Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Acının Izdırabı

Yorum

Acının Izdırabı

( 2 kişi )

5

Yorum

13

Beğeni

5,0

Puan

390

Okunma

Acının Izdırabı

Acının Izdırabı




Acı bedenin coğrafyasında hissedilir , somut, ölçülebilir, haritası çizilebilirdir. Bir kemiğin kırılma anında duyulan çığlık, yanan derinin kokusu, migrenin şakaklara vuran ağrısıdır. Biyolojiktir , yeri bellidir. Hayatta kalma içgüdüsünün evrimleşmiş dilidir. Sınırları vardır; Nerede? (karaciğerde), Ne kadar? (Çok yada hafif ), Ne zaman başladı? (dün gece). Tıbbın laboratuvarında parçalara ayrılır incelenebilir ve iyileştirilebilir. Geçicidir çünkü beden unutma lüksüne sahiptir. Yara dokusu kabuk bağlar, sinirler onarılır, kimyasal denge yeniden sağlanır. Acının açılımı şudur ; Fiziksel sınırları içinde var olur ama varoluşa dair hiçbir şey söyleyemez.

Izdırap ise ruhun tarifsiz varoluşsal bir sızısıdır. Kayıp bir aşkın yıllar sonra ansızın soluk borusuna duran boşluğu, vicdanın “yapmalıydım” diye kemiren sorgusu, pişmanlığın kemik iliğine sızan kurşundan daha çok acıtan ağırlığıdır. Zamanın dışındadır. Geçmiş bir anın hançeri şimdiki zamanda kanatır. “O gün kapıyı çalsaydım…” cümlesi, yıllarca sürecek bir sancıya dönüşebilir. Izdırabın anatomisi şiirle yazılır; tıp onu “psikosomatik” diye etiketleyerek kaçar. Oysa o, beden-ruh ikiliğini paramparça eden bir devrimcidir. Gece terleriyle somutlaşır, titreyen ellerle cisimleşir, uykusuzlukla bedene kazınır.

Acı olan’ın dilidir; ızdırap olabileceklerin matemidir.
Acı “düştü, bacağı kırıldı” der;
Izdırap “ya o çocuğa yardım etseydim de düşmeseydi?” diye sorar.
Vicdan dediğimiz şey, işte bu olabileceklerin beyninizi çürüten kemirgenidir. Schopenhauer’in deyişiyle: “Izdırap, iradenin kendi kendini yemesidir.”

Acı fizik yasalarına boyun eğerken, ızdırap metafiziğin labirentinde kaybolur.
Acıyı dindirmek için morfin yeterlidir, ızdırabı dindirmek için insan kendi ruhunu kazmalıdır.
Acı “neden?” sorusuna somut yanıt verir (kaza, enfeksiyon) ızdırap ise “neden?” sorusunu bir varoluş çukuruna dönüştürür (“Neden doğdum?”, “Neden o an sustum?”)
Acı bedeni ölüme yaklaştırırken (Artık dayanamıyorum ),dedirtir.
Izdırap ruhu ölümsüzlüğe mahkûm eder.
Çünkü ızdırap, insanın kendi özgür iradesinin sonucudur. Sartre’ın dediği gibi: “İnsan seçimlerine mahkûmdur.” O seçimlerin yükü – yapılan ya da yapılmayan her şey – ruhun omurgasında birikir. Kierkegaard bunu “kaygı” diye adlandırır.

Izdırabın kökeninde “zamanın paradoksu” yatar:
Geçmişteki bir an, şimdiki zamanda acı verir.
“Geçmiş geçmişte kaldı” diyenler, insan ruhunun zamanı nasıl çarpıttığını anlamamıştır. Augustine’in itirafı: “Geçmiş şimdidir, çünkü onu hatırlayan benim.” Pişmanlık, bu zaman bükülmesinin en zehirli meyvesidir: “O anda başka türlü davransaydım, şimdi her şey farklı olurdu.” Bu cümle, insanı Tanrı’yla kavga eden Prometheus’a dönüştürür: Kendi kaderini çalma arzusunun cezasını sonsuz bir vicdan azabıyla öder.

Acı tıbbın krallığıdır; ızdırap felsefenin sürgün toprağıdır.
Biri bedenin yıkımını, diğeri ruhun inşasını anlatır.
Acı insanı hayvandan ayırmazken , ızdırap insanı hayvandan ayıran ilk adımdır.
Çünkü ancak ızdırap çeken insan, Camus’nün dediği gibi:
“Dünyanın saçmalığına rağmen, kendi anlamını yaratma cesaretine sahiptir.”
Acıyı ağrı kesici keser, ızdırabı ise ancak kendi anlamını keşfetme iradesi dindirebilir.
Bu yüzden insan, ızdırap çekebilen tek canlıdır ve belki de bu onun en büyük şanssızlığı ve en görkemli zaferidir.

Bu ikilinin diyalektiğini anlamak için Paul Ricœur’ün "Zaman ve Anlatı"sına uzanmalıyız:
Acı şimdiki zamanın dilidir ("Şu an bacağım kırık").
Izdırap geçmişin şimdide yeniden üretilmesidir ("O gün koşmasaydım, belki bacak kırılmayacaktı").
Vladimir Jankélévitch’in dediği gibi: "Pişmanlık, geçmişin şimdiki zamanda intikam almasıdır."
Acı Hans Jonas’ın "organik bütünlük" kuramına uyar: Lokalize edilebilir, biyolojik süreçlerle sınırlıdır.
Izdırap Jean-Luc Marion’un "doyumsuz fenomen" tanımına uyar: Sınır tanımaz, beden-ruh ikiliğini yok eder.
Acıda Albert Camus’un "Sisifos’un taşı" vardır: Somut bir yük taşırız.
Izdırapta Emil Cioran’ın "doğuştan günahkârlık" vardır: Yükün kaynağı kendimiziz.
Nicolas Berdyaev’in "Özgürlük ve Kölelik" eserindeki saptamasıyla: "Izdırap çekebilen tek varlık, kaderini aşma potansiyeli taşıyandır."
Simone Weil ızdırabı "yerçekimsel lütuf" diye adlandırır: Düşüşümüz sırasında bizi hakikate iten kuvvet.
Fakat bu dönüşüm, Eugen Fink’in Oyun Olarak Dünya’sında işaret ettiği trajik bir oyundur:
Acı bize "oyunun kurallarını" (doğa yasalarını) öğretirken,
Izdırap "oyunun anlamsızlığını" sorgulatır.

Acının ilacı eczanede, ızdırabın şifası Maurice Blondel’in "Eylem" felsefesinde gizlidir:
"Ancak seçimlerimizin yükünü omuzlayarak ızdırap aşılabilir."
Bu yük, José Ortega Gasset’in "Ben ve Koşullarım’’ kitabıdır.
Acı koşulların ürünüyken, ızdırap benin kendi özgürlüğüne yönelik isyanıdır.
İnsan, ızdırap sayesinde Camus’un başkaldıran insanına dönüşür.
Doğanın sessiz acılarına karşı , anlamın feryadını sorgulayan tek varlık.

Bedensiz sızıdır ızdırap , yeri yurdu ruhtur , kaynağı vicdandır ,vicdan ise insanın içindeki Tanrıdır. Yaptığını ya da elinden geldiği halde neden yapmadığını sorgulatır. İnsanı kuş tüyü yastıkta uyutmayan da odur taş üstünde huzurla uyutan da odur...

Çağdaş DURMAZ


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Acının ızdırabı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Acının ızdırabı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Acının Izdırabı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ask-i-Divane
Ask-i-Divane, @ask-i-divane
5.9.2025 23:59:42
helal
Umay Alkım
Umay Alkım, @umayalkim
5.9.2025 14:50:56
Güzel bir yazı okudum; acı ve ıstırap üzerine anlamlı ve değerli bir çalışma olmuş. Acı, insanı daha iyi yapmaz; ama daha derin kılar. İsyan ettiğimizde yıkar, anlam verdiğimizde ise bilgelik öğretir. Hayatın bize anlatmaya çalıştığı da belki de Nietzsche’nin amor fati görüşüdür: Acıyı bile sevmeyi öğrenmek.
Acı, doğal ve kaçınılmaz bir deneyimdir. Istırap ise acıya gösterdiğimiz direncin ürünüdür. Nietzsche’ye göre amor fati, acıyı sevgiyle kabullenmek ve böylece ıstırabı aşabilmektir.

Esenliklerimle.
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
4.9.2025 19:17:16
5 puan verdi
çok da ayrımına varıp üzerine uzun uzadıya düşünmediğim bir konuydu acı ve ızdırap. yazınızı okuyunca fotoğraf iyice netleşti aklımda. bu yanıylada yazılarınızda sürekli bir şeyler bulup öğreniyorum, bazende sorguluyorum kendimi.
küçük bir köpeğim vardı, etrafı duvarla çevrili büyük bir bahçeye bırakırdım akşamları. nasıl olduysa duvarı aşmış, gece sessizliğini bozan bir iniltiyle fırladım dışarı, yerde yatıyordu, başka köpekler saldırmış. gece yarısı veterineri uyandırdık, ameliyata alındı ama kurtaramadık. çocuklara tembih ettim, mezarını ege denizini kucaklayan yamaca kazıp gömün ve yerini bana söylemeyin diye. bazen hayal ederim Kıtmir2in diyarında mutlumudur diye. evet acının çok ötesinde bir duygu bu yaşadığım şey, "keşke" o gece dışarı salmasaydım, keşke yanında olsaydım.. ızdırap hiç dinmeyen bir sızdır bu gün bile içimde.
tebrik ediyorum, her yazınız yeni yolculuklar açıyor önümde.
selam ve saygılartımla
Etkili Yorum
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
3.9.2025 23:29:35
Hiçbir düşünür acını tarifini yaşayandan iyi bilemez arkadaşım
herkes farklı yaşar iç dünyasını en iyi sen bilirsin
ateş düştüğü yeri yakar sadece ne eksik ne fazla çekene sormak gerek işin özünü

Sevgiler selamlar Çağdaş
Etkili Yorum
M.Y.
M.Y., @m-y
3.9.2025 23:25:08
5 puan verdi
YAzınızı okudum ve beğendim. Sadece bir yere takıldım:

"Acı olan’ın dilidir; ızdırap olabileceklerin matemidir.
Acı “düştü, bacağı kırıldı” der;
Izdırap “ya o çocuğa yardım etseydim de düşmeseydi?” diye sorar."

Izdırap olabileceklerin mi geçmişin mi matemidir?

Saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL