Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
GÜLVADE KÖROĞLU
GÜLVADE KÖROĞLU

Kalbin Hakiki Merkezini Aramak: Tevbe Suresi 24. Ayet Bağlamında Dini Şuura Psikolojik Bir Bakış

Yorum

Kalbin Hakiki Merkezini Aramak: Tevbe Suresi 24. Ayet Bağlamında Dini Şuura Psikolojik Bir Bakış

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

156

Okunma

Kalbin Hakiki Merkezini Aramak: Tevbe Suresi 24. Ayet Bağlamında Dini Şuura Psikolojik Bir Bakış

Kalbin Hakiki Merkezini Aramak: Tevbe Suresi 24. Ayet Bağlamında Dini Şuura Psikolojik Bir Bakış

Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde bireyin hayatını yönlendiren temel ilkenin, iman ve Allah’a bağlılık olduğu vurgulanır. Tevbe Suresi’nin 24. ayeti de bu bağlamda, insanın dünya nimetleriyle ilişkisini yeniden düzenleyen güçlü bir uyarı niteliği taşır. Ayette şöyle buyrulmaktadır:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşlandığınız evler size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24)

Bu ayet, dini şuurun derinliğini kavramak için önemli bir imkân sunar. Çünkü burada tartışılan şey, insanın sevgi, bağlılık ve öncelik hiyerarşisinin nerede düğümlendiğidir.

Dini Şuurun Mahiyeti

Dini şuur, bireyin Tanrı ile kurduğu ilişkinin bilince taşınmış hâlidir. İmanın yalnızca soyut bir kabul değil, aynı zamanda hayatı düzenleyici ve davranışları yönlendirici bir bilinç düzeyi olmasıdır. Tevbe Suresi 24. ayet, bu şuuru berrak bir şekilde ortaya koyar. Çünkü insanın duygusal bağlarını ve dünyevi menfaatlerini Allah sevgisinin önüne geçirmemesi gerektiği, iman şuurunun en temel ölçütü olarak sunulmaktadır. Böylece dini şuur, bir “öncelik sıralaması bilinci” şeklinde tanımlanabilir: Allah sevgisi, bütün sevgilerin üstünde konumlandırıldığında hakiki bir şuurdan söz edilebilir. Psikolojide “yüksek benlik” (higher self) olarak adlandırılabilecek bir yönelişi temsil eder. Jung’un ifadesiyle bu, “Ben”e yönelen bir bütünleşme sürecidir. Burada Allport’un “olgun dindarlık” kavramı da hatırlanabilir. Olgun dindarlık, bireyin dini değerleri yüzeysel alışkanlıklardan kurtararak kimliğinin çekirdeğine yerleştirmesidir. Tevbe 24, işte bu kimlik çekirdeğini sınayan bir mihenk taşıdır.

Dünya Nimetleri ve İlahi Sevgi Arasındaki Gerilim

İnsan, fıtratı gereği sevmek ve bağlanmak ihtiyacı taşır. Aile, mal, mülk ve başarı, bireyin varoluşunu güvence altına alan unsurlar olarak cazip görünür. Ancak ayette işaret edilen asıl tehlike, bu sevgilerin bireyin kalbinde merkezî bir konuma yükselmesidir. Sosyal psikolojide “merkezî tutum” kavramıyla açıklanabilecek bu durum, bireyin kararlarını ve davranışlarını belirleyen baskın değerler sistemine işaret eder. Eğer merkezde Allah değil de dünyevi nesneler yer alırsa, dini şuur zayıflar ve kişi gaflet içine sürüklenir. Bu yüzden dini şuur, yalnızca iman etmek değil; aynı zamanda sevgi ve bağlılıkların hiyerarşisini Allah merkezli kurmaktır. Frankl’ın “anlam istenci” kavramı burada yol göstericidir. İnsan, nihai anlamını aşkın bir değere bağladığında özgürleşir; geçici olana bağlandığında ise daima kaybetme korkusuyla yaşar. Ayet, işte bu varoluşsal tercih noktasını keskinleştirir: Geçici olan mı merkezde, yoksa baki olan mı?

Olgun Dini Şuur ve Gelişimsel Boyut

Olgun ya da gelişmiş dini şuur, bireyin dinî değerleri içselleştirmesi, dünyevi unsurları geçici görerek aşkın olana yönelmesiyle şekillenir. Tevbe Suresi 24. ayet, bu gelişmişlik düzeyini sorgular: İnsan, en kıymet verdiği şeylerle imtihan edildiğinde, Allah sevgisinin önceliğini koruyabiliyor mu? Bu soruya verilen cevap, dini şuurun olgunluk derecesini belirler. Burada bahsedilen şuur, pasif bir kabulleniş değil; bilinçli bir tercih, iradeli bir yöneliştir.

Sonuç
Allah şuuru bireyin tüm varlığına yayıldığı müddetçe insan, varoluşunun asli merkezini bulur ve gelişir. Çünkü bu şuur, sadece belli ritüellere indirgenmiş bir bilinç değil; düşünceye, duyguya ve eyleme nüfuz eden bir varlık tarzıdır. Dini şuuru derinleştirmeyen hiçbir pratik, ne kadar çok tekrar edilirse edilsin, bireyi hakiki bir dönüşüme taşıyamaz. Asıl gelişim, amellerin özündeki ruhu kavramakla ve sevgiyi, bağlılığı ve öncelikleri Allah merkezinde yeniden inşa etmekle mümkündür.

Tevbe Suresi 24. ayet, dini şuurun temel dinamiklerini gözler önüne serer. Dini şuur, Allah’a olan sevginin en üst düzeyde tutulması, dünyevi bağların ise bu sevgiye tabi kılınmasıyla mümkündür. Bu bilinç, bireyin yalnızca teolojik bir kabulü değil, varoluşsal bir yönelişi temsil eder. Sonuç olarak, dini şuurun inşası; sevgi, bağlılık ve öncelikler arasında doğru bir denge kurmayı ve bu dengeyi Allah merkezli bir hayat anlayışıyla sürdürmeyi gerektirir.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kalbin hakiki merkezini aramak: tevbe suresi 24. ayet bağlamında dini şuura psikolojik bir bakış Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kalbin hakiki merkezini aramak: tevbe suresi 24. ayet bağlamında dini şuura psikolojik bir bakış yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kalbin Hakiki Merkezini Aramak: Tevbe Suresi 24. Ayet Bağlamında Dini Şuura Psikolojik Bir Bakış yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL