0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
117
Okunma
İnsanların elinde telefon, telefonların yönetiminde insan. Metronun sesinde birbirine “Merhaba” demekten imtina eden yabancı insanlar… Ara ara gözler birbirine değiyor. Tanımadık insanlarla bir yabancılaşmanın eşiğine, bin sessizlik ekliyoruz. Metroda insanlar, insanlarda metro. Mutsuz yüzlerin birbirine ürkek baktığı dakikaların mesafesinde göz göze gelmemek için telefonlarına sarılan insanlar…
İnsanlarda telefon, telefonda bir insan, belki de bir yapay zeka. Ulaşım sorunu yaşanan metronun içinde bile ümidini kesmeden telefonun ekranına bakan mutsuz yüzler. Çünkü insan, görmek istemiyor insanı. Kabalaşmak istemiyor da kendine. Kendini de görmemek için telefonuna sarılıyor, yansımasından bile kaçıyor. Bodoslama saatlerde navigasyonun sesi, sessizliğe “Dur, sen orada bir!” der gibi. Bulgur kaynatan metro; metronun bulgurunda bin insan. Bir parfüm kokusu esiyor efil efil. Telefonu çalıyor birinin. Ama burada çekmez ki; umursanmanın istasyonu, emin misin söyle bir? Herkes mutsuz; mutsuzsa herkes insan. Güler yüzlü insan görmek, metroda sadece hayvanların yolculuk yapmasından daha uzak bir ihtimal. İnsanda mutsuz, mutsuzda surat asan bir insan. Bir genç, başını metronun duvarına yaslarken mutsuz; gençliğine içinden küfrediyor. Görüyorum, her insanı. Onlar da benim, senin gibiler. Burası mutsuz insanların ülkesi. Buraya metroyla gelinir, atmosferin en ilginç mutsuzluğuyla dönülür. Sakız çiğneyen bir kadın; kadında sakızı çiğneyen binbir suratsızlık. Başı kapalı, algıları ise insanlığa güler yüz imtina köşesinden cüretkar bir bilet almak istiyor. Metroda ben; metroda müzik dinleyen gençlik, mutlunun sesini duymayan çok mutsuz var. Pardon ama Ethem dede, Ethem dede! Mutluluk nerede? Gömleğin ketense, bu suratsızlara mutlu bir keten gömlek hediye etsene. Her yudumda bir sessizlik, her sessizlikte farklı bir suratsız insan. Gençler görüyorum, benden genç. Kıyafetlerimiz, bedenen birbirini dövmeye yer arayan bir yaş hesaplamasından hallice. Ben derim onlar genç; onlar der ki, bu yazar bizden genç. Uzun süren yolda bir beklenti, beklentide bir uzun yol. Sultan cebini aşındırıp uzun boyuyla, bağlarbaşında başı bağlanır diye aşka gelir. Deliren bir adam, saçı sakalı birbirine karışan o adam! Etrafa bakıyor, sanki o da bir garip insan. Bu yollar, durakların adını bildikçe çekilir. Herkesin elinde bir telefon, telefonun şarjında bitik insan…
Hey! İstasyon kardeş! Senin adın bence delirmeye beş! İndim, indim. Ya da bindim, bindim. Yolda bir şüphe, şüphede bir hayat. Evin yolunu bildim ise, fıstık ağacından mütevellit evin odalarına bu söylemim. Bir durak! Bin durak insan. İndim, indim. Hayır, hayır, sevdim, sevdim.
Dilara AKSOY