2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
190
Okunma

Tamil Kaplanları
Aklımızla geldiğimiz yoldan,fikrimizle geri dönmelerimize,eveleme gevelemelerimize,gerekçeler buluyor;zekamıza övgüler düzüp,havamızı basıyoruz,balonlaşıyoruz,sapıtıyoruz,saptırıyoruz… !
Tek bildiğimiz kendi doğrumuz,tek çabamız haklılığımız…
hakka çıkan yolları bir bir tıpalıyor,tekleşip,ekleşip,ekşiyip,ucuzlatıyoruz !sokağın bize vadettiği nimetleri azalıyoruz…azaltıyoruz çok sesli müziğin kulağa değmelerini,arabeskleşiyoruz,arabesk!!bir arada,öteki derede kala-kalıyoruz…
Sırat köprülerinde cirit atargühah keçilerimiz ,suçumuzu maskelemeye hazır
koynumuzdaki kuzumuzu değil,vuruyoruz kendi boynumuzu,tüketiyoruz soyumuzu…yarattığımız tanrılara,tanrıçalara,adaklanıyoruz,
Odaklanıyoruz,adaklan,adak,ada,ad…! adını koy bu devranın,sığınma deli limanlara,açıl ummana…saçıl,saçmala,ama kaçma,kendi gölgeni yamama başkasına..!!
dedi karapanter
Sırtına yüklediği sevdasını,başına sardığı belasını,alıp terkeyledi
sokağın endamı değer,cilalı kelamlı fiyakasını,terketti ağdalı düttürüsünü
yabancılaşan şalını,alını,falını,yalını,sarıldı dil-i argoya
tamah etmedi; mızıkaya,nede devletlü bandoya..
Vardı,Asya’nın eteklerine indi,cennet-i Hinde,kucakladı Tamil kaplanlarını:
Bu ne sürmeli gözdür rap,budayı kıskandıran özdür,bu ne hurma dildir,kiraz dudak,bu ne kızıl bendir,bu ne zeytin ten,sabırla dokunmuş kilimdir;
bu ne gizemli iklimdir,musonlar yağar sabah yerine,çaylar demlenir dağlarında
kulak verdi otuz yıllık sancıya,doğumu gecikmiş acıya,ne meryem olmaya
ne çarmıhta isa,nede merhem çalmaya hevesliydi,çürümüş yaraya,dengesiz kavgaya…adaydı aday olmasına,dişi kaplana sevdalanmasına;engel değildi hiçbir adem
Kobra gülüşlü dişleri badem bademdi,içmeğe hazırdı,nazırdı,lebi şarabın tadı kekri olsada;hind çeviziyle mezelendi…yüreğindeki alev,bir kere daha tazelendi..
Başlarında kızıl güller gerili dağların doruğuna yöneldi,yağmur ormanlarına daldı;kınalı ceylanları selamladı..kara başlı sütlü memelerine,takılı kaldı
gözlerinin sönmek bilmeyen feneri…çoştu çoşturdu;ortak kavgaya gerilmiş düşlerini,güne çıkardı parlak dişlerini,gürledi
dalgalandı nehirlere kavuşan sallar;açıldı han-ı kapılar,yürüdü karınca atlılar
sürgün verdi renklerin yeşili,ebemkuşağı ile dallandı,budaklandı,çınarlaştı
köklerimiz aynı damardan gelir,aynı kan dolaşır;besler yaralarımızı,akar duru,ılık…aynı isyan bayraklaşır;dur der,bu kısır döngüye
aynı yenilgiyle bilenir,gözlerimizin feri,ayrı dersler çıkarsakta
aynı çatlağa sızar suyumu;aynı havadan,beslenir nefesimiz
ayrı dilden,çığırsakta türkülerimizi;aynı sazla çalınır,ezgilerimiz
ayrı acıyı yaşasakta;aynı gözden akar yaşımız
aynı ağıdı paylaşır,aynı toprağa düşer başımız..
dedi ve eğildi karşısında,anılarla çoğalanların
Vurdu ayaklarını,adımlarla tükenmeyecek yollara..yüce tepelere tırmanmak için akli denge;hedefte şaşmamak için sevdalı yürek;
bastığın yerde kayalaşmak için güvenmek ;
kanatsız uçmak için özgürleşmek gerek
kaf dağını aşmak yare ulaşmak için,istersen eğer dedi
aldı başını,taktı canını dişine…direnişine,direniş
diren;
dirlik...dipdiri, birlik…
Volkan Kemal
Bu öykümsü şiir, Tamil’li karapanterlerin evrensel direnişinin anısına adaklanmıştır.!
Özgürlük mücadelesinde yenik düşse de, direnişini noktalamayan Tamil kaplanlarına selam!
5.0
100% (1)