0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
263
Okunma
Nisan 2021...
Gidenler, gölgelerini elleriyle toplayıp,
Şenlikli bir hüzünle çekip gidenler.
Kıvrılıp kalıyorlar kalbimin en tenha yerinde
Şehir çığlıkla söylüyor, ölümün şarkısını..
Esrik dingin bir esintinin koynunda hayatın tüm yorgunluklarından elimi eteğimi çekip, gözlerimi kapatırken semaya ve toprağa; eskimiş bir hüznün sıradanlığıyla söylediğim şarkının son notasındayım artık.
Ardımda çamaşır iplerine astığım bir dizi anı ve yıkanmayı bekleyen düzinelerce günah var.
Bir şiirin içinden geçtim.
Satır aralarına gizlenmiş isimler dolandı saçlarımda ama ben en çok sahipsiz bir yeşilin nazarından yığıldım toprağa tel tel. Göğsüme kocaman bir yılan kıvrıldı, evrildim ve dolandım ayaklarıma.
Sancısını çektiğim her şey dişlerimin arasında zehrimle yıkanıyor artık ve belli ki yılanlar da intihar edebiliyor.
Şimdilik bir çarşafın üstüne mühürledim veda mektubumu. Alt alta üst üste nur topu gibi akrostiş elvedalar türerken kelimelerden, söyleyin doğurduğum isimler affetsin beni.
Çayın dibine çöken karıştırılmamış şeker tortusu faydasızlığıyla bakıyorum zamana. Öksürüğe boğulduğum gecelerin nefessizliğinden muzdarip aklım ve tıkanmış damarlarımla tükettiğim tüm umutlar, resmi geçitteler önümde bir bir. Kimi dünden geliyor kimi bugünün sahibi. Ne yazık israf edilmiş bir ömür hepsinin de ayak tabanlarına değen.
Biliyorum modası geçmeyen bir yaşamak klişesi yorulmak. Ve nicedir orasından burasından çekiştirmeden pek de güzel oturuyor üzerime Üstelik hepsi de ipini tutamadığım bir hayatın, ilmek ilmek ördüğü iki ters bir düz yüklerimden armağan gibi... Şükür unutmamış yine de kırmızı sevdiğimi ki bende her acı muhakkak biraz alacalı.
İnsan herkese ve her şeye kırgın gidebilir ama kelimelere kırgın gitmemeli öyle değil mi? Bundan sebep zorluyorum harfleri. Yazmamak içinse satırlara adını içesim gelse de tüm mürekkepleri yine de sıkıyorum dişimi. Alışmadan ama katlanarak...
Haziran 2021
Diye başladığım cümlelerden "Şimdi bu dünyada seninle varolma vakti." dediğim saksofon hüznüyle davullu zurnalı bir düğün halayı karışık cümlelere evriliyor kelimelerim. İçimde bir deprem ki kıtalar değişiyor sanki; yeryüzü yeniden yaratılıyor aşkla.
Evet sevgilim şimdi bu dünyadaki varlığımın senime kavuşma vakti.
Ölçeksiz kuş bakışı bir hayatı çizmenin vakti kadere. Gözün görebildiği mesafelerde belki bir bağ bozumu belki bir ebed boyu ama hepsinde ömre bedel anları biriktirmenin vakti avuçlarımızda.
Çünkü sen geldin sevgilim...
Sen geldin ve haziran güneşinde kavrulan saçlarıma yağmur borçlu bir nisan çaldı sanki kapımı.
Serin ve ıslak bir yaz gününe uyandı varlığım. Tütsülendi sesim kokunun reyhasında.
Ömrüm.. Sevdiğim . Artık çevir bakışını yüzümüzü eskiten aynalardan ve gözlerin sereserpe kelimelerimden başlasın dokunmaya dudaklarıma. Önce kelimelerim inlesin ateşinden ve biz önce sözlerimizden başlayalım yanmaya.
İSTANBUL
A.Y.N.A II
Sen sustun ve ben kapattım bütün kapılarımı Tanrı’ya!
Adem’den kalan bir hüzünle bakıyorum hayalinden kovulduğum cennete. Yapış yapış bir Eylül akıyor saçlarımdan. Ve yine bir Eylülde terkediyor varlığım bedenimi. Artık somut deliller aransın yaşadığıma...
Biliyor musun sevgilim, sadece sana kavuşabilmek için altını üstüne getirmeyi göze aldığım hayatların günü belli oldu bugün. Sense duyamadın mübaşirin sesini koşar adım kaçan korkularının gürültüsünden.
Ve artık geçmeyen zamanın üstüne gün sayıyorken "yırtılmış bir çorap gibi büyüyen zihnimin gözenekleri", çay lekeli kitaplarına dönüyor ruhum da. Baktığım her kelime isminin hallerini kuşanıyor sanki. İsmin aşk, ismin kimsesizlik, ismin bir yokuş oluyor nefes nefese tırmanamadığım. İsmin dizlerimin acısı oluyor her terkedişinle açtığın yaralara yüzünün izlerini bıraktığın...
Yani sevgilim ben, unuttuğun sözünle," Ölüme ve şiire nereden başlanır" diyen şairin durduğu yerdeyim yine. İstesem de kalmıyor hüznüm avuçlarımda. Sıvışıp paçalarımdan dönüp dolaşıyor dört duvarı. Sığamayışım bundan odalara. Dar gelişi bundan dünyanın.
Battıkça batıyor güneş. Yıldızsız bir geceye iniyor hükmüm: Madem her canlının nasibi gitmek, büktüm boynumu; yüzüne dualar süremeden yanan mumlarda erisin artık adım.
02 Eylül 2021, 14.34
İSTANBUL
keşke hatırlayabilseydim girişteki dörtlüğün şairini ama en fazla ben olmadığı yazabiliyorum buraya.
5.0
100% (1)