6
Yorum
36
Beğeni
5,0
Puan
416
Okunma


Gölgelerin Ardında
İnsanlar onu öldüğü gün hatırladı. Ne tuhaf. Yıllardır varlığını gören, duyan yoktu. Kimse aramamış, kimse merak etmemişti. Bir zamanlar kasabanın en hareketli caddelerinde dolaşan o genç kadın, şimdi kimsenin görmek istemediği bir gölgeye dönüşmüştü.
Hasta olduğunu duyanlar vardı. Kendi aralarında üzülüp konuşmuşlar, vicdanlarını bu sahte üzüntüyle rahatlatmışlardı. Ama kimse ziyaretine gitmemişti. Soğuk duvarların arasında geçirdiği günler boyunca ne bir ses ne de bir yüz görmüştü. Sadece kendi nefesinin yankısı ona eşlik etmişti.
Kızı bile gelmemişti cenazesine. Belki bir yerlere gitmişti, ya da hiç gelmek istememişti. Ailesi, onun adını yıllar önce unutmuştu zaten. Geçmişte kimse onun hakkında konuşmamıştı. Şimdi de konuşmuyorlardı. O aslında yıllar önce ölmüştü, sadece gömülmek için bu günü beklemişti.
Nasıl olduysa uyuşturucu belasına bulaşmıştı. Gençliğini tanıyorum, çok güzel bir kızdı. O yıllarda başlamıştı uyuşturucuya, bir gün anlatmış bir hikaye dinler gibi dinlemiştim. Kriz anında yerlerde sürüldüğünü, dayanılmaz acılar çektiğini. Uyuşturucu bulmak için Yapamacağı hiç bir şey olmadığını, İnşaatlarda yatttığını ,sokakta kaldığını...Evlendiğini duymuştuk, meğer ona bu illleti alıştıran kocasıymış. Birde kızı olmuştu. Devlet kızına el koymuş sonra ailesi alıp kendisi bakmayı kabul edince vermişler. Kızı da nefret ediyordu kendinden.
Kimse anlam verememişti bu düşüşe. O da anlam verememişti. Yavaşça, sessizce dibe çekilmişti. Önceleri yalnızca acısını dindirmek içindi. Sonra her şey karıştı. Toplumun kabul etmediği bir illeti bedenine sokmuştu. Belki de acıdan kaçmanın tek yoluydu o. Ancak utancı kaçmasına izin vermemişti.
Belki kanser hastası olsaydı, bunu gururla anlatabilirdi. İnsanların merhametini dilenebilirdi. Ama uyuşturucu... O anlatılacak bir şey değildi. Kirliydi, ayıptı, suçtu.
Kimse ona para vermek istemedi, uyuşturucu almasın diye..kimse ona yardım edemedi. Çünkü onun hayatı, ölümünde dahi utanç kaynağıydı.
Şimdi kasabanın mezarlığındaki küçük bir çukurda, isimsiz bir taşın ardında uyuyordu. Belki orada, toprağın altındaki karanlıkta, gerçekten huzuru bulabilirdi.
Fakat arada sırada, kasabanın ıssız sokaklarında bir fısıltı duyulurdu. Eski bir dost, uzak bir akraba ya da yalnızca meraklı bir yabancı. Onu hatırlayan her kimse, aynı cümleyi mırıldanırdı:
“o kendi ölümüne sebep oldu.. Yazık çok gençti, resmen intihar etti.
5.0
100% (10)