0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1721
Okunma

Öğretmen Yazar ilyas Türkay:
“Cankurtaran” romanımı pek çok okura,talebeme,kuruma,yazara armağan ettim. Güzellikler paylaştıkça çoğalır ve kitaplar hakiki manada çok güzeller.
SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okulları okudunuz ve nerede çalıştınız?
İLYAS TÜRKAY- Merhabalar. Adım İlyas Türkay. 36 senedir bu dünya hanında misafirim. Aslen Erzurumluyum. Denizli’de doğup büyüdüm. Tüm eğitim hayatım Denizli’de geçti. Pamukkale Üniversitesi mezunuyum. 2013’te Sulusaray’da Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak göreve başladım. 11 sene orada bulundum. Geçen yıldan beri Tokat Merkez’de Uluslararası Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde görevimi ifa etmekteyim.
SORU- Yazma hikâyenizi anlatır mısınız?
İLYAS TÜRKAY- Ortaokul yıllarımdan beri yazıyorum aslında. Şiir ile başlayan edebiyat serüvenim denemeler,günlük, anı,kısa öykü karalamaları ile devam etti. Ayrıca öğrencilerim için bazı konularda kendi test sorularımı yazarak öğrenme eksiklerini tamamlamaya çalışırdım. Pandemi döneminde, uzaktan eğitime geçildiği günlerdeki rutinim dışında bir şeyler yapma ihtiyacı hissettim. Karantinaların yoğun olduğu, sosyal hayatın durma noktasına geldiği o yıllarda bir sabah, aktif şekilde üretmeyi seven bir öğretmen olarak bedenen uzak kaldığım insanlara “yazarak fayda sağlama” amacı gütmeye başladım. Kitap okumayı çok severim ama bu durum zihnimde imge,sembol,rakam ve simgelerin uçuşmasına neden oluyordu ve baş ağrısına dönüşüyordu. Ufaktan yazmaya başladığımda zihnen ve fikren rahatlamaya şahit olunca “kaleme kuvvet” diyerek vites büyüttüm. Hâli hazırda şiir,roman ve deneme yazmaya devam ediyorum.
SORU- Yazma sevgisi nasıl tutkuya dönüştü?
İLYAS TÜRKAY- Sulusaray’da iken talebelerimle ara sıra okul dışı zaman dilimlerinde bir araya gelerek onların sorunlarını dinler ,elimden geldiğince dertlerine deva sunmaya çalışırdım. Bir araya gelişlerimizden, muhabbetlerimizden dolayı o kadar mutlu olurlardı ki “Bize anlatıklarınızı neden kitaplaştırmıyorsunuz hocam?” diye sorduklarında güzel vatanımın dört bir tarafındaki pırlantalara da ulaşma gayesiyle yazma faaliyetlerimi sıklaştırdım. Gençlerin ilgi alanlarını ve sorunlarını tespit ederek işe başlamam sebebiyle yazılarım özellikle genç okurlarda karşılık buldu. Çok güzel geri dönüşler yaparak diğer kitaplarımı yazma hususunda cesaretlendirdiler beni.
SORU- Bugüne kadar kaç kitap çıkardınız ve konusu neydi?
İLYAS TÜRKAY-Üç kitaptan oluşacak bir seri yazıyorum. Bu serinin ilkini geçen yıl “Cankurtaran” adıyla okurlarla buluşturmak nasip oldu. İkinci kitabımız da yazım aşamasında. “Cankurtaran” romanımızda sorun yaşayan herkesi bir “Can”, o sorunlara çözüm sunan herkesi bir “Cankurtaran” olarak gördük. Gençlerin yaşadığı problemlere değinerek bu problemlerin çözümünde öğretmenlerin rolünün azımsanmayacak derecede büyük olduğunu vurguladık. Öğretmenden öğrenciye, anneden babaya, abiden/abladan kardeşe, esnaftan mahalleliye kadar herkese görevlerini hatırlatacak bir kitap olduğu kanaati hâsıl oldu birçok okurumda.Uçurumun kenarındayken kendisine el uzatanlar vesilesiyle hayata tutunanların iyi olma çabalarını sunduğumuz bu kitapta hayatın yaşamaya değer olduğu gözler önüne serilmekte. Bol miktarda betimleme ve tefekkürlerle okuyucu düşünmeye sevk edilmekte,bakmak ile görmenin çok farklı olduğu nazara verilmektedir. Dinden bilime ,aile yapısından gençliğin çıkmazlarına varana kadar pek çok konuyu okurların beğenisine sunduk.
SORU--Kitap okumayı da kütüphanelere kitap hediye etmeyi de çok seviyorsunuz.Bu sevginizin kaynağı nedir?
İLYAS TÜRKAY- Kitabı gerçek bir dost olarak görüyorum: Kimsenin hakkında konuşmaz,kaliteli zaman geçirmeye olanak tanır,eğitir,öğretir,ufuk açar vb. Kitap hediye ederek herkesin bu faydalara erişebilmesini sağlamaya çalışıyorum. “Cankurtaran” romanımı pek çok okura,talebeme,kuruma,yazara armağan ettim. Güzellikler paylaştıkça çoğalır ve kitaplar hakiki manada çok güzeller.
SORU- “Kitap okumayan bir milletiz.” Önyargısına rağmen çocuklar kitap okuyor sanırım. Nedeni nedir?
İLYAS TÜRKAY- Yeni neslin çok daha iyi okuduğu kanaatindeyim. Bunda gayretli öğretmenlerin, şuurlu ebeveynlerin, çocukların ilgi alanına hitap eden bol miktarda içerik üreten kalemşörlerin etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.
SORU- Çocuklara kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz?
Her şeyden evvel kitaba bir ilim kapısı olarak bakmalı. “Kitap okursam netlerimi artırırım,soru çözme kapasitem artar.” Diye bakmamalı olaya. “Beşikten mezara ilim öğreniniz.” Hadisini şiar edinmezsek tıpkı bazı öğrencilerimizin dediği gibi “Hocam,bu ders/konu ne işimize yarayacak ki?” yanılgısına düşmüş oluruz. Katsayısı düşük olan veya sınavlarda soru sorulmayan derslerde uyumaya başlarız. Çocuklarıyla bir arada kaliteli zaman geçirememekten şikayetçi aileler,evlerinde okuma saatleri oluşturarak evlatlarının en iyi arkadaşa ulaşmalarını sağlamak zorundadırlar. Elinde kumandayla “Haydi git de kitabını oku!” cümlesi hiç de samimi değil.Çocuklar,ebeveynlerinin sözlerinden ziyade tavırlarını taklit etme eğilimindedir. İşte tam da bu yüzden evlat,ailesinin aynası.Çocuklarımızın ilgi/yetenek/hobi durumlarını tespit ederek onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırabiliriz.
SORU--Sizce kitap okumayan bir toplum olarak neyi kaybediyoruz?
İLYAS TÜRKAY- Ülkemizde okuma-yazma oranı %100’e yaklaşmış vaziyette olmasına rağmen okur-yazar oranı maalesef çok düşüktür. “Okuyup da ne olacaksın?” diyenlerin çok olduğu,denetimli serbestliğe tabi olan bazı insanlara ceza olarak kitap okumanın verildiği,düşünen adam heykelinin ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinin bahçesinde olduğu bir ülkede yazarlık hakikaten zor zanaat.Durum bu şekildeyken maddi bir kaygıyla yazmadığımız gayet aşikâr. Amacımız -az da okusa- bir şeyler okuyanların kitaba olan bağlılıklarını artırmak,okumayı sevdirmek ve gök kubbede hoş bir sada bırakabilmek.
Okumayan insanla okuyanın hayal güçlerinin ne denli farklı olduğu malûm.
Ayrıca kitap insana incelik katar.
Yüksek dozda sakinleştirici içerir.
Başkalarını değiştirmeyi amaçlamayı bıraktırarak değişimi,kişinin kendinden başlatır.
Kitaptan uzak kalan aslında tüm bu güzelliklerden uzaklaşıyor,kaybedenin ta kendisi oluyor.
Soru- -Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İLYAS TÜRKAY -İyi bir yazar olmanın yolu,iyi bir okuyucu olmaktan geçer. Okuyarak yazım tekniklerini, üslup çeşitliliğini ve hikâye anlatımını kavrayabiliriz. Okuduğumuz her kitap, yazarlık yolculuğumuzda bir rehberdir aslında. Dolmadan taşılmıyor ve dolum işi kabre kadar sürüyor. Ne kadar dolabildiysek!
Kağıt kalemle dertleşmeyi huy edinmeli.
Mürekkebin,toplumlar ve devletler için hayatî öneminin farkında olmalı.
Yazdıklarımızın eleştirilmesinden korkmamalı. Çünkü her bir yapıcı eleştiri, eserin açığını kapatmak adına yapılan bir yatırımdır.
Yazarlık, yalnızca bir masa başı işi değildir. Başlı başına bir gözlemciliktir hakikatte. Sokakta yürüyen yaşlı bir çift, yaprağın dalından kopup süzülüşü, küçük yaşta büyümek zorunda kalan bir evladımızın boynu bükük, gözü nemli, mahzun vaziyeti ,izlediğimiz bir film ya da insanlarla iletişim kurmak insana büyük ilhamlar verebilir. Bakmanın ötesine geçerek görmeye çalışmalı. Bu durum, aynı zamanda yazara olağanüstü betimleme yeteneği kazandıracaktır.
Kötülükleri asla bitiremeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz. Gök kubbede hoş bir yazı bırakmak bunun güzel ve etkili bir yoludur.
Basılı ilk eserim olan “Cankurtaran” romanımı dört senede yazabildim. Sabır acı olsa da meyvesi tatlıdır. Ve inanın,meyveye ulaşabilmek için tüm acılıklar katlanmaya değer.
Mürekkebiniz bol,hayal dünyanız geniş,kaleminiz kuvvetli,zihniniz berrak olsun. Esen kalın.