1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
139
Okunma
Bir zaman İzmir’de Karşıyaka civarında çalıştım. Hafta sonları cumartesi Pazar tatil idi. Bir İzmir nostaljisi sardı gönlümü. Diğer şehirleri görmediğim dönemlerde tutucu bir şekilde arkadaşlarımın yanında İzmir savunucusuydum. Arkadaşlarımdan dinlediğim şehirlerin hepsini gezdirdi Allah Celle Celalehu. Eksiksiz hepsini gösterdi. Onlarında haklı oldukları yerler var tabi ki de. Nereden gezdim durdum. İstanbul, Ankara, Erzurum, Sivas diye düşünürdüm. Gereksiz görürdüm. İzmir gibi güzeller güzeli varken başka şehirlerde gezmek dolaşmak da ne beyhudeymiş der idim. 70 ilini gezmişim. Bir kısmında Yaşamışım, çalışmışım dile kolay 20 yıl geçirmişim.
Bütün insanların senede 1 hafta tatil yapıp güzelliğinden istifade etmek istedikleri, bir sürü masraf edip geldikleri, o şevk ile bir yıl geçirdikleri, her yıl tekrar tekrar aynı zahmetlere, aynı masraflara katlandıkları İzmir’i bırakıp da 20 yıl uzaklarda çalıştım. Yaşadım. En son Ayasofya’da açıldı. Şükür namazı kılmak nasip oldu. Ondan sonra gönlümdeki İzmir sevgisi ortaya çıktı. Mehmet GÖRMEZ’in İzmir’in irfan’ı yok anlamına gelen açıklaması bende bu duyguyu tetikledi. Koskoca Diyanet İşleri Başkanı değil mi ? Zaten Adam Olsa O Makama Atamazlardı. Zaten Adam gibi adam olsa o makamı kabul etmezdi. Görmez işte. Görmedi mi göremiyor işte Göstermedi mi Göstermiyor Allah.
İzmir öyle bir yerdir ki tarih boyunca gözde olmuş. Ne medeniyetler kurulmuş. Ne hayatlar yaşanmış. Bu gün bile Erzurumlusu, Karslısı, Sivaslısı, Sinoplusu, Adanalı, Mersinli, Alanyalı, Antalyalı, İstanbullu bir çok kimse İzmir’i mesken edinmiştir.
Mehmet Görmez’de diyanet işleri başkanı oldu da ne yaptı sanki “Tuğla Gibi Siyah Ciltli FETÖ” kitabı yazdırdı. Dağıttı tüm Kamu Kurumlarına, Bir de çıkıp Gavur İzmir söyleminin başka türlü deyişi olan talihsiz açıklamasını yaptı. Sanki Kendisi İrfan Manzumesiymiş gibi. Diyanet İşleri Başkanı ya bir buçuk milyon insanı gaflette görüyor. İrfansız görüyor görmez olası. Oysa ne mübarekler var, Ne Allah dostları var İzmir’in o ılık ikliminde ne sırlar var. Ona sorsanız İslam’a Çok Büyük Hizmetler olur adı. Makam arabalarıyla gezip tozup, protokol camilerinde namaz, lojmanlarda kamu malıyla sefa, Boş Boğazlığın, Gafletin Zift gibi karanlık hali böylelerinde Hidayet , İslama Hizmet diye satılır işte. Neyse bu duygular saranda kalbimde perdeler değişti. Anadolu ve İstanbul Perdesi bir anda kapandı. İzmir de buldum kendimi. Bir den 40 yıl geriye geldim. Eski Sevgilisini arayanlar gibi çocukluğumun geçtiği yerlere mekanlara gittim. 7,8 yaşlarında gidip abdest aldığım şadırvanlarından abdest aldım. Avizenin altında oturdum. Tavan yazılarına baktım. Avizeleri inceledim. Şadırvan’ların mermerlerini okşadım. Okuluma gittim. Yıkmışlar yeniden yapıyorlardı. Yıkıldığına üzüldüm. Yeniden yapıldığına sevindim. Bahçesinde orta sahanın az ilerisinden prekazi’nin falsolu şutlarından atardım. O şutları attığım noktalara baktım. Nasılda kocaman Futbol sahası gibi gelirdi. Küçüçük bahçeymiş meğer. Galatasarayı tutardım. 