0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
117
Okunma
Hayatta bazen anlam veremediğimiz durumlarla karşılaşırız. Kimseye zarar vermediğimiz, hatta iyi niyetimizi açıkça ortaya koyduğumuz hâlde bir anda bazı insanların bize karşı tavır aldığını fark ederiz. Sanki sessiz bir savaş başlamıştır. Nedenini bilmediğimiz bu uzaklaşmalar, dedikodular ya da küçük düşürme çabaları aslında çoğu zaman bize değil, o insanların kendi iç dünyalarına yöneliktir. Çünkü senin varlığın, onların gizlemeye çalıştığı yaraları hatırlatmıştır.
Bazı insanlar dışarıdan güçlü görünür ama içlerinde değersizlik duygusuyla baş etmeye çalışan bir çocuk taşır. Bu çocuk, bir başkasının özgüvenini, huzurunu ya da içsel dengesini gördüğünde korkuya kapılır. Çünkü senin sessizliğin onların gürültüsünü yansıtır; senin duruşun onların eksikliğini görünür kılar. İşte o an, sen farkında olmadan onların kırılgan özdeğerine dokunmuşsundur.
Senin enerjin, onların içinde yıllardır bastırdıkları hesaplaşmaları uyandırır. Bu hesaplaşma, “Neden o mutlu da ben değilim?” sorusuyla başlar. Oysa sen sadece kendin olursun; kimseyi geçmeye, kimseyi küçültmeye çalışmazsın. Fakat bazı insanlar, senin ışığını kendi gölgeleriyle kıyaslar. Işığını kısmak isterler çünkü sen parladıkça kendi karanlıklarını daha net görürler.
Böyle durumlarda en büyük hata, onların davranışlarına anlam yüklemeye çalışmaktır. Çünkü senin görevin, başkalarının yaralarını iyileştirmek değil, kendi yolunda yürümektir. Onların içsel kırılmalarının sorumluluğunu taşımak zorunda değilsin. Sen değiştiğinde, olgunlaştığında, kendini fark ettiğinde bu bazılarını rahatsız edecektir. Çünkü senin farkındalığın, onların farkında olmadan bastırdıkları yönleriyle yüzleşmelerine neden olur.
Unutma; senin sakinliğin, bazılarını huzursuz edebilir. Senin gülüşün, bazılarını tetikleyebilir. Çünkü sen, onların ulaşamadığı bir huzuru temsil edersin.
O yüzden kimsenin iç çatışmasının hedefi olma diye kendini suçlama.
Sen sadece kendi yolunu aydınlat.
Zaten sen parladıkça, karanlıkta kalanlar gözlerini kısacaktır.