3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
293
Okunma

Sözcükleri kolaylıkla ötekileştirebilirim hani tıpkı romanın havsalasındaki o düş kırıkları ve roman kahramanları gibi kendime buzdan bir saray inşa ederim üstelik cehennem bekçileri de görevlerini layığı ile yaparken elbet yaşadığımız dünyanın cehennem versiyonu.
Bu gece boynuzları var kalemimin belki de aldatılardan çıkıp da yola okuduğum kitaplara hürmet edip de o alıntılarla içselleşen dünya görüşüm. Ne yalnızlığın yüzde yüz olası olduğu ne de kalabalığın neye denk düştüğünü netlikle irdeleyemezken.
Dokunulmazlığı olduğunu biliyorum artık mutluluğun bir o kadar uyumsuz olduğumu da kabullendim ve içine düştüğüm yüzlerce sosyal topluluktan biri ya da birileri tarafından aforoz edilmek gibi onlarca kere kara listeye alındım ki yaptığım her işi de layığı ile gerçekleştirirken çok da büyük bir hataya düşmüşken üstelik her seferinde illa ki her seferinde…
Görev bağımlılığı sanırım madde bağımlılığı gibi iştigal ettiğiniz neyse tapındığınız ve görevinizi kutsal addederken birilerinin oyununa gelip ayağınıza takılan çelmelerle çukuru boyladığınız.
Ve cinnet ve cennet ve cehennem üçlemesi.
Önce şerh düştüğünüz izafi bir duygu ya da soyut bir sesleniş adı ise bağlılık ile eşleşen.
Ya bir şeylere bağlandığınız ya da bulunduğunuz hatta bulunmadığınız ortamlarda bile içselleştirdikleriniz.
Bir eşya misal.
Sefil bir nesne hatta.
Kırık bir saat ya da baba yadigarı bir resim ya da belge hatta el yazısının bulunduğu bir kağıt parçası: illa ki bağlanacağınız ve içten gelen bir dürtü elbet nihayetinde başınıza iş açan.
Öğrencilik dönemimde mesela, içselleştirdiğim inanılmaz insan oldu öyle ki kayıt edildiğim sınıfta bilmediğim nedenlerden dolayı kara listeye alındığımı önceleri idrak edemedim ve bir sene sonra başka bir sınıfa geçtiğimde adeta ayaklarım yerden kesilmişti ve her nasılsa sınıfımla çok uyumluydum ya da ben öyle sandım ki seneler sonra oynanan bir oyunda baş mazlum olduğumu öğrenene dek.
Sevgi.
Sevmekten dahi öte olan elbet kendinizi arka plana attığınız.
Örtülü ödenek gibi iken sair duygu ve içsel analizini net yapamazken varsa yoksa çevrenizdeki insanlar ve görevli addedilen varlığınız:
Artık size biçilen görev ne ise…
Günbegün büyürken farklı ortamlara da girip çıkarken…
Ve işte o devasa içerik analizi: sevgiden dönüş yokken.
İyi de sizi sevmeyen insanları görmezden gelip onlara bağlanmak ne anlama gelmekte?
En unutulmaz iş maceralarımdan biri iken çalıştığım bankada çalıştığım o dokuz ayın bazen dokuz saniyeye bazense dokuz asra denk düştüğü.
İçselleştirdiğiniz sefil mesleğiniz hatta argümanlar ve tüm dokümanlar yetmedi dosyaları bile bağrınıza basıp işinize aşık olduğunuz ve gözünüz tepede iken kariyer basamaklarını tırmanırken…
Nihayetinden kendinizden olduğunuz.
Kalabalıkta yalnızlık.
Yalnızken da aşırı kalabalık ama illa ki bağlanmak zorunda hissettiğiniz kimse artık.
Kimsesizliğin mağduru iken bir ağaç gölgesine gömülmeyi de arzu ederken.
Gereksiz yere mesaiye kaldığım dokuz ayın sonunda dokunuzla dokunuşunuzla ve ruhunuzla artık sonun geldiğini idrak ederken.
İlla ki cennet bellemek ama cinnete varan hadiseler.
Bağlılıkken adı bağımlılığa rast geldiğiniz ve işkence mekanizması sizi cezalandırırken ve siz sadece içiniz dışınızın bir olmasının bir reaksiyona yol açtığını çok geç fark ederken.
Bağlandığım nesnelerden bir örnek vermem gerekirse ufacık bir duvar süsünü seneler sonra bulup ona bakıp da duygulanıp ağladığınız oysaki öncesinde o nesne ya da obje sadece basit bir ayrıntı idi odanızda duvara astığınız hele ki bir başkası iken bunu size hediye eden Kaşıkçı elması gibi muhafaza etmenin verdiği o içgüdüsel tepkinini ansızın sizi huzura ve mutluluğa taşıdığı gerçeği ile iştigal.
Sözcüklerden üreyen nihayetinde içimdeki kör düğümü yavaş yaval çözdüğüm ama hala Arap saçı olmuş belleğim ve ruhumla, ayaklarım ve duygularım donanırken birbirine ve sefil bir tanımlama bahşedilen:
İnsani bir his iken sevgi ve güven duygusu elbet recim edilen zamanla belki de noksan kılınan belki de varlığınızla örtüşmeyen her ayrıntı ve grupta sık sık düşündüğünüz üzere:
Neden bu ayrımcılık ve doyumsuzluk hatta ruhsuzluk?
Ötekileşebilen bir insan ruhu hatta duyguları diğer insanlara gereksiz ya da yük gibi gelirken ve çoğul yalnızlığın tekil kalabalığa dönüştüğü.
Ötesiz bir yolculuk işte bu: hele ki kendi halinde bir insanın yürekten bağlandığı bir şeyler ve hayaller ve derinlerdeki sızısı da günbegün büyürken.
Çalınan duygu ve hayalleriniz üstelik yanı başınızdakiler bile sizi kolaylıkla kap kaça sürüklerken.
Sil baştan elbet.
Yeniden başlamış gibi hayata.
Her yazıda güncellediğim duygularım.
Mazimde üstü örtülü ne varsa alt belleğim boca edip de tüm hatıraları her hatıradan bir deneme ya da hikâye tasarladığınız adeta kendi hayatınızı baştan biçimlendirip kendinize sunduğunuz o muazzam güzergâh ve nerede duracağını bilmezken bazı insanlar.
Siz dokunulmazlığında öz verinin ve sevginin herkesi kolaylıkla içselleştirip bir anlamda onları sindirip yüreğinizde konuşlandırdığınız bahçede ötüşen ve uçuşan sözcüklerle de yorgan gibi örterken üstünü tüm kanıksadıklarınızla çıktığınız yolculukta yolda bırakılmışken bu sefer tüm sorumluluğu bilfiil üstlenip kâinatı sırtlanmanın verdiği o zorlukla bir şeyleri teyit etmenin verdiği rehavetle giriştiğiniz o bitimsiz mücadelede bir adım bile ilerleyebilmenin verdiği mutlulukla yeniden doğabilmenin mucizevi tınısında ve…
Kıyıma uğrayan bir yüreğin mücadelesi ve kıyama durmasıdır hani hayalleri gerçekleştirmenin vereceği mutluluk öncesinde görev insanı olmanın da ötesinde tüm cihanı yüreğinize koyabilmenin verdiği saflık ve inanılmaz coşku ile aslında en çok kendinizle barışık olmanın da ibaresi.
Kaygı.
Gayret.
Sıklıkla yaşanan hayal kırıklığı.
Ama bitimsiz iken hayaller sevebilmenin bir adım ötesinde açılan o pencereden kendinizi saldığınız sonsuzlukta bir umut kırıntısı bile her şeyi ve herkesi farklı görmenize de vesile olabilmekte…
En büyük fark ise sizin günden güne değişen o farklı irdelemelerin de tutuklusu olup kendinize ulaşmanın da tek yolu iken…
5.0
100% (5)