7 Numaralı Forma ile Nasılda Prekazi havalarına girerdim. Orta sahanın gerisinden Falsolu Doksana Çakardım. Ordan okuladan evimize giden yollardan yürüdüm. Merdivenli bir sokak vardı. Pazaryerinden Rakım ERKUTLU Caddesine çıkan. Uzun Merdivenleri vardı tam oraya geldiğimde günlerden de pazardı. İki teyze Pazar torbalarıyla merdivenlerden çıkıyorlardı. Anne Kız olduklarını anladığım iki teyze. İzmirli teyzeler vardır böyle Saçları açık hafif de gençlikten kalan süslemeler, sarıya boyatmalardan kalan hafif kokoşluk, hafif modernlik ama Anadoluluk da gitmez kalplerinden Pazar torbalarını zar zor taşırlar evlerinin idaresi için. Bir hafta çoluk çocuğa aile boyu edilecek ikramlar için erzak alırlar. Zar zor konuşa konuşa elde Pazar arabasıyla o da yoksa Pazar çantasında eve götürüler. Ana Kız. Kafa dengi Konu Komşu giderler pazara. Altın gibi kalpleri vardır. Otursanız bir sürü de ahları vardır. Ama o geçim derdi ahları unutturur. Kalplerinde ne kin kalır ne de nefret O günü çıkarmaya çalışırlar o haftayı tamamlamayı o ayı geçirmeye çalışırlar. İşte böyle iki İzmir Teyzesi. Benim Kabe’de görsem Dualarının Kabul Olacağına İhtimal dahi vermeyeceğim. Yüzlerine de bakmayacağım biraz kokoş, biraz modern, biraz yaşlı, analı kızlı iki teyze zar zor çıkarıyorlardı Pazar torbalarını. Böyle teyzeler İzmir’de gençlerin yardım kültürünü de bildikleri için içlerinden ah biri çıksa da şu merdivenlerin başına kadar torbaları taşısa yardım da etse diye geçirirler içlerinden ama söyleyemezler işte tam o sırada 7,8 yaşlarında biraz tombili, bakımlı, besili, anasının kuzusu olduğu belli bir genç "Teyze durun bensize yardım edeyim." deyip Merdivenlerin başından dibine kadar koşa koşa geldi. Ellerinden Pazar çantalarını kaptı aynı serilikle geriye dönüp yukarı doğru hızlı hızlı çıkardı. Bizim Teyzeler bir dua ettiler. Bir Dua ettiler. “Allah senden Razı Olsun.”, “Allah Ne Muradın Varsa versin”,”Allah yokluk Darlık Göstermesin”, “Allah seni Devlet adamı Eylesin” diye ama ne dualar ne dualar. Bu duaları duyunca hızlı hızlı bende yolumu değiştirdim çıktım merdivenlerden çocuğa yetiştim. O duaları alan yüze bir baktım Bu kimdir diye İnanın öyle olgun bir yüz ki Tam bir devlet Adamı Olgunluğu var. Güler Yüzlü Samimi Salih bir evlat olduğu yüzünden belli Kim bilir hangi hayırlı ananın hayırlı çocuğu. Kalbime geldi ki Bu çocuk ilerde Büyük Devlet adamı olacak ama Hiç kimseler benim şahit olduğum bu sırrı bilmeyecekler. Belki kendisi bile unutacak şaşacak ben nasıl geldim buralara diyecek işte o dualar öyle candan öyle kalpten ettiler ki İnşallah Allah-u Teala’da kabul buyurmuştur. Sırlar aleminde o çocuğun gelecekte kavuşacağı o nimetlere nasıl mazhar olduğu sırların arasına karışıp gidecek Bu olaya Şahit olmasaydım. Ben o teyzelerin Dualarının kabul olunacaklarını o teyzeleri kabe de görsem inanmazdım. Kimin duasının kabul olunacağı belli olmaz. Hangi saatte kabul olunacağı belli olmaz. Bizim kültürümüzde var olan çok güzel bir adet çok güzel bir çaba Dua Almaya Çalışmak. Dua Almaya bakın. Dua Almaya Çalışın Vesselam.