14
Yorum
46
Beğeni
5,0
Puan
681
Okunma


Bir şey unutuyorum.
Her sabah... bir şey eksik başlıyor.
Sanki odamın köşesinde biri durmuş, sabah olmadan bazı kelimeleri cebime koyup gitmiş.
“Kalem” diyorum, ama neye deniyordu o? sahi “anne” ne demekti.
Bir kız geliyor her gün.
Gözleri gülüyor.
Bana “anne” diyor.
Saçlarını örmüştüm bunu hatırlamak,,,,,, bu güzel kadının yüzüne baktığımda…
Tanıdık bir şarkı gibi geliyor sesi. Sözleri kayıp bir şarkı gibi. Bugün odama yine geldi.
Küçük bir kuş gibi baktı yüzüme.
Gözlerinden ışık aktı.
Tanıdık.
Çok tanıdık.
Ama adı…
Adı yok .
Adı düşüp gitmiş belleğimin çatısından.
Orada bir yel esti, götürdü onu.
“Anneciğim…” dedi.
Ben cevap veremedim.
Ama gözlerimi kırptım iki kez.
Anladı mı acaba?
Aynaya baktım .
Bir yabancı vardı karşımda.
Yüzümdeki kırışıklıklar bir harita gibi. Ama nereden nereye gittiğimi göstermiyorlar artık.
Ben bazı şeyleri içimde taşıyorum, onları kimse benden alamaz.
Çocukluğumun güneşli bahçesini.
Sarı bilyeleri, annemin kokusunu, kar yağarken dizime kadar batan beyazlığı.
Bir de Ahmet vardı.
Galiba sevdimdi onu.
Ya da sadece bir rüyaydı, kim bilir?
Zaman kırılmış gibi.
Kimi günler küçük bir kızım,
Kimi günler yalnız bir kadın,
Bazense annemle aynı yaştayım.
Zaman, düz bir yol değil — bir su birikintisi. İçine bastığımda başka bir hayat sıçrıyor üstüme.
Korkuyorum bazen.
Kelimelerin kaçtığı o sessizliğin ortasında.
Sanki zihnim bir orman…
Ve ben her gün daha derine düşüyorum.
Ama sonra biri elimi tutuyor.
İçimde bir ısınma.
Kim olduğunu bilmiyorum ama elleri bildik.
Parmaklarının arasına çocukluğumu bırakmışım gibi.
İçim hâlâ renkli.
Geceleri rüyalar görüyorum:
Bir salıncakta uçuyorum,
Annem eteğini silkeliyor,
Kardeşim bana su veriyor.
Bir şeyleri unuttum.
Ama unutmadıklarımla hâlâ yaşıyorum.
Salona geçiyorum, usulca. Her şey sessiz şimdi.
Eşyalar da, duvar da.
Sanki oda eşyalarını bırakıp gitmiş.
Ben burada kaldım,
boş bir kutu gibi.
Sonra… o ses.
Yavaşça açılan eski bir radyodan yükselen.
“Yanık bağrıma esen aşk rüzgarı gibisin”
Ah, bu şarkıyı biliyorum !
Radyonun sesi odayı doldurdu, koltukların kumaşını delip geçerek çocukluğuma sızdı.
Annem çamaşır asıyordu o şarkıyla, ben bez bebekle oynuyordum.
sonra, onu gördüm odada, sordum hemen
“Anne, sen ne zaman geldin buraya?”
o güzel kadın gülümsedi:
“Ben senin kızınım.”
“Hayır… sen Rapunzel’sin. Saçlarını ben taramıştım küçüklüğünde. Saçlarına yıldızlar düşmüştü.
Hatırlıyor musun?”
Kadın ağladı sessizce. O
ise bir hikâyeyi doğru hatırlamanın gururuyla pencereye döndü.
Sahi “anne” ne demekti..
Bursa
2022 ocağı
5.0
100% (16)