1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
283
Okunma
Bulutları aşağı çekilmiş bu kentte gri girerken renkten renge, gölde bir balık yem olurken aç bir karabatağa ve sen susarken kendini öldürürcesine, akşamdan sabaha gelecek bir haberin uğultusu düşüyor kulağıma.
Gördüğüm rüyanın hayırsızlığından sebep anlatamıyorum bu kez ne suya ne de bir martıya ama aklımdan da çıkmıyor aynaya düşen suretim. Kaşları dökülmüş bir kadın oluyorum her gece ve her tabir alıyor bir sevdiğimi benden..
Balkonsuz evlerin kasveti var bugün şehrin üzerinde. Ne camlarında bir yangın var alev alev ne de bir sela duyuluyor yedi tepesinden.
Ne bir düğün ne de bir cenaze...
Yanıbaşından geçen trenlerin gürültüsü de olmasa ya da ses çıkarmasa kaldırımda yürüyen kadının ayakkabısının topukları inanacağım öldüğüne.
Olur olmaz yerlerde kapanıyor gözkapaklarım ya da olur olmaz zamanlarda hayaller görüyorum deli saçması. Dört bir yanda kelimeler dolanıyor bir şarkıdan firari.
Eşyalar konuşuyor aynı şarkının notalarında.
Ölüm gibi bi şey oldu ama ama ama kimse ölmediiii...
Yani delirmek de yetmiyor unutmaya...
Biliyorum hepsi ağzımda duran maskeden. Nicedir karbondioksit karışıyor işte aşklara. Biraz nefes biraz zehir damarlarımda dolaşan.
Mızıka sesi iyi geliyor. Bir filmin içine düşüyor aklım. Öyle bir film...Adı yok oyuncular yabancı. Dudaklarını kıpırdatmadan konuşabiliyor herkes ve sen de bir elektrik direğinin tepesinde içine etmekle meşgulsün hayatın. Ağzında tipitip sakızı ama tuhaf senin de kıpırtısız dudakların.. Sahi maksi nerede bu filmde?
Birlikte topla kemiklerimizi...
Eylül 23...
İSTANBUL
5.0
100% (2)