Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Deniz🌿
Deniz🌿

BİR FİLMİ HAYATIN İÇİNDEN OKUMAK/THE TRUMAN SHOW

Yorum

BİR FİLMİ HAYATIN İÇİNDEN OKUMAK/THE TRUMAN SHOW

( 6 kişi )

8

Yorum

18

Beğeni

5,0

Puan

438

Okunma

Okuduğunuz yazı 11.10.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
BİR FİLMİ HAYATIN İÇİNDEN OKUMAK/THE TRUMAN SHOW

BİR FİLMİ HAYATIN İÇİNDEN OKUMAK/THE TRUMAN SHOW

Kendinizi ,bir filmin içinde yaşıyormuşsunuz gibi hissettiğiniz oldu mu hiç? Sanki bütün hayatınız bir kurguymuş da...sizin dışınızdaki oyuncular,zaman,mekan ve olaylar sizi belli bir senaryoya sabitlemek için var olan ögelermiş gibi hissettiğiniz anlar oldu mu?
The Truman Show bu soruları zihnimize çağıran bir film.Zihin hapishanemizdeki konforlu esaretimizi sorgulatıp sarsacak türden...

Truman kendi matrixinde birbirinin tekrarı günleri yaşayan sıradan bir ademdi,sen ben gibi...Taa ki,işe gittiği sıradan bir günün sabahında yolda babasına rastlayana kadar...

Bu karşılaşma sahnesi,Truman’ın zaten şüphelendiği düzmece dünyasının piksellerine ayrışmasında önemli rol oynayan kırılma noktasıydı.Çünkü Truman,o karşılaşma anına kadar babasının bir deniz kazasında boğulduğunu sanıyordu.
Filmde,zaman zaman geriye dönüş sahneleriyle Truman’ın sanal dünyasını örüntüleyen anıları görme imkanı buluyoruz.
Truman,bir ada kasabasında huzurlu ve monoton hayatında nispeten mutlu biriydi. Yine de küçük dünyasının sınırlarından çıkıp yaşadığı yerin ötesinde ne olduğunu merak ediyordu.Çünkü insanın doğasında bulunduğu sınırları zorlayıp ötesinde ne olduğunu anlamak gibi tuhaf bir merak programı vardı.
Bu yüzden,işler tıkırında gittiğinde bile rahat onu dürterdi.Olaylar ,insanlar ,işler yolunda gittiğinde derhal bir can sıkıntısı peyda olurdu.

Truman’ın dünyasındaki her şey kırguydu. Mekanlar, insanlar, hatta zamanın işleyişi dahi dışardan yönetiliyordu.Güneşin doğuşu bile yapaydı, gökteki ay bir tür kameraydı.Bununla ilgili bir kitap okumuştum.Dünyanın bir tür simülasyon olduğunu,Ay görünümündeki ışıklı cismin kamera olduğunu,aslında uzaya,Ay’a hiç gidilmediğini yazıyordu.Burada onu hatırladım.

Truman adadan gitmesin diye yapay anılar oluşturulmuştu. Mesela,babasının denizde boğulma sahnesi, onda travma oluşturup Truman’ın sudan korkmasına ve adaya hapsolmasına neden oldu.

Herkes tekrarladığı rolleriyle devam ediyordu günlük yaşamına..Gerçekte de böyle geçiyor çoğu zaman hayatlarımız.
Küçükken, okula devam ettiğim her günün sabahında,bu içinde yaşadığım anın duvarlarını bir kağıdı yırtar gibi yırtıp çıktığımı ve o duvarların ardında başka bir yere geçtğimi hayal ederdim.O kadar ki yetersiz , anlamsız,zorlama bir dünyanın içine atılmış hissederdim kendimi.Truman’ın dünyası bana geçmiş çocukluk günlerimi çağrıştırdı bu anlamda, var oluşa anlam verebilme çabalarımı...

Truman’ın öldüğünü sandığı babasıyla karşılaştığı sahne önemli bir ayrışma noktasıydı filmde.Onu çevredeki insanlar apar topar yakalayıp uzaklaştırdılar. Uyanmak isteyenleri ve onları uyandıran kişileri gerçekten de hep bir durduran ve sistemde tutmaya zorlayan birileri olur mutlaka. Filmde bunun gibi bir çok sembolik gönderme vardı gerçek hayata dair.

Truman’ın yaşamında, kader planına veya yönetmenin kurgusuna uymayan her şeyi sahneden çekiyorlardı.Gördüğü rüyadan uyanmasını istemiyorlardı.
Bu bağlamda ,gerçek aşk da en önemli uyandırıcılardan biriydi ve derhal sahneden çekilmeliydi.

Laura ve Truman , ilk kez bir partide karşılaştıklarında gerçeğe dair bir ışık/ aşk sahnedeydi artık.Senaryoya göre başka bir kızla tanışması gerektiğinden hemen çevresel faktörler ,insanlar tarafından birbirlerinden uzaklaştırıldılar.

Kütüphanede karşılaştığı Laura ileTruman ’ın plan dahilinde hiçbir ilişki yaşama olasılığı yoktu.Truman Laura’ya buluşmak için hangi zamanı önerse Laura kabul etmedi.Onun yerine not kağıdına "now" yazarak Truman’a farklı bir olasılığı fısıldadı.Çünkü "şimdi" gerçeğe tek giriş kapısıydı ve Truman o kapıdan girerek simülasyonda bir solucan deliği açmış oldu.

Zaten,çeşitli kurgu hatalarından ve düzenli tekrarlardan şüphelenen Truman, sıra dışı şeyler yaptığında öngörülemez oluyordu.Plana uymayan her davranışta senaryoyu /kader planını hackliyor,yönetmeni atlatıyordu.

"Hayatının bir şey için hazırlandığını hissettin mi hiç Mike?" dedi bir gün en yakın dostuna Truman. Oysa o da sadece bir oyuncuydu,sahne dışından aldığı sufleyle konuşan.Bizim yaşamlarımızda da sadece rolünü oynayan karakterler olabilir mi acaba ?dedim,tekamülümüze aracılık etmekle görevli.

Truman, ne yapsa, ne konuşsa onunla ilgili mesajlar geliyordu evrenden.Tv ,radyo, kitaplar, arkadaşlar,hepsi o konu üzerine bilgi yağdırıyodu ,instagram algoritması gibi.
Truman o gün yine beklenmedik bir şey yaptı.Karısının hastanesine gitti,yasaklara rağmen hastanenin ve tüm mekanların sahteliğini kanıtlamaya uğraştı.
Ama ekip,buna da hazırlıklıydı tabii ki.Ustalıkla bu işten de sıyrılmayı başardılar.

Truman, Fiji’ye gitmeye kararlıydı çünkü Laura’nın oraya götürüldüğünü sanıyordu.
Uçakla gitmeyi düşündü,seyahat acentası elbette ki engelledi onu .Otobüsle gitmeyi denedi.Çocuklardan biri otobüste Truman’ı tanıdı ve yüksek sesle söyledi.Çocuklar da gerçeği yansıtırdı her zaman.Yine öyle oldu.
Tabi ki otobüs arıza yaptı. Truman herhangi bir yere gidemiyordu.Yaşadığı yerde sekansa girmişti hayatı sanki...

Truman ,iş çıkışı karısının beklemediği bir şey yaptı; her zaman yapmadığı şekilde arabaya binip hızla farklı yola sapınca arabalar çakıştı.Geri döndü Truman farklı bir yola gitti.Suyun üstünden köprüyü geçince sahnenin ve senaryonun dışına çıkmış oldu.
Truman devam etti.Ama yine engel çıktı.Santralde sızıntı var, deyip geri çevirdiler onu.Hiç tanımadığı polisin ona adıyla hitap edişi de bir başka senaryo hatası olunca artık yalan ve sanal dünyasından iyice emin olan Truman koşup çevredekilere saldırdı.
Tabi ki etkisiz hale getirilen Truman evine geldi.

Aklını kaçırmak üzereydi.Karısı evde durup dururken, Mococo kakaosu reklamı yapmaya başladı gizli kameraya bakarak.Sonra,bu yaptığı delice değilmiş gibi Truman’ı delirmekle suçladı.Aslında tüm dünya delirmiş gibiydi ve her şey çok saçmaydı.Ama akıntıya ters yüzen tek kişi olduğunuzda, haklılığınızı kimseye kanıtlayamazdınız.Çünkü yalanlar, gerçeklerden güçlüydü ve sahteliklerin genellikle daha çok taraftarı olurdu.

Truman,
"Belki aklımı kaçırıyorum ama bütün dünya bir şekilde benim çevremde dönüyor gibi"dedi Truman’ın aklı çok karışıktı.Arkadaşı onu bu düşünceden uzaklaştırmak istedi.
Sanki her şey bu şeyin parçası, dedi Truman.

Hayatımızı oluşturan örüntüler de hedeflenen sonuca göre şekillenen ilmekler gibiydi. Çıkan deseni görmeden önce anlamsızmış gibi duran ayrıntılar, en sonunda yerine oturan taşlar gibi anlam kazanıyordu. Hayatta her şey olması gereken zamanda, olması gerektiği gibi şekilleniyordu.Tesadüf diye bir şey yoktu aslında.

Filmin yarısından sonra,oyuncu repliklerinin bile sahne dışından sufle edildiği anlaşıldı. Kurguydu,insanlar,mekanlar ve olaylar.
Yazıp yönetenin düzeni işliyordu Truman’ın dünyasında.Bütün dünya da bu showu izliyordu.
Bir adadan yayın yapan film platosuydu sahne.Dışardan birçok sızma olmuştu.Bu oyunu bozmak ve Truman’ı rüyasından uyandırmak için..
5000 kamerayla yayın yaoan bir filmin içindeydi Truman ve yaşadığı her yerde yönetmenin gözü yerine geçen kameralar vardı.Yönetmen bir nevi Tanrı gibiydi yani.Her yerdeydi, her şeyi yönetiyor ve kaderi o çiziyordu.Truman istenmeyen vazgeçilmiş çocuklar arsından seçilmişti bu deney için ve erken doğduğu için gösterinin baş aktörü o oldu.Yasal olarak bir şirket tarafından evlad edinilen ilk çocuktu..Yüksek bütçeli bir yapımın yıldızıydı ama kendi hayatını yönettiğini ve kararlarını aldığını sanmasına rağmen, hiçbir şeyden haberi yoktu.

Bence burada da yine insanla ilgili önemli bir nörobilim bulgusuna gönderme yapılmıştı.İnsan eyleme geçmeden ve bilinç seviyesine yansımadan önce, beyindeki nöral ağlar çoktan bir dizi işlemi başlatıp tamamlamış oluyordu.Bu bilgiye de Deniz Erten’in "İşaret" adlı seri kitaplarında rastlamıştım.

Yönetmen, filmin sonunda bir tv programındaydı.Sordu sunucu:

-Sence neden Truman dünyasının gerçek olmadığını keşfetmeye hiç bu kadar yaklaşamadı?

-İnsanoğlu kendisine sunulan dünyanın gerçekliğini kabul eder.Cevap bu kadar basit.

Hayatı,doğduğumuzda içinde bulduğumuz şekliyle kabul edip asla sorgulamaya yanaşmayışımız eleştiriliyordu burda.

Laura canlı yayına bağlanarak Truman’a esir hayatı yaşatmakla suçladı yönetmeni.
"O bir oyuncu değil,mahkum" dedi Laura(Silvia.)
Yönetmen:
-İstediği zaman gidebilirdi.Yani gerçeği keşfetmeye kararlı olsaydı onu engellememiz mümkün olmazdı.Seni rahatsız eden aslında,Truman’ın hücresini tercih ediyor olmasıydı.
İnsanlar,gerçekten de kaçarlar sorgulamaktan ve var oluşu,ölümü düşünmekten.Böylece çıkış yolundan uzaklaşırlar.

Laura , onun gerçeği keşfedeceğine inanıyordu.Truman sıra dışı biriydi.Filmde,
müzik bile onun ritmine göre hızlanıyodu.
Sahneden biri çıkması gerektiğinde Truman’ın ilgisini çekebilecek başka bir karakter giriyordu Truman’ın hayatına.Beklenmeyen her hareket rapor ediliyordu ve Truman normalmiş gibi uyumlandı eski hayatına.

Truman bir gün uyuyormuş gibi davranıp ortadan kayboldu.
Her durumda elinde birayla dolaşıp duran arkadaşı Mike,onu arasa da bulamadı.Herkes paniklemişti.Ama dünyanın en tanınmış yüzünün kaybolması imkansızdı.

Truman kaderi hacklemeyi başarmıştı.Bunu yaparken,olan bitene direnmeyi bırakıp senaryoya uyuyormuş gibi davrandı.Çünkü,siz hayata direnirseniz o da size direnir.Akışa uyumlanmak uyanmaktır ve figüranları kontrol edebilmek onların programını iyi okumayı gerektirir. Aksi takdirde bütün hayatı karşımıza çıkan karakterlerle boş yere didişerek geçiririz.

Truman’ın herkesi atlatıp kaybolmasından sonra,onu hiçbir yerde bulamayan yönetmenin aklına liman kameralarına bakmak geldi.Truman en korktuğu yere gittiğlnde ,su korkusuyla yüzleştiğinde gerçeğe en yakın noktaya ulaşmış oldu..Korkuyla yüzleşme cesareti gösterdiğimiz yer, gerçeğe en yakın olduğumuz yerdir.
Bu arada,Truman’ın kararlılığını sınayan yönetmen de içten içe seviniyordu sanki ve meraktaydı.

Truman çok mutluydu.Silvia(Laura) ,gerçeğe ulaşmada ve onun korkularını aşmasında ana motivasyon kaynağıydı.Ölümden korkmuyordu Truman.Ölümden korkmak,yaşamdan da korkmak demekti çünkü ,ilerleyemezdi risk almadan.

Truman,durumlara beklenmedik tepkiler verdiğinde sistemin çalışma düzeni alt üst oluyordu.Yönetmen denizde yerel bir fırtına çıkarmaya karar verdi.Ona göre,Truman dünyasına geri dönmeliydi.
Yönetmen Truman ın asiliğine karşılık tsunami çıkardı.Tekne alabora oldu.

Sonunda Truman, büyük bir gürültüyle yalan dünyasının sınırına geldi ve gerçekliğin duvarlarına çarptı.Şaşkındı.

Film paltosunun bitiminde belirsiz gelecek ve kaotik bir dünya onu bekliyordu.Fırtına dinip film setinin merdivenlerinden yukarı çıktığında bir kapının önünde durdu Truman.
Sahte dünyanın merdivenlerinden yönetmen(Tanrı) katına yükselmişti. Bu,onun bilncinde yaşadığı bir miraçtı aslında.
Bu,oldukça radikal ve cesaret isteyen bir son adımdı. Gerçekle yalan, konfor ve kaos,yokluk ve varlık arasındaki kapıya ulaşmak ve o kapıdan geçmek bütün geçmişinizi ardınızda bırakmak anlamına geldiğinden eski dünyanın tüm verilerinden vazgeçmek zorundaydı.Kendini içinde bulduğu ,toplumun ona yüklediği datayı silmek , yeni bir gerçeklik inşa etmek demekti.Elbette ki bilinmezlik korku vericiydi.
Sonunda o son adımı da attı Truman.

Sahne dışından, gaiblerden gelen yönetmenin sesini duyduğunda, ona aklına gelen ilk soruyu sordu :

-Kimsin sen?

-Ben yaratıcıyım.Bu Tv showunun yaratıcısı

-Peki ben kimim?

-Sen yıldızsın

-Hiçbiri gerçek değil miydi bunların?

-Sen gerçektin.Seni izlemek bu yüzden güzeldi.Dinle Truman.Dışarda,senin dünyandan daha gerçek bişey yok.Aynı yalanlar ve aynı ikiyüzlülük...
Ama benim dünyamda kokacak hiçbir şey yok.Seni senden bile iyi tanıyorum.
Korkuyorsun bu yüzden gidemiyosun.Bütün hayatın boyunca hep yanındaydım seni doğarken izledim.İlk adımını attığında da ordaydım.Okula gittiğin gün, ilk dişinin düştüğü gün...Sen gidemezsin.

İnsan da bu yalancı dünyayı bırakıp gitmek istemez,ölümü yok oluş sayar.Ya da dünyadan daha kötü bir yere gideceğini düşünür.Tanıdık olan bilinmeyenden daha garantidir.Tanıdık bir cehennemi,bilinmeyen bir cennet ihtimaline tercih eder çünkü.

Ama Truman o eşikten geçmeye karar verdi ve artık güvenli alanının dışında olsa da esaretin hücresinden çıkmak demekti bu.Ve gerçek, canlı bir hayat yüksek oranda belirsizlik ve risk içerirdi.

Filmi izlerken bir ara, tasavvuf alimi Kenan Rıfai’nin bir benzetmesi geldi aklıma; Bir sohbetinde, insanların hayata karşı genel tutumunu eleştiriyordu.Olayların içinde yaşarken, olan biteni fazlaca ciddiye aldığımızı söylüyordu. Oysa bir film mizanseninden farksızdı dünyanın halikati de.En fazla bir rüya,bir film ya da tiyatronun gerçekliği neyse , o kadar ciddiye alınabilirdi olanlqr.Tepkiselliğimizi,direncimizi ,öfkemizi gülünç bulduğunu anlatmak için bir fıkradan bölüm aktardığını hatırlıyorum.Ona göre;
Karadenizlinin ilk kez sinemaya gidip perdede gördüğü karaktere kızınca film perdesine kurşun yağdırması kadar absürd bir şeydi bizim hayata öfkemiz...Bizi bu filme veya zihin hapishanemize mahkum eden şey de ,bu tepkiselliğimizdi.

Filmin sonunda Yönetmen sınava tabi tuttuğu oğlunun seçimine saygı duyan babanın yüz ifadesini taşıyordu.Truman’ın cesaretine saygı duydu.Bütün sınavları geçmişti.

Uykudan uyanmak cesaret ister ,çünkü hepimiz o uykuya yatırım yaptık.Kurulu düzenimize,kurgu ,yalan dünyaya...Ama er geç sonlanacak bir mekan zaman tasarımı burası.O yüzden başka seçenek de yok aslında.
İhtimallerle, ölümle ,geçicilikle ,dönüşümlerle ve bunları tetikleyen zorluklarla barışmak zorundayız.

(Film okumalarından hayatı okumayı , eleştiri ,görüş ve eserlerinden öğrendiğim kıymetli yazar Mehmet DOĞRAMACI Hocam’a şükranlarımla...)

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

100% (6)

Bir filmi hayatın iÇinden okumak/the truman show Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir filmi hayatın iÇinden okumak/the truman show yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BİR FİLMİ HAYATIN İÇİNDEN OKUMAK/THE TRUMAN SHOW yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
12.10.2025 22:11:50
Aklımda kalan nadir filmlerden biridir, sıkça da anarım, aslında günümüzü resmetmiş diye.
Her ne kadar gösterime girdiği zamanda hayatımızda internet, internet fenomenleri, reklam veren influencerlar yoktuysa da…
Çok güzel bir çalışmaydı, tebrikler.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
12.10.2025 19:58:26
5 puan verdi
Dünyanın bilinen belli başlı tarihte zulumculerin başında cengiz han amerika huroşumaya atom bombası atanlar ve hitler manyağı kutlarım bu çalışmayı
Tevfik Tekmen
Tevfik Tekmen, @tevfiktekmen
12.10.2025 18:01:25
yazıyı okumadım, lütfen kusura bakılmasın. ama okuyacağım, acaba ne anlatılmış. Ama başlık Truman. Kendisi faşist ABD başkanlarından birisidir ki, ikinci dünya savaşında japonyadaki navazaki ve hiroşimaya atom bombası atılması emrini veren cani bir kişidir...

Tevfik Tekmen tarafından 12.10.2025 18:09:08 zamanında düzenlenmiştir.
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
12.10.2025 12:12:03
5 puan verdi
Çok keyifli bir filmdi, ne kadar güzel ve detaylı analiz etmişsiniz.
Tebriklerimle
Beyzade
Beyzade, @beyzade2
12.10.2025 10:59:06
Tebrik ediyorum. Saygılarımla.
Ferda,ca
Ferda,ca, @ferda-ca
12.10.2025 01:20:35
5 puan verdi
Tebrik ediyorum gün seckinizi Sevgili Deniz
Nicelerine sevgilerimle 🌻🌻🌻
Etkili Yorum
birincikadükşahıs
birincikadükşahıs, @birincikaduksahis
12.10.2025 01:09:33
The Truman Show'u izledikten sonra bir süre acabada kaldığımı, mantığıma ters ve anlam veremediğim olaylar nedeniyle "Yoksa biz kurgusal bir oyunun parçası mıyız?" Diye kendime sorduğumu hatırlıyorum. Bir de filmi seyretmeden çok önce Tanrıların Arabaları kitabını da okumuştum. Evet içerik, amaç ve mesaj olarak farklılar ama yaşamın şekillenmesi konusunda yakın bulmuşumdur.

Filmi sizin kadar detaylı hatırlamıyorum (ben seyredeli otuz seneyi geçmiştir). Yine de bazen hayatın rutinliği, bazen de mantığa ters akışı filmi aklıma getirir. Kaldı ki filmi izlemeden çok çok önce yani çocuk yaşlarımda dünyanın benim etrafımda döndüğünü düşündüğüm de olmuştur:)

Aslına bakarsak, filmde Truman'ın karşısına çıkan tesadüfî olaylar, bazen bizlerin de karşısına çıkıyor fakat çoğumuz Truman kadar dikkatli değiliz. Gerçi o da geç fark ediyor ama en azından sonunda hayatının akışını ve sınırları zorluyor..

Ve bir daha izlemedim bu filmi. Çünkü böylesi (mesela A Beautiful Mind / Akıl oyunları filmi) filmler tekrar seyredilince büyüsü kaçıyor... Belki yeniden seyretsem hayata bakışıma daha çok katkı sağlayacak ama tadı hep damağımda kalsın diye seyretmemeyi tercih ediyorum.

Bilgi, birikim ve donanım ve çok da emek isteyen bir çalışma. Emeklerinize sağlık...
Saygılarımla...





© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL