0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
287
Okunma
Haziran ayı, hemen her derecedeki okullarımız için sınavların en yoğun geçtiği aydır. Hele bu sınavlar, ilköğretim öğrencilerinin liselere yerleştirilmesini sağlayacak “Seviye Belirleme Sınavları” ise durum daha da ciddidir. Çünkü ilköğretim okullarında okuyan öğrencilerimizin velilerinin bir kısmı gençtir. Çocukları bu tür ciddi bir sınavla ilk kez karşılaşmaktadır. Bu nedenle de bu genç velilerimiz, çocuklarının üzerinde bilmeden de olsa, büyük bir baskı uygulamakta ve onlarda sınav kaygısına neden olmaktadır. Üstelik, çocukları gibi bu genç velilerimiz de sınav kaygısı taşırlar.
Halbuki aşırı kaygı, öğrencilerimizin başarısını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerin başında gelir.
Öğretmenlik yaşantımı sürdürdüğüm yıllarda öğrencilerimin sınav kaygısını tespit ettiğimde, çoğu kez sınav yapmaktan vazgeçtiğimi hatırlarım. Test çözümleri sırasında öğrencilerin: “Öğretmenim, not verecek misiniz?” sorusuna “Hayır” dediğimde, sınav sonuçlarının çok daha başarılı olduğuna tanık olmuşumdur.
Sınav kaygısı taşıyan öğrencilerde, kalp çarpıntısı, ellerde titreme, terleme, karın ağrısı ve sık idrara gitme, bulantı, ağlama hissi, panikleme, yerinde duramama, sallanma gibi belirtilerin olduğunu hem mesleğimi sürdürdüğüm yıllarda gözlemledim, hem de ünlü psikiyatristlerin tespitlerinin bunlarla örtüştüğünü gördüm.
Bakınız, Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Doktor Leyla Alkaş, “sınav kaygısı” üzerine neler söylüyor:
Sınav kaygısıyla başa çıkmanın yolu olumlu düşünmeye çalışmaktır. “Elimden geleni yapacağım. Bu sınav, bir fırsat ama hayatımın amacı değil. Sınav, sadece akademik bilgimi ölçüyor, yeteneklerimi, kişiliğimi, becerilerimi değerlendirmiyor” diye düşünmekte fayda vardır.
Sınav sabahı, kaygılı olan öğrenciler kendini rahatlatan düşünce, resim, müzik gibi şeylere odaklanmalı, tersine kendini geren konulardan uzaklaşmalıdır.
Sınav kaygısı bulaşıcıdır. Ailenin de kendini gevşetmesi gerekir. Çocuğa sık sık “İyi misin?”, “Seni seviyoruz, sana güveniyoruz”, “Başarılı olursan sana şunu alacağız” gibi onları aşırı gerecek konuşmalardan kaçınmak gerekir.
Aileler, sınava ne kadar çok özellik ve önem yüklerlerse, çocuğun kaygısı da o kadar çok artacaktır.
Uzman doktor Leyla Alkaş’a katılmamak mümkün değil.
Ama biz toplum olarak hepimiz uzmanız, hepimiz her şeyi çok iyi biliriz. Sorun sınavsa, her veli başlı başına bir eğitim uzmanıdır evvel Allah. Futbol konuşuluyorsa, yetmiş milyonumuz da teknik direktör kesiliriz. Hastalıktan mı bahsediliyor? Nice doktorlar bizim yanımızda sönük kalır. Siyaset mi? Bizden doğru düşünen yoktur.
Neden bu serzenişlerde bulundum biliyor musunuz? Geçenlerde televizyonda çocuğunu kucaklayarak “benim çocuğum bu sınavda birinci olacak, ikinciliğini bile kabul edemem, o başaracak, bunun farkındayım” diye beyanat veren genç bayanı hatırladım. Sanırım kendi yaşantısındaki başarısızlıkları bilinçaltına yerleşmiş olmalı ki, o duyguyu yıkmak için çocuğunu alet ediyor gibiydi.
O çocuğa acıyorum.