0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
203
Okunma

SEHER GELIN’IN SON SOFRASI
“ZÜMRÜT ANNE’NİN FERYADI”
Herkes cenaze evinin önünde toplanmış, bekliyordu.
İki yıl önce evlenen Seher Gelin, gençliğine bile doyamadan…
Eşi tarafından, hem de en özel gününde, evlilik yıldönümünde katledilmişti.
Oysa Seher, eşine sürpriz hazırlamıştı.
Evde güzel bir sofra kuracak, evlilik yıldönümlerini kutlayacaklardı.
Ömer, Seher’e “Okuduğun okulu da işi de unut, çalışmayacaksın.” demişti.
Maddi bir geliri olmayan, kendine has parası bulunmayan Seher’in ne bir kazancı ne de kendine ait parası da yoktu.
O yüzden alışverişi de hep eşi yapardı.
Velhasıl ama bugün özeldi. Bu yüzden her zamanki tanıdık markete gitti,
birkaç parça şey aldı, borca yazdırdı.
Uzun süredir Ömer’le arası iyi değildi.
Sudan sebeplerle tartışmalar, bağırışlar, şiddet…
Ama Seher sabrediyordu. “Düzelir.” diyordu.
Sevgisizliğe bile umutla karşılık veriyordu.
Belki bu özel gün, onu eskisi gibi sevgi dolu yapardı.
Yuvayı dişi kuş yapardı, öyle öğrenmişti.
Sofrayı özenle hazırladı.
Kendisi de giyindi, süslendi.
Bu akşam güzellik, barış ve umutla geçecekti.
Kapı çaldı.
Ömer geldi. Ama gülümseyen biri değil,
öfkeyle, hışımla içeri giren bir adamdı.
Seher’e bakıp hakaret etti:
“Yine o…..a benzemişsin!”Diyerekten..
Sofrayı tek bir hamlede alabora etti.
Seher’in kolundan tutup yatak odasına sürükledi.
“Benim karım bakkaldan borç mu ister ha?
Kahvede rezil oldum, karım bugün borca yazdırmış , karıma bakamıyor muşum diye!
Şerefimi üç paralık ettin!” diye bağırdı.
Seher daha “Bugün evlilik yıldönümümüz… Sürpriz hazırlamıştım…” demeye kalmadan:
“Sen şimdi gör sürprizi!” dedi Ömer ve vurmaya başladı.
Seher’in çığlıkları, evin duvarlarında yankılandı.
En son boğazını sıktı, sıktı…
Seher’in kuş misali canı, o odada son buldu.
Sonra annesini aradı:
“Seher’in işini bitirdim. Gel de al!” dedi ve telefonu kapattı.
Bu haber üzerine ne yaptığını bilmeden sokaklara vurdu kendini Zümrüt Anne…
“Yavrummm! Seher’immm!”
diye feryatları sokakları çınlattı.
Canhıraş, koşarak kızının evine ulaştı.
İki alt sokakta oturuyordu Seher…
Olayı duyan mahalleli de evin önünde toplanmıştı.
Kalabalık gittikçe artıyor, meraklı gözler yaşlı, acılı bakışlarla evi süzüyordu.
Zümrüt Anne, kalabalığı yara yara içeri girdi.
Yüreğinde bir umut vardı…
“Belki yaşıyordur, belki yetişirim…”
Ama…
Eve girdiğinde karşılaştığı manzara,
yüreğini darmadağın etti.
Her yer dağınıktı, ev bir savaş alanına dönmüştü.
Ve Seher…
Kendi elleriyle büyüttüğü kuzusu,
yatakta cansız bir şekilde uzanıyordu.
Zümrüt Anne’nin acı çığlıkları apartmanı sardı.
Tanıyan, tanımayan herkes gözyaşına boğuldu.
Ambulans geldi…
Seher, artık kurtarılamazdı.
Sadece bedenini aldılar.
Ve doğruca… tıbbi morga götürdüler.
Zümrüt Anne’nin ellerinde bir gelinlik vardı.
Seher’in gelinliği…
Hastane önünde kalabalığın arasında yürüdü o gelinlikle.
Acı içinde, yorgun… ama dimdik.
Gazeteciler, komşular, teselli etmek isteyen dostlar…
Hepsi susmuş, Zümrüt Anne’yi izliyordu.
O ise haykırıyordu:
“Her şey bu gelinlikle başladı!
Dinletemedim kızımı…
‘Evlenme bu adamla’ dedim, ‘bir tuhaflık var’ dedim.
Ama dinletemedim.
‘Anne seviyorum’ dedi.
‘Değişir’ dedi…
Değişmez kızım, değişmez dedim.
Dinletemedim…”
Gelinliği yere serdi…
Diz çöktü başucuna.
Ve titreyen elleriyle üzerine kolonya döktü önce gelinliğin, sınra bir çakmak çıkardı cebinden.
“Kefeni oldu gelinliği!
Zalim, zalimdir… değişmez!
Kızlar, ne olur!
Şiddete izin vermeyin!
Seviyorum diye susmayın!
Zalimle tek başına baş edemezsiniz!”
Sonra…
Gelinliği ateşe verdi.
Gelinliğin alevleri, meydanda yükseldi.
Herkes susmuş, sadece alevlerin çıtırtısı kalmıştı geriye.
Seher Gelin’in gelinliği…
Artık bir ibret olmuştu yeni evlenecek kızlara.
“Gelinliğiniz kefen olmasın.
Size değer veren, saygı duyan insanlarla yürüyün bu yolu.
Sevgi; incitmek değil, yaşatmaktır!”
Meydanda o gün rüzgârda savrulan küller,
sanki Seher’in fısıltılarıydı:
“Ben sustum…
Siz susmayın!”
Zümrüt Anne’nin acısı hiç dinmedi…
Ama o gün yanan gelinlik ve savrulan küller,
belki başka bir Seher’in kaderini değiştirecekti…
Nevin Aktekin Gülfırat
21/07/2025
5.0
100% (3)