0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
198
Okunma

Bir yenilgiyi kabullenmenin nesi kötü olabilir ki? Ya, yenik düşmüşsündür ya da yenmişliğin lades dönümünü kutlamışsındır sonra da inceden inceye duyulur sesi temaşanın ve sadece karekökünü alırsın yalnızlığın hele ki esefle denetler ve yargılarlarken seni mukaddes bir kuş olup kanat açarsın göklere.
Göksüz bir hüzündür belki de martının yuvası sonra da dolgun başaklar feveran ederler ne de olsa yerin göğün tek hakimi eninde sonunda sunacaktır İlahi Adaleti.
Şimdi sırdaş bir imge olup da yola düşmenin tam vakti ve geceyi öğüten siyaha da taziyelerini sunmanın…
Sıradan sıfatları reddettiğin ve sıradanlığın aslında bir çöküşe temel hazırladığı bir de gün yüzü görmemiş kırçıl yüreklerin fotokopisini alıp da özendiğin mutluluğa serildin mi…
Geceyi fetheden Tanrı ve yakamozların ç/ağrısı aman Allah’ım, bu, aynada gördüğüm ben mi, demenin de meali işte gözlerimi ovuşturup yasını tuttuğum ve atıfta bulunduğum kayıp rahmete dikip de gözlerimi sözlendiğim her satıra minnet duymanın da vebali iken boynuma ağır gelen.
Ve tartıyorum ruhumu.
Olmuyor işte çünkü dengesi kayıp terazide illa ki fazla çekiyor içimdeki acılar.
Tartıyorum bedenimi ve küçülüyorum o habis tartı rakamları bana peşkeş çekerken tüm edimlerimde sırları saklı tutuyorum ve mahrem gölgeleri kovuyorum odadan. Olmuyor perdeyi ardına kadar çekip ışıkları kapatıyorum.
Gece nankörse gündüz de pek bir ehli keyif ve maydanozun saplarını kaynatıp acının ödeminin atılmasına tanıklık ediyorum sözüm ona oysaki sözler kadar atıfta bulunulası o acının ödemi en beylik saltanata asla da toz kondurmuyor.
Bir hıçkırık peyda olan.
Kanıyorum.
Bir fevri ve yetim ki o kayıp imgeler ve tüm ihtiyacını görüp de her ölümlü sonunda kaç senelik ömrü kaldığının hesabına girişiyor.
Yol yakın ve kaçmanın da tam vakti.
Gün çok kaygılı ve geceye yıl var.
Yıl dönümü belki de ölümsüz addedilen metruk şiirlerin ve tek okuyucusu yok iken içimdeki özlemle sözlendiğim bir satır arası.
Koyu hala çok koyu gökyüzü oysaki gün ışımaya başlayalı saatler oldu yine de içimin karanlığının başını okşuyorum ve yetim bir sefaletle sefil bir vahamet arasında gidip geliyorum.
Gün yüzlü annem.
Ceylan bakışlı çocukluğum.
Satırlarım.
Yatır ziyaretlerimi.
Lakin demenin meali aslında hiçliğin terennümü üstelik asla hesap etmediğim bir özeti dünün ve güne vakıf olmak ne haddime…
Yoldan çıkan mecazi firarlarla kuşatılmışım ve içime diktiğim içlik ve dış sesi aralıksız kayda aldığım seksenlerden kalma bozguna uğramış bir kaset çalar…
Ve işte içimin alarmını kurup da saat farkı yüzünden Tanrı ile sözleştiğim tüm görüntülerde hep eksik olan benim o siyah beyaz fotoğraflarda…
Ağlasam mı gülsem mi?
Bir metruk hece.
Adı aşk madem.
Bir de gizemin bin bir yeis ile sökün ettiği…
Gecenin temaşası; aşkın hicvi ve gölgelerin gücü adına.
Solumda radar takılı; sağımda görünmeyen bir kelam ne de olsa sağ elimle tutuyorum kalemi ve destursuz hicvetmiyorum yenilgilerimi.
Bir selam ki…
K/atıksız aşkın da vaveylası.
Şimdi kuruyan incir ağacına tırmansam…
Şimdi tutsak düştüğüm coğrafyalardan firar etsem.
Şimdi çemkiren iblise lanet okusam.
Şimdi elimde bir su doku ve yarınımda bir mizansen eklesem mutlanacağım kanatlara da taksan gönül gözümü… sahi sever miydi beni evren?
Göğü kanatan bir çentik ve izdiham.
Aşkı karan her hece ve işte gömüldüğüm şu kara toprak.
Oysaki az evvel tartmıştım ruhumu; oysaki az evvel ötenazi yapmıştım ölüme ve asla da uğramayacaktı Azrail dolaylarıma.
Yerin kaç fersah altındaysam.
Ve hümayun atadığım merhamete kaç kulaç atacaksam.
Sızlıyor işte tüm hücrelerim sızlıyor oysaki tek hücrede yaşamışlığımla tüm hücrelerime kefildim.
Azat edildiğimi fısıldayanlar yalan mı söyledi şimdi?
Şimdi ben miyim azığa çekilen?
Şimdi ben miyim hurdaya çıkan?
Kaçtan alırsın kilosunu hurdanın, Eskici Efendi?
Ne yani, yarım mı kalacaktı benim hikayem sonra da yüz mü çevirecekti Tanrı?
Sözcükler bombalıyor içimdeki habis düşleri ve ben, bir düş gezgini olmanın da çok ötesinde bir redif olma hakkımı es geçip tüm hayatımı tek kelimeye indirgiyorum.
Sözcük enflasyonu ve aşkı hakim kılan yontulmuş mermer suskun düşler ve de diskalifiye olan sefil ruhum ve işte dirhem dirhem azalıyorum sonra da açık arttırmaya giyen bir seyyah olmayı diliyorum artık nasıl bir alakası varsa.
Düşlerin cebi var mı, peki?
Ya, cebimdeki bozukluklar öbür dünyada tedavülden kalkacaklar arasında mı?
Tedavülden kalkan onlar olsa sadece keşke ya, ben?
İzahı yok varlıksızlığım ve ketum bir zincirleme kazaya sebebiyet veren bin bir yeis ile kıvançla dikiyorum ölü heceleri birbirine ve af dileyen ruhum da soluksuz koşuyor ve varamadığım bir atalet.
Aşkın hüsranı.
Ölü imgeler.
Ölü babam ve tüm rahmet dileyen yakınlarım ve işte ben de sizden biriyim: kim okuyacak artık size rahmeti ya, edindiğim makamdan baş aşağı atlarken böyle olacağını bilir miydim sanıyorsunuz önceden?
Kalemi kırdı Tanrı ve indinde tüm düşlerim d/ağlandı.
Hangi soytarı kelimeyi kefen bezi yapacaklarsa artık düş kırığı sözcüklerimi de zincirlemekle eş değer susuzluğum ve sessizliğim.
Güneşin tinindeyim.
Rahman’ın indinde…
Aşkın şafağına bandım azabı ve hasretle ördüm ben rahlemi öyle ki kıyama durduğum her ezan vakti şahadet diledim.
Rahmetin gücü ve…
Gerisi safsata işte ve melun yürek meftun sevinçlerin özlemi ile maziyi yâd ederken bir bir gözümün önünden geçiyor sevdiklerim bir de benden nefret edenler ama en çok Tanrı iken sonsuzluğa kadar bana dargın…
Bunu nasıl kaldırırım ki?
Sözcükler defolu ve İlahi Adaletin gözü yolda.
Hayır, hayır, benim yolunu g/özleyen İlahi Adaletin ve bir satır başı diliyorum bir de firar eden mutluluğa ve pişmanlığa geç kalmışlığımı tehir etsin diye melekler.
Çatı katındaydım geçenlerde ve beceremedim.
Öncesinde evimdeki doğal gazın kokusuna saniyeler süren bir hasretle ölüme… ölüm, dedim değil mi ve o gün bile kucaklayamadım ahret özlemimle cehennemde yanmanın mealine er geç vakıf olacağım düşüncesi ile ve üstlendim tüm suçu.
Acilde midemin kaç kere yıkandığının çetelesini tutmayı zaten bırakmıştım bundan yıllar önce hele ki kanımdaki hızın ilaçlara eşlik edip de soytarı gözyaşlarına sevdiklerimin inanmazken.
İnanmadım işte kimseye: sevdiklerim yalan söylerken ben de onlara yalan söyledim. Sonra sevgilime yalan söyledim ve onun benden kaçırdığı gözlerini bir başka kızın üstünde yakaladım.
Patronuma yalan söyledim ne de olsa intihar budalası manyak bir muhasebeciyi asla işe almazdı.
Anneme yalan söyledim çünkü karnımdaki çocuğun babası kimdi, bilmiyordum ve kürtajımı yapacak doktora yalan söyledim çünkü ölümümü dört gözle bekliyordum. Ölmedim velhasıl.
Şimdi atıfta bulunduğum kimse kalmadı ve sadece Tanrı ile başbaşayım: duymuyorum sağımdaki solumdaki sesleri.
Aldatmış olduğum insanlar yetmedi…
Aldatılmışlığım da yetmedi.
Ya, Tanrıyı aldatan sadece ben miyim ve gerçekten O da mı beni gözden çıkardı?
Günden güne büyüyen enflasyon ve bütçe açığı gibi şahikanın kanatlarında serpilmek ve dünyaya egemen olmak isterken…
Hiç mi sevmediniz beni hiç mi? Ya, ben kendimi bu kadar az mı sevdim?
Boyut atlayacağım derken dünya değiştirmeye merak sardım madem.
Matem öncesi yazgıma da kimse atıfta bulunmasın ve asla kök hücremi kimseye nakletmesinler.
Hadi, ne duruyorsunuz? Çekin fişimi çekin de bitsin bu işkence.
Yoksa ben çoktan çektim mi?
Bir aparat yardımı ile bağlanabilirim hayata bundan sonra ve içimin dehlizinde gezinen yabancı ruhları da men ediyorum içimdeki enkazı görmelerinden.
İnsan olmayı başaramadım ve sadık bir sevgili olmayı da derken ruhumu şeytana sattım lakin hala Allah’a inanıyordum ve şimdi bin bir yeis ile kendimi boşluğa bırakacağım lakin, lakin… kim tekme attı karnıma? Yoksa sen misin beni ve bizi bırakma diyen? Ne yani henüz doğru dürüst bir bedeni bile olmayan bir canlı mı engel olacak atlamama? Sakın, sakın, bir daha tekme atma seni sefil canlı sakın!
Bu, bu, bir uyarı mı yoksa? Tanrı benden hala ümidini kesmedi mi hala? İnanmalı mıyım şimdi? Başka çarem var mı peki ve çaresizlik nedir, benden başka yaşayanlar da var mı yani?
Atma, sakın tekme atma yeniden, bebeğim. Ben ne dedim şimdi ne yani, anne olmayı hak ediyor muyum yoksa o canlı mı hak ediyor dünyaya gözlerini açmayı bir avazda ve ben kollarımı ona dolarken tıpkı Rahman beni bu güne kadar hep kollamış ve korumuşken…
Işığı tutma güzel Allah’ım yüzüme lütfen tutma ki bu İlahi Aşk beni benden ediyor ve sadece sana tapmanın zevki ile sefil ruhum ihya oluyor…
Işık sadece o ışık! Kimselerin görmediği ve benim gözlerimi ve ruhumu alan…
Bu, son olsun yeter ki ve asla bırakma beni bir başıma güzel Allah’ım! Senin için yaşamaya değer yeter ki sen de darılma bana güzel Allah’ım…
5.0
100% (2)