6
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
325
Okunma
Ağzımın orta yerinden savurduğum küfürlerin seyri bozuk rotasının adıydı aşk ve dümen bir tek benim elime değmiyordu bu seyirde...Ayaklarım ne vakit çıplaktı ve ben üşür müydüm haziranda, hatırlaması güçte olsa, yaşanması efsuna talip bir hikayenin kelimelerini arıyorum. Denizin derinliklerinde yitik seyrüseferlerin, tahtaları su yutmuş gemilerine binip uzaklaşıyorum bugünden. Düne dair ne varsa kıyıma bıraktın...
Şimdi al sana sözlerim.
En çok sana yazacağım bir ağıtla. Çünkü bildim ki tuzu eksilince suların, kaldıramıyor hayatın öksüz gemilerini. kalıveriyoruz ortada. Onun bunun çocukları olmadan ağlamalı ki su doysun tuza.
En çok sana söveceğim. Ezber bozup tutsak ay ışığında yakamoz asacağım kirpiklerime. Susacak dalgaların ve dört elif miktarı uzayacak hep gece. Sen çök dibine; nasılsa kalkmıyor zaman yerinden.
En çok sana saklayacağım, mürekkep rengi düşlerde oynaşan hayallerimi. Dün sırat olacak ve inadına yenik düşen keçilerin kırık boynuzlarına asacaklar hükmümü. Sabah ezanlarında selasına hazırlanan bir öykünün payına suya çarpan et ağrısı düşecek ve düşünden düşmüş bir isim kalacak ellerimde bir tek ben diye.
Şimdi; Bir ahın ertesinde, ağız birliği etmiş sanki mevsimler. Ötesi berisi eni konu bir sonbahar işte her dem. Yaşamın yaprakları dökülmüş, orta yerinden yarılmış toprak... Almış alacağını; el açsan ne çıkar...Yer gök aynı ezberin hecesi. Dili bağlı kırlangıç. Gagasında bir tutam umut. Taşıdım, taştım ya kendimden... Adımı sen koysalardı ölmezdim hiç bir vakit.
Öldüm...
Gün ortasında uzayan sinsi sancıların ucu bucağı olmayan ahını sustu sardunyalar. Dibindeki toprağı eşeledikçe, bir solucanın kıvrımlarında boğuldu damlalar ki ben onları can olsun diye salmıştım. Bilemedim bu hikayede toprağın değil suyun cana muhtaç kalacağını.
Ezildim.
Suçumun aslını kitli sandıklarda sakladıklarından temize çekilmemiş bir hikayenin anlatıcısıyım. Yoksa bu kadar sen çevriliyken ve adım sen olsun diye inlerken bu kadar; arınmamak kirden, abesin çam ağacına tırmanmış çocuk hali olurdu. Düşerdim ve kanayan dizlerime pir bulaşırdı kozalak artığı dünlerden.
Düşmedim... Bir sarkacın ucunda sallanırken zaman, ötesi berisi içi dışı, önü arkası hep sobelenmiş kahramanlardan medet uman palyaçolardan ödünç aldım, kırmızı gözlerime uysun diye kocaman burunları. Astım hepsini omzuma; ardımdan gelen kokuları bileyim niyetiyle. Yollardı ardımda kalan ve bir arpa boyu bile gidilmemişti bu seyirde.
İSTANBUL...
5.0
100% (3)