Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Mu
Muhammed Rıdvan Kaya

Depremler, Kader ve Bilimin Sınırları

Yorum

Depremler, Kader ve Bilimin Sınırları

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

99

Okunma

Depremler, Kader ve Bilimin Sınırları

Depremler, yeryüzünün en sarsıcı doğal olaylarından biridir. İnsan zihni, bu tür büyük olaylar karşısında hem korku hem de merakla tepki verir. Depremlerin neden ve nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışan bilim dalı olan sismoloji (deprem bilimi), fay hatlarını, yer kabuğundaki gerilimleri ve geçmiş depremleri inceleyerek olasılık hesapları yapar. Ancak, tüm bu bilimsel çabalara rağmen bir depremin tam olarak ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağını kimse bilemez. Çünkü bu, Allah’ın kudretiyle ve kader planı içinde gerçekleşen bir olaydır.
Kur’an’da açıkça bildirildiği üzere:
> “De: Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Ve ne zaman dirileceklerini bilmezler.”(Neml Suresi, 65)
Bu ayet, sadece ahiret gününün değil, tüm gaybın Allah’ın bilgisi dahilinde olduğunu hatırlatır. Depremler de bu gaybî düzenin bir parçasıdır.
Deprem bilimciler, Allah’ın evrene koyduğu fiziksel yasalar çerçevesinde çalışır. Fay hatlarındaki hareketleri, yer kabuğundaki gerilim birikimlerini ve sismik dalgaları ölçerler. Fakat bunlar sadece belirtilerdir yani kader planında gerçekleşecek olan olayların yüzeydeki yansımalarıdır. Bilim, sebep-sonuç zincirini analiz edebilir, ancak bu zincirin ardındaki iradeye ulaşamaz. Depremler, görünürde fiziksel süreçlerin sonucu gibi görünse de asıl belirleyici olan Allah’ın dilemesidir. Kur’an’da bildirildiği gibi:
> “Ve onların çoğu ancak zanna uyarlar. Şüphesiz ki zan, hakikatten bir şey kazandırmaz.”(Yunus Suresi, 36)
Bilimsel tahminler, ölçümler ve olasılıklar, zan derecesindedir kesin bilgi değildir. Zira gaybın bilgisi yalnız Allah’a aittir.
İnsan zihni, belirsizliği sevmez. Deprem gibi kontrol edilemeyen olaylar karşısında insan, güvenli bir liman arar. Bu yüzden birçok kişi, “bilim insanları biliyor” düşüncesine sığınır. Bu, psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü insan, doğa karşısındaki acziyetini kabul etmekte zorlanır. Toplumsal olarak da insanlar “bilim”i, kesin konuşan bir otorite olarak görmeye eğilimlidir. Oysa bilim, mutlak hakikati değil, yaklaşık doğruları söyler. Medya da bu durumu dramatize eder “şurada büyük deprem bekleniyor” ifadesi “yakında büyük deprem olacak” başlıklarına dönüşür. Böylece halkta, bilim insanlarının “kesin tarih bildiği” algısı oluşur. Bazı kişiler ise bilimsel verileri çarpıtarak “şu tarihte deprem olacak” gibi asılsız iddialarla dikkat çekmeye çalışır. Halk da bilimsel ihtiyatla konuşan uzmanlarla, şov amaçlı konuşan kişileri ayırt edemez. İnsanın ölmek istememesi, onu “rahatlatıcı yalanlara” inanmaya da meylettirir. “Endişeye gerek yok, daha büyük bir deprem olmaz” diyenleri, gerçeği söyleyenlerden daha güvenilir bulur. Bu da insanın ölüm korkusuyla geliştirdiği bir psikolojik refleksin sonucudur. Kur’an, insanın geleceğe dair bilgisinin sınırını şöyle ifade eder:
> “Ve hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah bilendir, haberdardır.”(Lokman Suresi, 34)
Bir insan nerede öleceğini bilmiyorsa, bir depremin nerede ve ne zaman olacağını da bilemez. Çünkü depremler, insanların ölüm vaktiyle doğrudan ilişkilidir her can, Allah’ın belirlediği vakitte ölür. Bu, kader planının ayrılmaz bir parçasıdır. Deprem bilimciler de dahil, hiçbir insan kendi kaderini bilemediği gibi, ölümünü getirecek olayın vaktini de bilemez. Bu yüzden depremin yerini ve zamanını bilseydiler, kendileri de depremde ölmezlerdi bu durum insanın bilgi sınırını çok çarpıcı biçimde ortaya koyar. Depremler, Kur’anî bakış açısıyla sadece fiziksel olaylar değil, aynı zamanda ilahi uyarılar ve ibret vesileleridir. İnsan, yeryüzü sarsıldığında acziyetini, kontrolsüzlüğünü ve mutlak kudretin sahibi olan Allah’a muhtaçlığını yeniden hatırlar. Bu yönüyle deprem, insanın tevazuya, teslimiyete ve tevekküle yönelmesi için bir fırsattır. Depremler de tıpkı yağmur gibi, Allah’ın kudret tecellilerinden biridir. Yeryüzünü sarsan o güç, aslında insanı uyandırmak için vardır. Çünkü her şeyin dizgini O’nun elindedir; hiçbir şey rastgele veya kendi kendine olmaz. Depremler, Allah’ın koyduğu tabiat yasaları içinde işleyen, fakat kader planının bir parçası olarak gerçekleşen olaylardır. Bilim, bu olayların dış yüzünü anlar ancak ardındaki ilahi iradeye nüfuz edemez. İnsan, bilgiye sahip olduğunu zannettikçe gurura, bilmediğini fark ettikçe ise hikmete yaklaşır. Deprem gerçeği de insanın, “bilmek” değil, “teslim olmak” için yaratıldığını hatırlatır. Sonuçta, depremi yaratan da, onun olacağı zamanı belirleyen de, o anda kimlerin öleceğini bilen de yalnız Allah’tır.
> “Şüphesiz Allah, bilendir ve haberdardır.”(Lokman Suresi, 34)

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Depremler, kader ve bilimin sınırları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Depremler, kader ve bilimin sınırları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Depremler, Kader ve Bilimin Sınırları yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL