Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Filozof Sosyolog
Filozof Sosyolog
VİP ÜYE

TOPLUMSAL CİNSİYETİN GÖLGESİNDE GÜVEN MESELESİ

Yorum

TOPLUMSAL CİNSİYETİN GÖLGESİNDE GÜVEN MESELESİ

( 3 kişi )

18

Yorum

17

Beğeni

5,0

Puan

659

Okunma

Okuduğunuz yazı 2.11.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
TOPLUMSAL CİNSİYETİN GÖLGESİNDE GÜVEN MESELESİ

TOPLUMSAL CİNSİYETİN GÖLGESİNDE GÜVEN MESELESİ

Bu seferki yazımı biraz karşı cinsi eleştirir, biraz da iğneyi kendime batırır gibi yazmak istedim. Sürekli yara almış bir kadın olarak, insan olmanın ve sevginin temelinde yatan en gerçek duygunun “güven” olduğunu bir kez daha hatırladım.

Uzun yıllardır kadınların yaşadığı güven kırılmalarını hem bireysel hikâyelerde hem de toplumsal anlatılarda gözlemliyorum. Kadınlarla yapılan sohbetlerde, sosyal medyada paylaşılan deneyimlerde ya da gündelik yaşamın küçük anlarında bile, “Her erkeğe güvenilmez” cümlesi sıkça karşımıza çıkıyor. Bu söz, ilk bakışta öfke veya genelleme gibi görünse de, aslında kadınların yaşadığı ortak bir duygunun ifadesi: hayal kırıklığı, temkin ve farkındalık.
Bu nedenle bu yazıyı, kadınların neden bu cümleyi dile getirdiğini bireysel bir öfke üzerinden değil, toplumsal bir yapı üzerinden çözümlemek amacıyla kaleme aldım. Çünkü mesele tek tek erkekler değil; erkekliğin nasıl toplumsallaştığı, güven kavramının nasıl şekillendiği ve kadınların bu süreçte nasıl bir duygusal bedel ödediğidir.

Toplumsal Cinsiyetin Güven Üzerindeki Gölgesi

Toplumda güven, duygusal bir bağ kurmanın temel koşulu olarak görülür. Ancak kadın ve erkek arasındaki güven ilişkisi, tarih boyunca eşit bir zeminde kurulmamıştır. Patriarkal kültür, erkeği güçlü, yönetici, akılcı; kadını ise duygusal, fedakâr ve bağımlı olarak konumlandırmıştır. Bu roller, yalnızca bireylerin davranışlarını değil, ilişkilerin biçimini de belirlemiştir.

Erkeklerin duygusal sorumluluk almaktan kaçınmaları, sevgi yerine otoriteyi, empati yerine kontrolü tercih etmeleri; güveni zedeleyen temel dinamiklerden biridir. Kadın, çoğu zaman ilişkide duygusal emeği üstlenen, fedakârlığı doğal bir görev gibi yaşayan kişi olurken, erkek duygusal olarak mesafeli, hatta çoğu zaman hesap vermekten kaçınan bir figüre dönüşmüştür. Bu dengesizlik, kadınların güven duygusunu zedeleyen sistematik bir sonuç yaratmıştır.

“Her Erkeğe Güvenilmez” Sözünün Sosyolojik Arka Planı

“Her erkeğe güvenilmez” sözü, bireysel bir tecrübenin ürünü değildir. Bu cümle, kuşaklar boyunca aktarılan toplumsal hafızanın bir yansımasıdır. Kadınlar, güvenmek istedikleri erkekler tarafından aldatıldıklarında, kandırıldıklarında ya da duygusal manipülasyona uğradıklarında yalnızca bireysel bir acı yaşamazlar; aynı zamanda toplumun kendilerine biçtiği rollerin ne kadar kırılgan olduğunu da görürler.

Toplum, kadına güvenmeyi değil, “temkinli olmayı” öğretmiştir. Çünkü kültürel anlatılar, erkeğin sadakatsizliğini “doğal”, kadının sabrını ise “erdemli” saymıştır. Bu nedenle “Her erkeğe güvenilmez” cümlesi, bir isyan kadar bir farkındalıktır da. Kadınlar bu sözle aslında şunu demek ister: “Artık körü körüne güvenmeyeceğim, çünkü güven de tıpkı sevgi gibi karşılıklılığı hak eder.”

Erkeklik Algısı ve Güvenin Erozyonu

Modern toplumda erkeklik hâlâ güç, hâkimiyet ve kontrol üzerinden tanımlanıyor. Bu tanımların içinde şeffaflık, duygusal açıklık ve empatiye pek yer yok. Birçok erkek, duygusal olarak kendini savunmasız hissetmemek için duygularını bastırıyor; bu da ilişkilerde samimiyetin ve güvenin gelişmesini engelliyor.

Erkekliğin bu biçimi, sadece kadınlara değil, erkeklerin kendilerine de zarar veriyor. Çünkü güven, karşılıklı açıklık ve sorumluluk gerektirir. Erkek, duygusal sorumluluk almaktan kaçındığında, kadın da ilişkide yalnızlaşır. Zamanla bu yalnızlık, bir tür “kolektif güvensizlik kültürü”ne dönüşür. Kadınlar kendi aralarında, “Her erkeğe güvenilmez” derken, aslında sistemin yarattığı bu dengesizliğe dikkat çekerler.


Güvenin Yeniden İnşası Mümkün mü?

Elbette mümkündür, ama bunun yolu bireysel değişimlerden çok toplumsal dönüşümden geçer.
Güvenin yeniden inşası, erkekliğin yeniden tanımlanmasıyla başlar. Erkeklik, gücün değil, empati ve dürüstlüğün bir ifadesi haline geldiğinde; kadınların duygusal emeği görünür kılındığında; toplumsal cinsiyet rolleri sorgulandığında, belki o zaman bu cümle yerini başka bir ifadeye bırakabilir:

“Her insana güvenilebilir, yeter ki o güveni hak etsin.”

O güne kadar ise, “Her erkeğe güvenilmez” sözü yalnızca bir kırgınlığın değil, bir bilincin ifadesi olmaya devam edecek. Çünkü kadınlar artık sadece sevmek değil, güvende hissetmek istiyor.


Sonuç: Kırgınlık Değil, Farkındalık

Bu yazı bir öfkenin değil, bir farkındalığın sonucudur.
Kadınlar artık sessiz değil; deneyimlerini, kırılmalarını ve umutlarını dile getiriyor. “Her erkeğe güvenilmez” derken aslında bir cinsiyeti değil, bir zihniyeti eleştiriyorlar. Ve bu eleştirinin amacı, kutuplaşma yaratmak değil; ilişkilerde eşitlik, şeffaflık ve karşılıklı güvenin mümkün olduğunu hatırlatmaktır.

Belki de en doğru cümle şu olmalı:
“Her erkeğe güvenilmez, çünkü güven insan olmanın sorumluluğunu gerektirir. Ve insan olmak, cinsiyetten çok daha büyük bir meseledir.”

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Toplumsal cinsiyetin gölgesinde güven meselesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Toplumsal cinsiyetin gölgesinde güven meselesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TOPLUMSAL CİNSİYETİN GÖLGESİNDE GÜVEN MESELESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Filozof Sosyolog
Filozof Sosyolog , @filozofsosyolog
3.11.2025 01:44:45
Değerli okurlar, site arkadaşlarım, değerli şair ve yazar üstadlarım,

Ben bu yazımda pozitif ayrımcılık yapmıyorum.
Sonuna kadar sabırla, doğru anlayarak okursanız, daha cinsiyetsizce yorum yapabileceğinizi düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Sevil Sev
Sevil Sev, @sevil-sev
3.11.2025 23:10:17
Değerli yazar,

Cinsiyet, güven ve erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkilere dair toplumsal normlar temalarını ele alan ve okuyucuyu bu konuda düşündürmeye sevkeden bir deneme (makale) yazınız için teşekkürle başlamak istedim yorumuma.


Yazınız ,ataerkil normların cinsiyet ilişkilerinin dinamiklerini nasıl şekillendirdiğini ve bunun kadınlar üzerindeki duygusal etkisini araştırarak , erkekliğin yeniden tanımlanmasını ve karşılıklı empati ve sorumluluk temelinde güveni yeniden inşa etmek için kolektif bir çabayı savunmakta.
Yine yazı , tartışılan konuların ağırlığını yansıtarak , kadınların duygusal deneyimlerinin ciddiyetini vurgulamakta olduğunu görmekteyiz.

Toplumsal cinsiyet normlarının güven kavramını belirsizleştirdiğini veya çarpıttığını ima ederken tematik ilerleme metin boyunca süreklilik duygusunu arttırmış.

Her erkeğe güvenilmez" ifadesi, kadınlar arasında yaygın olan duyguyu ve güvensizliğin sistematik doğasını vurgulamak için tekrarlanırken,
anlayışı geliştirmeyi ve düşünmeyi teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Metin, sosyokültürel bağlamı incelemeye ve son olarak çözümler önermeye kadar mantıksal olarak ilerleyen paragraflar halinde yapılandırılmış.


cinsiyet eşitsizliği sorunlarıyla boğuşan bir toplumda bulunan bir bağlamı gösteren
düşünceli bir ses.

Güne yakışmış tebrikler.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
3.11.2025 12:36:35
5 puan verdi
elbette eleştiri olmalı ancak cinsiet ayırımı olmamalı haklı gerekceler olsada kutlarım bu çalışmanızı sagılar sunarım
elif.kurt
elif.kurt, @elif-kurt
3.11.2025 11:05:25
Ve insan olmak, cinsiyetten çok daha büyük bir meseledir.”
bu cümlenize şapka çıkarılır , insan olmak konusunda sıkıntılar var, doğrular ve erdemler belli bunun cinsiyeti yok,

Yüreğinize sağlık bu farkındalık için, sevgiler , saygıyla
Etkili Yorum
Sevay
Sevay, @sevay
3.11.2025 10:37:07
Yüreğe dokunan bir farkındalık yazısı.
Kırgınlığın değil, bilincin sesi olmuş.
“Her erkeğe güvenilmez” derken aslında bir cinsiyeti değil, bir zihniyeti sorguluyor.
Yazı yargılayıcı değil ama sorgulayıcı.
Güvenin insan olmanın sorumluluğu olduğunu hatırlatan çok kıymetli bir yazı.


Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Gerçekten “günün yazısı”🌹 olmayı hak etmiş, kutluyorum.
UFFUK
UFFUK, @uffuk
3.11.2025 09:36:25
Yetmişe yaklaşan yaşımda ve kırk yıllık evliliğimde bu sözün benim ve eşim nezdinde bir karşılığı yoktur. Başlık ve yazı "Her" diye başladığına göre kapsamı içine giren erkeler elbette vardır ama kadınlar da vardır. Yani "Her" diye başlamış ama genelleme yapar gibi yazmışsınız.

Sizden bir yazı daha beklerim: Tek eşlilik insan sayısına (neredeyse eşit) uyunsa da insan doğasına da uygun mudur?

Saygılar.
Feride Temel
Feride Temel, @feridetemel
3.11.2025 07:16:50
Yazınızı dikkatli okudum. Son cümleyi en yakın buldum. Güven toplumsal bir mesele kadını erkeği yok. Emeğinize sağlık.
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
3.11.2025 07:03:55
Yazıda çok büyük iki talihsizlik var düşüncesindeyim.
Birincisi; yazının adı “her erkeğe güvenilmez” ilk anda genellemeden bağımsız bir söz gibi görünüyorsa da olayın merkezine alınan “erkek” açısından cinsiyetçi ve taraflı bir yaklaşım. Lütfen doğru anlaşılsın, buradaki asıl mesele “güven” gibi bir kavramın tek bir cinsiyet üzerinden değerlendirilmiş olmasındandır.

İkinci büyük talihsizlik; yazının sonunda kullandığınız cümleyle yazıya başlamalıydınız. “Her erkeğe güvenilmez, çünkü güven insan olmanın sorumluluğunu gerektirir. Ve insan olmak, cinsiyetten çok daha büyük bir meseledir.”

Bilirsiniz, insanlığın ilkel komünal toplumdan sonra yaşadığı en büyük sorun “mülkiyet” kavramı üzerinden şekillenmiştir. Ve elbette bilirsiniz, özellikle tüm peygamberlerin indiği bu coğrafyada , o mülkiyet dediğimiz şeyler içerisinde “kadın” açık ara ilk sıradadır.

Saçı başı açık diye, giyimi kuşamı uygun değil diye aşağılanır veya daha kötüsüne reva görülür. Çocuk yaşta evlendirilir, üç kadının üzerine dördüncü “kuma” olarak gider, ağız dolusu gülmesi dahi ayıptır, günahtır.

Güven dediğiniz şeyi “insan olabilmek” bağlamından koparıp “erkek” merkezli ele alırsanız eğer, varacağınız yer, erkeğin toplumsal hiyerarşi içerindeki yadsınamaz "haksız üstünlüğü" noktasından hiç bir farkı kalmayacaktır

Bakış açımız sadece “eşitlik” üzerinden olmalı ve tüm “farkındalık” projektörlerini bu noktaya çevirerek, asıl mücadelemizi “insanlığı” bu noktaya taşımak üzerine kurgulamalıyız.

Bu uğurda alınacak çok yolumuz var, fakat kararlıyız “ya yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da dünyamıza inecek ölüm”
Saygılarımla.



Volkan70
Volkan70, @volkan70
3.11.2025 04:36:57
5 puan verdi
Bir alıntı ile ekleme yapmak istedim izninizle .. Saygımla hep

"2025 Yılının İlk 6 Ayında Erkekler Tarafından 136 Kadın Öldürüldü, 145 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu.
2025 Haziran Raporu*
1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin üzerinden 4 yıl geçti. Bu 4 yılda, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ne kadar hayati olduğu verilerimizle görünür oldu. Haziran ayında 15 kadın cinayeti, 26 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından geçen süreçte, her yılın ilk 6 ayına baktığımızda kadın cinayeti sayısının arttığını görüyoruz. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü.
Siyasi iktidar, 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. Üstelik bunu yalnızca sembolik bir yıl olarak değil, önümüzdeki on yıla yayılan geniş çaplı bir politika yönelimi olarak kurguluyor. Ancak bu yönelimin merkezinde, toplumsal sorunlara bütüncül çözümler üretmek değil; aile üzerinden kadınlara yeni sorumluluklar yüklemek yer alıyor.


Derinleşen yoksulluk, temel haklara erişimde yaşanan ciddi eşitsizlikler ve sosyal destek mekanizmalarının zayıflaması ortadayken, iktidarın odağını kadınları yeniden doğurmaya, bakıma ve ev içine yönlendiren uygulamalara kaydırması, hem toplumsal gerçeklikle çelişiyor hem de çözüm üretmiyor.

Doğurganlığı teşvik eden bu politikalar, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını, yaşam tercihlerini ve beden özerkliğini görmezden geliyor. Oysa güçlü bir toplum, kadınların özgür olduğu; çocukların güvende büyüdüğü; bireylerin eşit yurttaşlar olarak haklarına erişebildiği koşullarda kurulabilir.

Bugün kadınlar hâlâ en çok “en yakınları” tarafından öldürülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak uzun yıllardır tuttuğumuz verilerde bunu açıkça görebiliyoruz. 2025’in ilk 6 ayında 96 kadın, aile üyesi bir erkek tarafından öldürüldü. Yaşamdan koparılan, barınamayan, geçinemeyen, korunamayan milyonlarca insanın olduğu bir ülkede aileyi merkeze alan ama bireyin haklarını yok sayan bu yaklaşım, sorunu çözmekten çok, üzerini örtmeye çalışıyor.

Eşitlik olmadan ne güçlü aile olur ne de umutlu bir gelecek. Gerçek ihtiyaç, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve sosyal adaleti önceleyen bir dönüşümdür."
KAYNAK :https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/veriler/3145/2025-ilk-6-ay-kadin-cinayeti-raporui
Arıkann
Arıkann, @ar-kann
3.11.2025 01:53:08
Öncelikle,yazıdaki " güven" kavramı evrim süreci ile ilişkilendirelerek daha kapsamlı sebepler ve sonuçlar üretilir.Güven,ilkel komünal toplumdan beri duygu ve güç sentezidir..Evrim diyorum, çünkü; bir olayın ortasında kalarak başlangıçsız bir hikaye düşünülemez.

Güven kavramını evrimsel olarak açarsak kadın - erkek arası duygusal ve cinse temasın kökenine inmek gerekiyor.

Hep sorarız erkekler neden kadınların peşinden koşar ?Neden rekabet eden erkekler ve tercih eden kadınlar oluyor?Çünkü cinsiyet rolleri, ürettikleri gametlerin farklılıklarından
doğmaktadır: Dişiler daha az sayıda ve genelde hareket edemeyen ama besleyiciliği fazla olan gametler üretirken erkekler çok sayıda küçük boyutlu ve hareket edebilen gametler üretir. Nasıl iktisatta az olan şey kıymet kazanıyorsa Burada da üreme açısı dan az olan değer kazanmaktadır.
Ayrıca bu durumun sonucunda dişi için gebelik riskli ve maliyetli, yavrular küçükken dişi için risk büyük (av olma ihtimali yüksek) - o yüzden mecburen en iyi erkekten yavru yapmaya çalışıyor, bu yüzden mevcut ortamdaki en iyi erkeği hedefliyor. Bu da erkekler arası rekabetin yoğunlaşmasına neden olmaktadır.

Görüldüğü üzere güçlü, staratejik davranan ilkel erkek atalarımız; dişilerin söylediğim sebeplerden dolayısıyla ilgisini
çekmektedir. Dolayısıyla bulunduğu güçlü konumunu pazarlayarak 4 veya 5 tane dişiyle birlikte olabiliyor. Dolayısıyla Kadın-erkek ilişkisi bir sunumdur (pzarlamadır) Erkek donanımlarını, kadın ise bu gametteki kıtlık durumunu pzarlar. Tabi zamanla pzarlamaların şekli, türü değişnistir ama yapısını korumuştur. Örneğin finansal güç,fiziksel görünüm,daha iyi yalan söyleyebilen erkek,daha iyi bilişssel özellikleri olan erkek gibi...Çünkü doğa bir rekabet alanıdır.

Aşk, Fromm’un değişiyle sadece sanayi devrimi ile başlayan bir metalaşma değildir.Dişilerin ve erkeklerin
donanımlarınısunduğu bir pazar alanıdır doğa ve bu yeni değildir.

Pazar alanıdır diyorum çünkü; ilkel komünal toplumdan beri canlılalar üremek için bir bedel verdiler.Yeteneklerini ve varlıklarını sundular .Günümüz dünyasında bu kavram biraz katı olarak algılanabilir fakat gerçek,gerçektir.Birisini sevmemizin her zaman bir nedenei vardır Bundan dolayı, Nietzsche der ki" Biz arzulananı değil,arzuların kendisini severiz ’’Bir erkek kadına çiçek uzattığında,ona güzel sözler söylediğinde romantik bir eylemmiş gibi görünür fakat yine burada piyasa( pazar) alanı vardır.Çünkü bu eylemlerinin karşılığında hedefe doğru gidecektir.
Sevgi güzel bir kavramdır fakat milyonlarca yıl genimize işlenen " sevgi hikayesi" değişmemiştir sadece yeni anlamlar yüklenmiştir.

Bütün bu ilişki ağı kadın - erkek arası evrimsel açıdan bakıldığında(, sosyo - ekonomik,, poltik tarih,din vb unsurlar üzerinden hareket etmeden devam ediyorum).güven unsurunun orijinine sağlam , entelektüel,objektif bir bakış açısıyla yaklaşıldığnda, ortaya daha somut ,verimli analizler çıkar.Kolaylıklar dilerim.
Mustafaoğlu İlyas
Mustafaoğlu İlyas, @mustafaoglu-ilyas
3.11.2025 01:21:04
Bence her insana güvenilmez desek daha mantiksel daha realist oluruz
Güven sevgi saygi konularinin kadin erkekten ziyade , ahlaki bir temele dayanir.
Selam ve saygilar
Ar
Artemis1, @artemis11
3.11.2025 00:11:53
İnsan olmak zordur hatta en zoru
Bir söz biliyorum hayatta herşey olabilirsin insan olmak zordur diyen söz
Cinsiyet ayrımcılığı yapmak her iki açıdan kişisel nefrete götürür ki zaten nefret temeli üzerine oturtulmuş bir cinsiyet kargaşası var toplumda
Sevgi kavramı bütün kötülüklerin üzerini örtüyor
Bu sevgi gerek ilahi gerek nefsi olabilir
Şehvanisi kötüdür hayvanidir
Yani sen eşini nefesinle seversin
Rabbini kalbinle seversin
İhanet mi en kötüsü kendine ettiğin ihanet
Günün yazısını kutlarım
Etkili Yorum
hayatigundogdu
hayatigundogdu, @hayatigundogdu
2.11.2025 21:49:04
yazı baya içten olmuş, duygusal ama aynı zamanda farkındalık dolu. “her erkeğe güvenilmez” cümlesini öfkeyle değil, bilinçle ele alman çok hoşuma gitti. hem erkekleri eleştiriyor hem de kendine iğneyi batırıyor olman yazıyı daha samimi yapmış. en çok da “güvenin yeniden inşası toplumsal dönüşümle olur” kısmı etkileyici bence. ne kırgın ne sert, tam kararında bir sorgulama olmuş.
Yılmaz Süslü
Yılmaz Süslü, @yilmazsuslu
2.11.2025 18:32:49
Klasik koşullanmış bir toplum olgusunda her zaman tetikte bir kadın algısı hakimdir insanların. Toplumsal çürüme,değer yıkımları erkek ahlaki normlarında da yıkıma uğratmıştır. Bizde de her kadına güvenilmez algısı çocukluktan yerleşiktir. Bunun çözümü toplumsal çürüme devam ederken de her iki cins için de önlenemez bir duruma evrildi. Ülkedeki her bireyin ahlaklı,düzgün karakter ile yetişmesi reel de şartken,bizim gibi doğu batı arası toplumların güncel şartları giderek ağırlaşan ekonomik algının,çocukluktan yetişkinliğe ki süreçte kişilik olarak yerleşmesi gereken tüm yetkinliğin artık yıkıma uğramasından iki cins bireyin çatışmalar yaşamasının önünde bir engel yok gibi . Değişen dünya ,toplumsal yaşamın aldatılmaları kesmesi de ne yazık ki güç. Temiz toplum özlemini yaşayan her birey gibi artık çok geç ...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL