0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
161
Okunma
Yaşlı bir kadın şöyle dedi bir gün, gözleri uzaklara dalmış, yüreği yılların yüküyle ağırlaşmıştı:
“Şimdiki aklım olsaydı…
Hiç kimseye ağlamazdım.
Hiç kimseyi kendimden çok düşünmezdim.”
Bu cümle, bir ömrün özeti gibiydi. İçinde kırılmış umutlar, unutulmuş emekler, karşılıksız kalmış sevgiler vardı. Bir zamanlar uğruna uykusuz geceler geçirdiği insanlar şimdi bir selamı bile çok görüyordu. Bir gülüş için dağlar aşmıştı ama bugün, o gülüşü hatırlayan bile yoktu.
Gençliğinde “insan insana lazımdır” diyerek herkese koşmuştu. Birisi ağladığında kendi gözyaşlarını saklamış, onun gözyaşlarını silmişti. Birinin kalbi kırıldığında kendi yüreğini parçalayıp ona merhem olmuştu. Belki kimse fark etmedi ama o, bir ömrü başkaları için tüketmişti. Ve şimdi… şimdi kendi yalnızlığıyla baş başaydı.
Vefa… Ne ağır bir kelimeydi aslında. Eskiden insanların en kıymet verdiği değerdi, şimdi ise unutulmuş bir hatıradan ibaret. İnsanlar artık sadece işine geldiğinde arıyor, sadece kendi ihtiyacı olduğunda hatırlıyordu seni. Oysa sen onların her anında vardın. Bir gülüşlerini bile hazine gibi saklardın. Ama onlar seni bir yük gibi unutmayı seçtiler.
“Ben hiç böyle olsun istememiştim,” dedi kadın, elleri titreyerek bastonuna sarılırken. “Ben sadece sevmek istemiştim. İnsanlara iyi gelmek istemiştim. Ama meğer iyiliğin bile fazlası zarar verirmiş…”
Belki de en büyük yanlışı buydu: Kendini hep en sona koymuştu. Herkesi kendinden çok önemsemiş, herkese bir şeyler vereyim derken kendinden çok şey kaybetmişti. Şimdi ise o iyilik yaptığı insanlar, hatırlamak bir yana, yüzünü bile çevirmişti.
Bir gün sen de fark edersin belki… İnsanlara verdiğin değeri kendine de vermen gerektiğini. Ağladığın gözyaşlarının çoğunun hak etmeyenler için aktığını. İçini parçalayan dertlerin seninle kalırken, onların çoktan unutup gittiklerini…
Kadın derin bir nefes aldı, ardından usulca gülümsedi. “Yine de pişman değilim,” dedi sessizce. “Çünkü ben vefasız olmadım. Ben unutmadım. Ben kötülükle karşılık vermedim. Bu da benim onurum.”
Evet… Belki insanlar vefasızdı. Belki hatırlanmadı hiçbir emek, hiçbir gözyaşı. Ama insanın içinde taşıdığı iyilik, hâlâ en büyük mirastı. Ve o yaşlı kadın bunu anlamıştı:
Artık kimse için ağlamayacak, kimseyi kendinden çok düşünmeyecekti. Çünkü en çok kendi yüreğini korumaya hakkı vardı.
Ve belki de asıl huzur, tam da oradaydı… Kendini sonunda hak ettiği kadar sevmekte
Abdurrahman Tümer