1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
141
Okunma

Sana yazamıyorsam, seni yazarım sevgilim...
Kurumuş bir dalın, zemine yasak bir ihtimal gibi düşüşüne şahit olmak gibi. Kızgın, kırgın, yaralı ve sapsarı bile değil artık bu yalnızlık.
Yalanı yolda görüp, yılanın adresini ona sormak gibi.
Seninle yaşayamıyorsam, seni yaşarım sevgilim. Bir imza atılıp, sevdanın köhne sokağında duvara monte edilir gibi, her savaşın kanununda ve çiy bir sonbaharın kurgusunda sensizliğe her sarılışında kalbimin; yaşarım ve bir köy yanar gibi içimde.
Alevleri tuz, alevleri buz, alevleri sek... Seni sevmekte dost bilirim.
Seninle gülemiyorsam, senin için ağlarım sevgilim. Gözbebeklerimden süzülen her yaşın doğumunu şiddetle senden karşılar doğumhaneler. Anaya kerte, babaya selam olur sevda toprakları.
Bu gece de kelimelerin bademinde bir hataya şifonyer, bir hatıraya bedel vuruşları notalıyor piyanolar. Dinle müziği: soft ve tükürüp nedreti; nefrette müsait çizelgesi çilekeş tonguçlara... Zorlu bir savaş bu aşk.
Çizgisi alnında var olan heyecanlı, bariyerli yolların gözlerime yaşamakla dolamadığı hayatta, seni göremiyorsam; hayalinle yaşarım.
Çoktan geçkin ve leopar desenli salonun ezber hediyesine, beni çizmek isterken yaşam; yazar olduğumu söylediğim kelimelerin doktor unvanını alıp, sepet beşik seni yol bilir hileli sevda ucubeleri.
Sen bana aitsen, bana aitsin sevgilim. Koltuklarda varlığının heceli gövdesi olmazken, hayalinin koltuğuna sığacak bir düzenek kurarım gönül ipliğimde, uzadıkça uzar.
Sirenler çalıyor. Birinin arabası, ötekinin refakatçi gecesi çalınıyor herhalde. Efsaneleri yaşayanlar ile seni... Seninle yaşayamayan ben, her yeni günde daha çok çarpışıyoruz. Çok şahane!
Dizim, kolum, ayağımın serçe parmağı da seni görmeyi çok istiyor. Gülüşünün zemzem suyu sanırken kalbim seni; seni yaşayamadığım hayatımdan özür diliyorum.
Helal, harama el yazısıyla aşk salçası yedirirken görmüşler bizi. Biz yapan ruh bağımızı... Ben, sakıncalı bir gönülçelen; sen, korku dolu nefis aşkın özünü yalayan ve sonra yapraklarını bize hep döker diye sonbahar... Onu kovalayıp kendinden kaçıran olmuşsun.
Uzun, uzadıkça uzuyor. Lebin aheste gecesinde dudaklarının beni istemeyişine emekleyen hislerin, “Nasılsın?” diyor sabaha. Bensiz, hissiz ve olgunluk zirvesinde.
Bohem, irkilip ürkünç opaklarda bir gün işte... Herhangi bir gün derken ben sensiz geçen her güne; sen, kahkahanı davlumbazın ince nüansına dinletip, doğal gazın vehimli kederlerine, “Sıcakkanlı gülüşüm bu benim,” demişsin.
Sen, benden başka herkese hep bir şeyler söylemişsin.
Tutum, tutukluluk bu vardiyada. Her gece sana nöbetteyim; güvenliğin oraya savrulup, kulübenin kapısında kendimi bekliyorum. Çünkü sen yokken kendime bile gelemiyorum.
Başın dönerdi biz birbirimize düşerken. Artık Karacaoğlan ile çarpışıyoruz. Pir Sultan Abdal, gönlümün barışık tekrarlarını sabahın en erken saatine yazıyor ama biz uyanık değiliz artık.
Bölüm, kara borsanın soygun duvarlarında bir istimlak. Parça parça dağılıyorum kaderimde.
Şikayeti yazıyorum, sen kaderime yazılmazken. Kaç dakika konuştum şimdi sensizlikle? Dram, melodram ve sıralı mı, sıvalı mı derken; cenneti derya gözlerine seni sorup, ensiz en çok sensiz kalan garip gönül, saçmalardan saçmalık beğendi.
İmam bayıldı.
Şakşuka, Tarık Mengüç’te hayat buldu.
Tiyatral dokunuşlarına senaryolar yazıldı, kimsenin okumadığı.
Lokum, bir şekerden sayılıp diyabetik hatalara maruz kaldı.
Her şey olurken bir tek şey olamadı: olamadık.
Gülün teninde kaktüs, begonyaların gözlerinde aksözler intihar etti.
Ak, en çok senden söz istedi.
Tamamlanıp bir bütün olabilmek için.
Dokunursam sana, kelimelerimin er meydanında sergilenip, seni sensiz sevişiyle gururlanmasından mütevellitim sevgilim.
Muteberim... Yolsa ve geçse sevda, her günden uzun uzun...
Kazalar olsa, yaya geçidinde hür bir unutuşun koşuşunda...
Ben yine sadece seni yazarım, kalbime.
Tuğun, tunalar boyunca hiç kalışında bir selâ ise aşk; sen bana melodik bir ezan...
İmana geldiğim.
Çok sevip, çok yaşarken...
Haydi, kimseye söyleme.
Ben sana söylemiyorum bu aşkı.
Yola geldim. Yaramazın zorluğu burada tükendi.
Uslu, esli ve çok darbeli yazışlarda, bir daha seni çok sevmek dileğiyle sevgilim.
Mektubun ederi çoktan denemeye hatıra olmuş.
İmzamı atıp, gidiyorum işte.
Dilara AKSOY