0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
481
Okunma
DOSTLUK VE DUYGULAR
Sevgili dostum,
Köyünden her gün taşımalı eğitimle şehir merkezine lise okumaya gelen bir gençle bir süre önce seri sohbetler etmiştik. Bir zaman sonra O’nun duygusuz olduğunu fark edince, ona bunun sebebini sormuş ve şu cevabı almıştım “Duygulu olmak insanı zayıflatmaz mı ? “ diye sorduğunu , benim de buna şaşırdığımı görünce görüşünün doğru olduğu konusunda ısrar etmişti.Bir şey diyememiştim o zaman.
Sevgili dostum,
Seninle olan dostluğumuzda yoğun sevgi, saygı, merhamet, şefkat, empati, gibi insani duyguların yoğun olarak yaşandığını görüyorum. Duygusuz insan düşünemiyorum. “ Dugulu olmak insanı zayıflatır” inancının insanı, sert , acımasız ve çıkarcı yapacağına inanıyorum.Bir de ukala. Yani az bildiği halde çok bildiğini zanneden insan Ukala.
Sevgili dostum,
İki psikoloji kitabı okuyunca kendini psikolog olduğunu zannederek yorum yapan gençlerin, böyle duygular taşımasını da normal karşılamak lazım. Bizlerde genç iken “herşeyi ben bilirim” havasına girerek ailemiz ve öğretmenlerimize her zaman muhalefet etmeyi marifet saymıyor muyduk?” Belki bugünki gençler kadar değildik ama bizde ukalalık yapmayı marifet zannederdik.
Sevgili dostum,
Bence insan yarı duygulu, yarı duygusuz olmalı. Nasıl mı dersen? Duygulu insanlar ile duygulu olmak, duygusuz insanlara karşı da duygusuz . Yani insanlara anlayacağı lisan ile hitap etmek, onlarla anlaşmamızı sağlarsa, gene insanlara anlayacağı duygular ile muamele etmek bizi daha rahat ettirir.
Sevgili dostum,
Duygulu bir insan olarak tanınan birisi olarak, dugusuz olan ve bunda ısrar eden insanlardan uzaklaşırım. Çünkü duygusuz insanlara faydalı olamayacağım inancı ağır baar. Nasıl ? dersen ben devamli duygulu davranır ve samimiyetimi ortaya koyarken, karşımdaki insan karşımda heykel gibi durur ve benim tutumumdan cesaret alarak, istedikçe isterse ve benim sınırlarımı aşan şeyler isterse sen olsan uzaklaşmaz mıyız?
Sevgili dostum,
Dostlar tabii ki mahrem sınırlarını korumak ve başkalarının bilmesini istemediği şeylere saygılı olmak şartı ile sohbet ederler. Bu sohbetler samimi, içten ve yalansız olursa dostluğun zevkine varırlar. Ama samimiyet adı aldında kaba saba konuşmalar , beddua şeklinde olan hadsiz konuşmalar da olmamalı. Mesela ne kadar samimi olursa olsunlar, dost dostuna “zıkkım ye”, “manyak mısın”, “aklından zorun mu var” gibi kaba sözler veya “senin baban böyle , annen şöyle, o şu hatayı yapmıştı zamanında” gibi geçmişte kalmış şeyleri de söylememeli. Değil mi ? Ne kadar hata yaparsa yapsın kimse anne ve babasına hakeret edilmesinden hoşlanmaz. Tabii anne ve babasını hayatından silmişlere ve asla affetmeyenlere bir şey diyemeyiz.
Sevgili dostum,
Bu mektuplarımızın amacı , dedikodu yapmak değil, gerçek dostlukların daha sağlam ve sorun çıktığı zaman sorunları nasıl çözecekleri konusunda tecrübeler ve yaşanmışlıklar ışığında dostluklarını sıkılaştırmak isteyenlere hayat tecrübelerimizi aktarmak. Tabii ki herkesin bu görüşleri doğru bulmasını da bekleyemeyiz.
Sevgili dostum,
Örneklerimizi gençlerden vermemizin sebebi de onlara hayatta bizim yaptıklarımız hatalar anlatarak onların tabii ki isterseler ders almaları ve hata yapmamaya , hayatı daha rahat ve az hatasız yaşamaları konusunda tecrübelerimizi anlatmak. Onların tabii ki çok farklı düşünme ve yaşama haklarına saygımızda sonsuz.
Sevgili dostum,
Duygulu olmanın insanlara mahsus bir özellik olduğunu söylemeye gerek yok. Bazen genç akraba ve tanıdıkların karnelerini inceleriz, şöyle yazarlar öğretmenleri ”iyi bir doktor, iyi bir mühendis olmak iyidir ama insanlara faydalı olan iyi bir insan olmak asıl hedef olmalıdır” Ben de bu mektubu buna benzer bir hedef ile yazıyorum, “daha az hata yapan gençlerin toplumda artması”. Daha az hata yapan gençlerin sayısı ne kadar artarsa biz de o kadar çok mutlu ve huzurlu olacağız işte.Sanırım bunu yazılı hale getirmek de belki bu mektup yazıldığı zaman dünyada olmayan insanlara da faydalı olacaktır. Belki de en yakınlarımıza. Torun ve akrabalarımıza ya da onların çocuklarına. Kimbilir. Bu bir nevi “dededen torunlarına ve onlarında torunlarına akan sevgi mektupları da olabilir. Olmaz mı sence?
Sevgili dostum,
Bence hayatta olan kötülükler, hep iyi duygularımıza sahip çıkmadığımız için oluyor. Yapılan bir araştırma , yalan haberlerin doğru haberlerden 6 kat daha hızlı yayıldığını gösteriyor. Ben buna iyi duygulara nazaran kötü duyguların , egolu ollmak, önyargılı olmak, hep istemek, muhatabımızın sınırlarına saygı göstermemek, yaşa bakmadan insanları suçlamak, ayıplamak, yargılamak gibi duyguların da sevgi, saygı, merhamet, şefkat, gülümseme, sevgi sözcüklerini çok kullanma gibi duygulara nazaran daha çok yayıldığına inanıyorum. Halbuki tam tersi olmalı iyilikler, iyi haberler ve iyi duygular daha hızlı yayılmalı. Bu duyguların çok olduğu toplumlarda huzurlu oluyor genelde.
Sevgili dostum,
Bu mektupları yazmamın sebebi, benim iyi dostum olduğunu iddia eden insanların olusmsuz tavır ve sözleri ile karşılaşmak ve hep bizlerden birşeyler beklemeleri, onların da bizlere destek olmasını hatırlattığımızda hakaretvari sözleri sanki samimiyet sözü gibi sunmaları. İlk etapta üzülsek de sonrasında böyle davrananların hastalıklı ruh hallerini düşününce onlara sadece acıma duyguları beslemeye başlıyoruz.
Sevgli dostum,
Sık sık “ben dostunum, dost dosta darılmaz” diyerek her fırsatta insanları kızdıracak, küstürecek, hakaretvari, cimrilik ve cehalet kokan davranışlarda bulunanlara kızsam da sonradan acıyarak, mesafeli olanın hem bize hem onlara faydalı olacağına inanarak uzaklaşıyorum. Hem bizi korumak hem de onları saçma davranışlardan korumak yani daha az hakaret etmeleri için. Tabii bu uzaklaşmalardan ders çıkarırlarsa. Mutlaka , gerçek dost olarak sen anlarsın ve böyle sınırları aşan seviyesiz söz ve davranışlardan uzak kalırsın. Aslan dostum.
Sevgili dostum,
Son zamanlarda ne olduysa dostluk damarlarım epey kabardı ve sana daha sık ve içten içimden geldiğince duygu dolu mektuplar yazıyorum ve daha da yazmak geliyor içimden. Gerçek dostlar böyle ilham veriyorlar dostlarına belll k. İyi ki varsın ve dostumsun. Sahte dostlar ders alırsa senden tabiii.