya da kalbime düşen bir huzurla.
Anlarım ki umut, kalabalıklarda değil, insanın iç dünyasında filizlenir.
Yeter ki gönül toprağı ıslak kalsın,
Yeter ki teslimiyetin gölgesi eksik olmasın.
Bu yalnız ev, aslında bir dergah gibi.
Her köşesinde sabır, her duvarında şükür yankılanıyor.
Ben burada, dünyadan biraz uzak ama hakikate biraz daha yakınım.
Belki kimse kapımı çalmıyor,
Ama ben her sabah Rabbimin kapısını çalıyorum:
Sessizce, kalbimle...
Ve biliyorum,
Her dua bir yankıdır,
Her yalnızlık bir imtihan,
Her umut ise ilahi bir armağan.
Abdurrahman Tümer
5.0
100% (1)